- Kategori
- Aşk - Evlilik
Kent ve yaşam: Çatılı ilişkiler

Adam, elindeki kumandayı ahşap sehpanın kenarına iki kez hafifçe vurdu. Kimse duymadı çıkan sesi, bir kişi hariç. O da kapıda beliriverdi çok geçmeden. “Gel hanım...” dedi yorgun sesli adam, belli ki uzun süredir söylemeyi beklettiği bir kaç cümle için hazırlanmıştı. Doğruldu, hanımının telaşsız yüzüne baktı. “Yıllardır az demedin, yok demedin. Yetmedi, artırdın, eksiği sabrınla tamamladın, şikayet de etmedin. Evlatlarımıza iyi baktın, beni her daim yücelttin. Ben senin hakkını nasıl öderim? Bak hiç ses etmesem bile en küçük bir tıkırtıda nerede olsan yanıma koşuyorsun. Yarın bayram sabahı, evlatlarımız gelecek, bayramımız olacak, var mı benden bir isteğin hanımım?” Hanım, ağrıyan tabanlarının üzerinde zor dururken, birden duyduklarına kulak kesildi, yorgunluğu dindi, yüzü pembeleşti. Heyecandan titreyen sesiyle, mütebessim: “Bey, sen bizim ocağımızsın, kaynayan aşımız, ekmeğimiz hep senin elinden. Alnının terini, gözünün nuruna katıp çalışan sensin, rızkımızı gönderen senden razı olsun. Yuvalarını açan evlatlarımız alnımızın akıdır. Onları ve seni mutlu, sağlıklı görmekten başka dileğim ne olur?”
Bayram geldi, çabucak geçti. Telaşlı bayramlar oldu bazı hanelerde, sevinçler yükseldi, acılar ötelendi. Keyfi yerinde olan var, olmayan var, çatıların altında neler neler var… Her ev yuva değil, her karı-kocanın evin hanımı ve beyi olamadığı gibi. Dört duvar içine eşya koymakla bir ev kurulsa da, yuva olması için birbirini kalpten seven bir hanım ve bir bey olması ilk şart. Dört duvar, sen ve ben romantizmi yetmiyor, üzerine bir de çatı gerekiyor.
Ev kurmanın şartlarını sıralamak istesek ilk sırada birbirlerine olan kalpten bağlılıklarını nikah ile süslemek, “bir” olmak isteyen iki insan olur. İkincisi dört duvar. Nasıl bir dört duvar olacağı artık onlara kalmış; bir oda olur, bir daire olur, bir villa olur… Olur da olur, biraz da eşya oldu mu, tamam gönüller bir olduktan sonra. Başka ne gerek, bir çatı altında olma; toplumun yeni bir parçası olarak kuracakları aile birliğini medeni kayıtlara geçirme isteği. Ardından da bir görevli, şahitler, eş, dost, akraba, konu komşu, davetliler, derken herşey hallolur gider. Lakin eksikler biter mi? Ömür tamamlanmakla geçiyor. Birbirine ömrünü verecek iki insan için artık herşey onların tamam dediği yerde tamam olur. Gönül rızası ile kurulan köprüler sonrası haneler ilmek ilmek dokunur, iki yazgı birleşir. Böyle kurulan bir yuva yıllar geçtikçe büyür, kuvvetlenir. İlk şartta eksik olmadıkça tüm eksikler bir arada olmak için birer bahanedir.
İlk şartta da bir eksik varsa eğer, “kalben tasdik” kısmında oluyor genelde. Gözle görülemeyen, ancak zamanla hissedilen bir eksiklik. Zaman her şeyi eskitirken, eskimeyecek olan tek şey o; hep ilk gündeki gibi kalan, zamansız, mekansız, kuralsız, sadece bir his. Efendim, bunu hissedemeyen evlenemez mi? Tabii ki evlenir. Sonrasında bir bakarsınız, bitmek bilmeyen “iş” mazeretleri, “dırdır” etmeler, zamanla ağırlaşan senli, benli, “bizsiz” mevzular… muhabbet yoksunluğu, aynı çatı altında olma zorundalığının yetinememezlikleri; bir çatı altındaki iki ayrı dünyanın mutluluğa hasretliği. Tabii ki bunlar hiçbirimize yabancı değil, sadece dozu size kalmış.
Nasıl olur ben bilmem. Sadece o bir pırıltı ve herkeste aynı olmuyor, buna eminim. Kiminde başta az sonrasında çoğalan bir mutluluğa dönüşüyor, kiminde çok gibi görünüp birden yok olabiliyor. Gerçekçi bakarsak, ilişki dediğimiz içsel döngü o pırıltı ile çalışan bir öğütücü gibi, ne verirseniz onu öğütüp size döndürüyor, aslına yaklaştırıyor ya da uzaklaştırıyor, hepsi bu. Gelecek darbeleri bir bir savuşturuyor, ya da kara bir delik gibi her şeyi tersine çevirip yok edebiliyor. Böyle bir durumda çark tersine dönmeye başladı mı, çatı altında ve civarında durmak herkes için tehlikeli, ne de olsa kaçmak istedikçe çatlaklardan gözü dışarıya kayan kayana…
“Kalben tasdik, dil ile ikrar” imanın olduğu gibi evliliğin de en önemli hükmü olsa gerek. Bir o, sıfır diğerleri ve o hüküm tam ise hepsi çok daha kıymetli, yoksa da hiçbiri yok aslında…
Herkesin geçmiş bayramı kutlu olsun.. Çatısı sağlam, duvarları çatlaksız hanelerde gül gibi geçimler dilerim...