- Kategori
- İlişkiler
Tanrı'nın Eli Yüreğimize Değdiğinde

Bir yerde okumuştum, “Tesadüfler, Tanrı’nın elinin hayatımıza değdiği anlardır” diyordu. Tanrı, karşı karşıya getirmek istediği insanları karşılaştırıyordu bir şekilde. Bazen farklı coğrafyalarda yaşayan kişilerin binlerce, ya da milyonlarca kişi içinde birbirini bulması, bu düşüncenin doğruluğunu kanıtlıyor gibi…
Normalde karşılaştıklarında birbirlerine değmeden geçecek olan iki insanın, bir tesadüfle bir araya geldiğinde yaşadıkları, sanki daha önce hazırlanmış, yazılmış onları bekleyen bir yazgıya benzer. Onlara düşense sadece bunu yaşamak olur; nasıl gerekiyorsa, neyi gerektiriyorsa öyle. Her şey bir tiyatro sahnesinde yaşanıyormuş gibidir. Eldeki metinde ne yazıyorsa o oynanır.
Bir de tesadüflerle hepimizin hayatına değip geçen insanlar vardır.
Bazen yumuşacık bir dokunuşla sessiz sedasız hiçbir iz bırakmadan gelip geçerler. Anımsadığımızda gülümseriz. Dudaklarımızın kıvrımlarında bir süre konuk olurlar. Değdikleri yeri acıtmamış, yakmamış, yaraya dönüştürmemiş; hayatımıza bir renk, bir anlam katarak yollarına devam edip gitmişlerdir.
Bazen de daha karşıdan gördüğümüzde eğer değmesine izin verirsek canımızı yakacağına inandığımız insanlar çıkar karşımıza. Kaçamayız! Bir şekilde değeriz birbirimize. Bundan sonrasında artık yapacak bir şey yoktur. Dokunmakla yetinmeyip içimize, en derinlerimize, en kuytu, en mahrem duygularımıza kadar inip bizi tümüyle ele geçirirler.
Kurtulamayız...
Aslında kurtulmak isteyip istemediğimizi de bilemeyiz.
Böyle iyiyizdir sanki…
Hem canımız yanar, hem de bu yanışla mutlu oluruz… Hani, “Vazgeçmek mümkündü, ama vazgeçmek ne mümkün!” denir ya, o durumdayızdır. Ne o sizi bırakır, ne siz ondan vazgeçebilirsiniz… Tesadüf, bu noktada yazgıya dönüşmüştür. Ve biz, bize düşeni yaparız. Yaşarız, sadece yaşarız...
Tanrı’nın elinin hayatımıza değdiği yer yüreğimizdir, biliriz.
Ve Tanrı’nın asla hata yapmayacağını da!
O halde, yanlış bir zamanda ve yanlış bir yerde duran bizler olmalıyız…