- Kategori
- İlişkiler
Kent ve yaşam: Damsız ilişkiler

Yanında uzanan gölge ruhundaki ışıktan yansıyor olamazdı. Tek gözüyle iyice sıvazladı gölgenin karanlığını baştan başa. Neden ve niçin diye sormayalı kaç gölge sızmıştı o aralıktan ruhuna, oysa hiçbiri ışığa değil, kendisine yakındı....
Toparlandı gölge, belli ki gidiyordu. Paramparça bir şeyler mi sürükleniyordu bakışlarından? Kimse görmeden kırılıp döküleni, geride kalan derhal kahkahayı patlattı. “Seni görmek her zaman çok güzel, biliyorsun!”
Yükseldi gölge, bir şeyler söyleyecek gibi oldu. Tarifsiz bir acı çeker gibiydi, vakitsiz söylenecek sözlerden ötürü. Karanlığına döndü yeniden, uzadı her akşamüzeri olduğu gibi o köşeden… Perişandı, bazı sözler vardı dilinde, kulağındaki çınlamanın duymasına mani olduğu. Kati sözler, kırgınlıkları sevmeyen, zikredildiğinde ise illa birilerinin kırıldığı cinsten. Karar vermek zordu, cesaret mi, dobralık mı, göze alamamak mı o sözlerin diline dizilişinin, orada kilitli kalışının kaynağı hangisiydi?
Hızlanan adımları bir egzoz kükremesiyle rastlaştı. Garipsedi, gözleri kısıldı. Tehditkâr bir karşılaşma ile yüzleşmek değildi niyeti. “Vay dedi, yetiştin demek…”
Suskun olmasına alıştığı o dudaklar birden aralandı, “Acelemiz niye?”
***
Bazıları geç kalır.
Bazı durumlar ağırdan alınır.
İkisinin arasında bazı ayrıntılar vardır.
Ayrıntıları sevenlerin anlayacağı türden, “vay be” dedirten…
Anlamaya geç kalmamalı insan bir ilişkide karşısındakini. Önemsemek, her şeyden önce birbirini anlamaktan ibaret belki de… Birbirini anlamayan iki insan arasındaki mesafe hiçbir zaman katedilemez, o anlama isteği oluşmadıkça.
Giyim-kuşamınızı, düşüncenizi, söyleyeceğinizi değil de; sizin için bir şeyler yapmaya çalışan bir insan gördüğünüzde takınacağınız tutumu iyi düşünün. Onun sizin için yaptıkları sizin göremediğiniz kadar çok, onun için başkası için yapılması imkansız şeyler dahi olabilir. Sizin gördüğünüz tarafta buna dair pek ipucu da bırakılmamış olabilir. İlla bir kerecik, bir de onun gözüyle bakın…
Ne çok hayal kırıklığı ile döşeniyor anı mozaiğimiz. Çok hazin, çok mutlu, çok acı ya da coşkulu, ne fark eder? Bir bütün olarak karşıdan bakıp göremiyoruz ki kendimiz. Ancak bu mozaiği bizi sevenler, o mozaik renk ve şekillerini alırken yanımızda olanlar görebiliyor. Kendi yüzünüzü aynada görebilirsiniz fakat, ya dostluğunuz, kendi gerçeğiniz onu da görebilir misiniz?
O mozaik; ışıksız bir ruh için gölge, ışığını bulmuş bir ruh için ise eşsiz bir güzellik olabilir. İşte o ışıkla baktığınızda eriyip gitmeyecek, kaderinize gölge etmeyecek olanı bulmak yıllar alabilir. Değer mi, illa ki değer. Sırf bu yüzden sadece mekanlara değil, ilişkiye de damsız girilmez aslında. Eğer gönlünüze, aklınıza taktığınız ile kolunuza taktığınız bir değilse, o ilişkinin bereketi de olmaz vesselam.. Bir olduğunda ne olur? Bugün olur, yarın olur, yarınların yarınları olur...
Olmazsa mı? Gölgeler uzar, gider.
Ruhun karanlık, çırpınışları arasında seyirtir hayaller, dilekler.
Sonsuz acılar kalır kendini kandırışlarda, kolkola bir çift görünce biraz acıtır en fazla.
Kimse kimseyi beklemez, kimse kimseye yetişmek için acele etmez. Takar koluna kardan “adam”larını, çünkü onlar ışığı görünce erirler.
Tek o ışığı bulanlar acele eder, hiç kaybetmemek için…
Bu yazı ile ilişkiler dizisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yeni bir dizi ile buluşacağız bir sonraki hafta. Mutlu, kestane tadında, sıcacık bir haftasonu diliyorum…