- Kategori
- Deneme
Kendini gerçekleştirmek
Değişim yaratmak hemen kabullenilen, oldukça kolay alınıp satılan ve üzerinden rant sağlanan bir durum oldu çıktı. Neden olmasın ki, davranışlarının tamamından memnun olan, en az bir davranışını değiştirmek istemeyen kaç kişi tanıyorsunuz? Ancak bu yazıyı okuyacak kadar kendisine ilgi duyanları dikkate aldığımı belirtmeliyim. Yoksa var oluşunu içgüdülerinin ötesine taşıyamamış büyük kitleyi hesaba katmıyorum.
Sanırım dünyanın en zor işlerinden biri insanın kendisini değiştirmesidir. Davranış değişikliği ihtiyacını hissetmek için insanın önce çevresi ile ilişkilerinin farkına varması gerekiyor. Böyle bir farkındalık için elbette olmazsa olmaz koşul hayatının sorumluluğunun kendi ellerinde olduğunun idrak edilmesidir. Yoksa sorumluluğunun aslında kendi özgürlüğü olduğunu kavramamış bir benlik, zavallı acıma duygusu eşliğinde zalim insanlar arasında yaşadığı düşüncesi ile tamamlar umutsuz hayatını. Sorumluluk ve özgürlük arasındaki su sızmaz bağlantıyı kavramak konusunu bu yazının temeli saydığımdan üzerinde daha fazla durmaya gerek görmüyor ve bu konuyu deneyimlerinizle halletmiş olduğunuzu var sayıyorum. Aksi durumda “s.ktir” diyerek bu noktadan itibaren yazıyı terk etme ihtimaliniz yüksektir. (Kendi payıma hayatımın sorumluluğunun kendi elimde olduğu idrak etmek 30 yılıma mal oldu. Bu yüzden bir önceki cümlede kullandığım boş vermişlik ifadesinin kutsal tapınağı olan “o” kelimeyi, geçmiş 30 yılın büyük bir bölümünde, böyle durumlarla karşılaştığımda ağız dolusu olarak sık sık kullandım.)
İnsanın çevresi ile ilişkilerinin farkına varmasıyla, kendini ilişkilerinde görmesi aynı şeydir aslında. İlişkilerimizde dinamizmi yaratan şey davranışlarımızın etkisini hemen o an ölçebilmektir. Bu çok canlı bir süreç olduğundan sahip olduğumuz donanımların sergilediği dışa vurumun otomatik mi, seçici mi ya da spontane mi, kontrollü mü olduğu davranış değişikliği ihtiyacımızın derecesini gösterir. Sempati ve empati gibi unsurları kabul edilebilir hata payı sınırının altında var sayıp dikkate almıyorum. (Aklından Kuantuma dair tespitte bulunarak buradan bana eleştiri çıkartmak isteyenler olabilir. Hiç sırası değil. Olaya duygusal etkiler katmadan, işi daha da alengirleştirmeden bu yazıyı tamamlamak istiyorum o kadar.)
İlişkilerinde kendini gören ve etkilerinin farkında olan insanın, davranışları üzerinde değişim ihtiyacı olduğunu idrak etmesi ile bunu eyleme geçirilmesi epey yol kat edildiği anlamına gelir mi? Bence zor! Onlarca yıl özenle taşınmış, sahiplenilmiş, benlikle neredeyse özdeşleştirilmiş davranış kalıbı, “Olayı fark ettim, başlamak yarılamaktır” yaklaşımı ile hafife alınırsa hiç çözülemez. Örnek verelim; hayatı boyunca çişini klozete ayakta yapmaya alışmış bir erkek, evlendikten sonra eşinin “Hayır! Oturarak yapacaksın” talebine ne karşılık verir? Fazla mı hafif oldu? Biraz daha karmaşık bir şey söyleyelim o zaman. Duygularını ifade etme konusunda teşvik görmemiş hatta baskıyla içine gömmüş bir erkeğe, bir kadının duygularını ifade etmesini istemesi ya da yaşanılan bir sürü hengameden sonra erkeğin duygularını ifade etmesi gerektiği düşüncesine ikna olmuş olması yeterlimidir davranış değişikliği yaratmaya? Bu sorunun cevabı tek kelimelik olmaz. Değişmek bu kadar basit olmaz. Değişmek için ilk olarak niyet gerekir. Niyetle yola çıkıp kendini, kendinin ilişkiler üzerindeki etkisini, bu etkilerin ilişkilerde yansıttıklarını, yaptıklarının sana dönüşünü, deneyiminin yarattığı farkındalığı… insanın nefesi tükeniyor.
Tüm bu sürecin tamamı aslında kendini gerçekleştirmek, yaşam içerisinde kendini görmek ve kendini yeniden inşa etmektir. Herhangi bir davranış değişikliğini gerçekleştirmek kendini yeniden inşa etmektir.Yıkıp, eskiyi kaldırıp, yeniyi yükseltmek. Sonsuzca bir devinimle bıkmadan usanmadan yıkmak ve yeniden yapmak, bu ancak üretebilmekle mümkün kendini yeniden üretmekle. İnsan bunu ancak kendi deneyimleri ile yapabilir. Eee o zaman kolay gelsin.