Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '07

 
Kategori
Egzersiz
 

Kendimize bakalım

Kendimize bakalım
 

Bilimsel olmayan düşüncelerimin eşliğinde, kendimce önemli, belki kimilerince sıradan, kimilerince olmasa da olur bir şeyden bahsetmek istiyorum bu akşam: Egzersiz. Pek çoğumuz ortaokul-lise yıllarımızda ucundan da olsa spor adına bir şeyler yaptık, basketbol oynadık, voleybol antremanlarını kaçırmamaya özen gösterdik, oynamayanlarımız izlemek için koştu okula çalışmaları; hiç bir şey yapmasak, beden eğitimi derslerince bolca koştuk ve takla attık :) Ne zaman üniversite başladı, çoğumuz için sporun yerini başka şeyler aldı, ya arkadaşlar ya sevgililer, sinema, tiyatro, okuma telaşı, sınavlar derken, kendimizi iş hayatında bulduk, acelemiz vardı ya ! Ben bu noktadan itibaren kendi adıma devam edeyim, çünkü tam aksini yapanlar da vardır aramızda: Ben sporu hep günlük yaşantımın çok gerilerinde bıraktım iş hayatına girer girmez. Üniversitede bir hocamla randevulaşıp hafta sonu okulda tenis oynamak için zaman ayırabilen bir kişi olarak iş hayatı beni başlarda derinden sarstı; tabi o dönemlerde İstanbul'da yaşıyordum, işe gidip gelirken yollarda uyuduğum yıllardı onlar. 16 yıldır Ankara'da yaşıyorum, çok da mutluyum; alışmam zor oldu ama Ankara'nın çok keyifli yanları vardır, görebilenlere. Neyse, konumuzdan kopmayalım. Sporla yıllarca uzaktan uzağa selamlaştık; evlilik hayatı, iş kaygısı, tutunma, adaptasyon, çocuk derken, unutuldu gitti spor faaliyetleri, akla bile gelemedi. Oğlum büyüdükçe, mümkün olduğunca fırsatlar yaratıp yürüyüşler yaptım, sabahın erken ya da akşam saatleri. Kafamda hep şu vardı; çok geç kalmadan, hem formda kalmak hem de ilerleyen yaşlara yatırım yapmak için bir şeyler yapmalıyım, hareketli olmalıyım. Bunu çok düzenli yapmalıyım ki işe yarasın. Ama, nasıl? Hangi zaman aralığında? Nerede? Nerede, sorusu da önemli çünki malesef ülkemizde, kapalı spor salonları dışında, açık havada yürüyüş yapabileceğiniz yerler son derece az sayıda var, ortalık yerde spor amaçlı yürüdüğünüz zaman da "deli midir nedir" bakışları sizi "deli" ediyor.

Son iki aydır, istediğim spor disiplinine kavuşmaya doğru ciddi adımlar attım; hem düzenli yürüyüşler yaptım hem de pilates olayına girdim. Müthiş bir deneyim oldu benim için ve şimdi bir seansa katılamamak bile beni huzursuz ediyor; nedeni şu ki, vücudum nefes aldı, evet bunu hissettim, hem kilo verdim hem de ruhen rahatladım, çok ilginç. Kendimi iyi hissettim yani. Yaşadığımız ortamda bu ne kadar önemli, değil mi? Kendini iyi hissetmek. Ben yolu sporda buldum, herkesin de bu konuda bir şeyler yapması gerektiğine inanıyorum. Yürüyüş, özellikle. İşten çıkar çıkmaz spor ayakkabılarımı geçirip yürüyorum artık, yürüyebildiğim kadar. Nefes aldığımı hissediyorum, şehrin göbeğinde yürüdüğüm halde. Konu tamamen kendini duruma kaptırmakla ilgili, yani. Yararına, daha da önemlisi seni mutlu ettiğine inandığın bir şeyi, yapmalısın !

Pilatese gelince;

"Joseph Pilates'in “kontroloji” adını verdiği metodu, zihin ve beden bütünlüğü öngören denge nefes ve hareket sistemlerinin bir sentezidir. Eklem ve kemikleri hayat boyu korumak için kas güçlendiren, esneten ve özellikle içsel karın kaslarının kuvvetlendirilmesi esasına dayanan bir sistemdir. Joseph Pilates, egzersizlerini şöyle tanımlamıştı: “Sadece üç derste farkı hissedecek, on derste farkı görecek ve 20 derste tamamen farklı bir vücuda sahip olacaksınız”. "

olarak tanımlanıyor. Bende tuttu gibi, olanağınız varsa lütfen deneyin; hem çok eğlenceli, çünki kalabalık gruplarla bir arada yapıyorsunuz hareketleri, canınız biraz yanabilir başlarda, iki gün boyunca göğüs kafesiniz ağrıyabilir ama sonra nefesiniz açıldığında bu ağrıları unutacaksınız ve kendinizi hareketleri çok kolay yaparken bulacaksınız.

Ofiste çalışıyorsanız, günün çoğunu oturarak geçiriyorsunuz demektir; bunun için de günde sadece 5 dakikanızı ofis egzersizlerine ayırın, boyun ve bel hareketleri yapın; bunları web sitelerinden görebilirsiniz. Genç ve dinç kalabilmemiz için spor yapmalıyız, diyerek sonlandırıyorum.

 
Toplam blog
: 9
: 1144
Kayıt tarihi
: 11.12.06
 
 

İzmir'li, Mert'in annesi, güzel bir ailesi olan, seven, sevilen, arada bir şeyler yazan ama aslın..