Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Keşke

Keşke
 

Hani biz,
yazmak gibi bir hobisi olanlar,
yazıyoruz rahatlıyoruz,
yazıyoruz seviniyoruz,
ya da
üzülüyoruz yazıyoruz ya,
kelimelere bağımlıyız.
Yazmak güzel.
Yazmak hoş.
Yazmak bir alışkanlık.
Yazmak bir tutku kimi zaman...
Ama bağımlıyız,
Kelimelerle sınırlıyız.
Konuştuğumuz dildeki kelimeler kadar ifade şansımız.
Bazen farkında olmadan sık sık iç çekeriz.
Yıkılmaz da hiç bir dağ biliriz.
Susarız, taşar içimizden, bir iç daha çekeriz...
Hiç bir kelime yoktur bu halet-i ruhiyemizi anlatan.
Başka bir dil lazım diye düşünüyorum bazen.
Hiç duymadığımız bir kelime... Şu anımı anlatan bir kelime olmalı yeryüzündeki herhangi bir yerde, herhangi bir zaman diliminde kullanılmış bir kelime olmalı...
İstediğim kelimeyi bulamayınca keşkeli cümleler kurmaya başlıyorum sonra;

Keşke çok güzel bir sesim olsa, uzun bir hava çeksem, yanık yanık söylesem. Ya da acılı bir arya. Hiçbiri olmasa da, sesim güzel ya boşa gitmesin yazık, sert bir rock parçası en sağlamından...
Keşke ressam olsam. Belki o an anlatabilirim şu anı, renkler sınırsız, çizebilirim istediğim şekilde istediğim şeyi, her bakan göremez hem de... Ne güzel, hem çizerim hem de saklarım çizdiklerimin içinde hislerimi.
Keşke yönetmen olsam; tek kişilik bir film çeksem. O an öyle bir baksa ki kameraya aktrist, izleyen elini uzatsa televizyon ekranına... Hissetse acısını. Oscarlar alsam.
Keşke çizgi film olsam... Sponge Bob mesala... Her tarafım yara bere olsa, hatta parçalara ayrılsam ama sonra birkaç saniyede ayağa kalkıp, gözlerimi kocaman açıp, tekrar şarkı söyleye söyleye dans ederek yürüsem, lala lala la laaaaaaaaa, lala lala la laaaaaaaa, living in the sunlight, loving in the moonlight, having a wonderful time!
Keşke yaşlı bir nine olsam, kimsenin bilmediği, kendi halinde bir sahil kasabasında domates eksem bahçeme, sulasam onları, çicek açtığında dünyalar benim olsa... Torunum arasa uzaklardan... Tonton kocama sarılsam, başımı omzuna yaslasam, denizle güneşin birleşmesini izlerken...
Keşke boş bir kağıda imza atsam. Üst kısmını kim isterse doldursa, hiç düşünmesem...
Keşke ıssız bir adaya düşsem, yanıma üç şey almadan...
Keşke şu an kimse karşıma geçipte “Keşke! Ne kötü bir sözcük! Ayağa kalk ve yola devam et!” demese! Keşkeli cümleler kullanma özgürlüğünü kullansam ilk defa! “İyi ki”li cümleler de gelir sonrasında merak etmeseler keşke!
Keşke bütün bunlar bahardan diyebilsem, kendimi kandırsam, bir güzel inansam kendi yalanıma. Hem bahar, hem de Pazartesi! Kolay değil!
Keşke bu yazıyı bitirmek için esaslı bir “Keşke”li cümlem olsa. Düşünsem, düşünsem... ama gerçek bir keşkeli cümlem olmadığını gördüğüm şu an sevinsem, tam da şimdi...
Keşke içerisinde keşke geçen bir cümle kurmasam bir daha. Bunlar son olsa ömrü hayatımda...
Keşke artık hiç konuşmasam. Bir anda dilimi yutsam. Hatta yazı da tam burada bitse. Tam burada...

 
Toplam blog
: 73
: 5913
Kayıt tarihi
: 06.09.06
 
 

Yılın en uzun gecesinde doğmuşum. Bu yüzden midir bilinmez ruhlarımızın özgür kaldığı geceleri se..