- Kategori
- Kültür - Sanat
Kendi fikrine güveni olmayınca
Kendi fikrine güveni olmayınca
Kendi inancına ve fikrine güveni olmayınca bu hürriyetlerden korkmak kaçınılmaz olur. İnsanın doğuştan hak ve hürriyetlerini engellemek yada kısıtlamak insanlık onuruna aykırıdır. İnsanlığın ortak üretimi olan kültür ve dolayısıyla medeniyet, insan haysiyetine en uygun düşen genel kurallardır. Bu bakımdan evrenseldir ve asla bu kurallara uymayan yaklaşımlar insan onuruna yakışmaz. İnsanlık tarihi boyunca kabul görmüş ve toplamda bu gün itibari ile toplumsal yaşam alışkanlığı halini almış yerleşik kurallar, dünyanın her yerindeki topluluklarda neredeyse bir birinin aynı olması tesadüf olamaz.
Yadırganıp dışlanan davranışlar, aklın itirazına direnemeyen yaklaşımlar zaman içinde tamamen yerini insanın özüne uygun olan uygulamaya bırakmıştır. Günümüz medeni toplumlarında toplamda ahlak diye tanımladıkları evrensel insani kuralları; neye inanırsa inansınlar, hangi ırktan olursa olsunlar, hangi coğrafi bölgeden olursa olsunlar nerdeyse aynıdır.
Bütün bunlar evrensel tabi hukuk olarak kurumsallaşmış olmakla beraber; çıkarlar ve hırslar iktidar kavgası üretince, tüm diğer haklar gibi tökezleyip düşüyor.
Kavgaların temelindeki bencillikler
İnsanın doğal yapısındaki akıl ve mantık yürütme yetisi, kendi özüne uymayan yanlışları ve aykırılıkları ayırma yeteneğine sahiptir. Ancak; insan egosu ve benliği devreye girince gerçekler çarpıtılıp, çıkarlara göre düşünme eğilimi ortaya çıkar. Bu durum yandaşların sayısı kadar güç olur. Tarihte birçok millet; tek bir liderin benliğinin ürettiği yanlışa sürüklendiğini alternatif fikri görünce anlayabilmiştir. Bu alternatif fikrin farkına varılabilmesi için fikir hürriyetine sahip olmak şarttır. İktidar gücünü elinde bulunduranlar fikrine güvenmiyorsa fikir hürriyetinden korkar çünkü kendi gücünü kaybedecektir. Dünyanın bitmeyen tartışması fikir ve inanç hürriyeti kavgasının temelinde yatan karmaşık çıkar hesaplarıdır.
İnsanın inanç fikir ve yaşam alışkanlığı hakkı evrenseldir
Dünya siyasetinin kaynadığı kazanların kepçesi sapkın zihinli politikacıların eline geçince, insanlık tarihinde yoğrularak olgunlaşmış ahlak, gelenek, yerleşik yaşam alışkanlıkları ve inançlar da mutfak malzemesi olmaktan kurtulamıyor.
Medeni insan, uygar insan, saygı değer insan, kâmil insan, olgun insan gibi tanımlar; her dil, kültür ve inanç sahipleri neden hep aynı tarif ederler.
Neden her coğrafi bölge insanı; küçüklerine ‘sözü söyledikten sonra değil, söylemeden önce düşün’ diye hep aynı tavsiyede bulunurlar.
Coğrafi bölgeler farklı, insanların dili, dini, rengi farklı ama güzellik, iyilik, erdem ve beğenilen özellik algıları aynı. İnsanlık tarihi sürecinde aksamadan işleyen bu mekanizma; yaşam alışkanlıklarını, kültürel birikimleri üretmiştir.
Tabi yaşanan bu acıları, gözyaşlarını, bombaları, paraların üstünde tepinen zenginleri de üretmiştir.
YERYÜZÜNÜN
Yeryüzünün yoksulları var itilip kakılmış
Süzülmüş kemikleriyle açları var umutsuz
Savaşların altında kalmış kızları var küçücük
Küçücük avuçlarında ufalanmış yarınları ile
Okul yolunda mayınlara basıp sakat kalmış yavruları
Niye vurulduğunu bilmeden ölen delikanlıları
Zafere susamış savaşçıları var yeryüzünün
Gazzede kolları taşla ezilen delikanlıları
Annesinin kucağında gazla boğulmuş bebekleri Halepçede
Sinekli eline bir parça pirinç lapası dökülen Afrikalı
Afganistan da paletlerin altından seslenen minik elleri
Bosna da ensesine kurşun sıkılan çocukları var yeryüzünün
Yeryüzünün çıplak ayaklı gönülleri var kulübelerde
Çeliklere sarmalanmış evlerinde korkan zenginleri
Nötron bombasının üstünde oturan kahramanları
Paraları saçıp sarhoş olan güzellerine inat gece kulübünde
Paçavralara sarmalanıp uyuyan gencecik kızları
Evinin yolunu unutmuş yaşlıları var yeryüzünün