Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Yara İzleri

Yara İzleri
 

 

Yazmayı seçen insan onarılacak yaraları olan insandır. Acıdan var olandır. Yaratıcılık serüvenine yürümesinin debisinde acı vardır.”*

Bazen kendimizle yüzleşmekten korkarız. Kendi kendimizi yargılayıp mahkum etmek daha kolayımıza gelir.  Kimselere anlatamadığımız, paylaşamadığımız hüzün dolu yalnızlıklar, pişmanlıklar, keşkeler, bir türlü saramadığımız yaralar yokmuş, hiç olmamış gibi davranırız.

Başaramayız tabii ki!

İçimizde bir yer kanar durur incecik…

Utanırız. Ayıplanmaktan, gülünç olmaktan, sınanmaktan, toplumun değer yargılarından… Ve büyür acılarımız içimizde.  Tedirgin, ürkek, yabancı oluruz insanlara.  Aykırı, ayrıksı görürüz kendimizi.

En mutlu maskemizi takar sürekli gülümseriz. Mutsuzluğumuzu saklamanın tek yolu gülümsemektir derler ya… Kimseler bilmez maskenin altındaki yüzü, acıların izini kimseler görmez.

Mutlu görünmekten yorulduğumuzda kendimize sığınırız. Yalnızlığımızı bir örtü gibi üzerimize çekip sıyrılıveririz dış dünyadan kendi iç alemimize.

Derinlere, en kuytulara ineriz.

Ve yazmaya başlarız orada.

Yokmuş gibi davrandığımız yaraların ruhumuzu ele geçirmesine karşı bir tür savunmadır bu.

Elsa Triolet, “Yazar değilim ben, sadece mutsuzluğunu yazan mutsuz bir kadınım,” der; Aragon’un ölümsüz aşkına ve onca ününe rağmen…  Yazmak, sadece yazmak iyi gelir ona. Çünkü yazdıklarımız, anlatamadıklarımızdır.

Yazdıklarımızla yaralarımızı üfleriz!

İyileşmezler ama acıyı daha az hissederiz.

Çünkü, “Hiçbir yara tamamen iyileşmez; ya deride, ya ruhta daima varlığını anımsatan bir iz kalır.”**

Ve biz hep bu izle yaşarız…

 

*Feridun Andaç / Zamana Yazılan Sözler

** Jorge Franco Ramos / Yara İzleri

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..