Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '10

 
Kategori
Deneme
 

Kimse var mııı??? (Hala duymayanlara ithaf olunur)

Kimse var mııı??? (Hala duymayanlara ithaf olunur)
 

İkiye ayrılan canlar


Ses! Devasa bir ses. Korkunç bir ses. Kulaklarımı sağır etmesinden korkmuyorum. Korkum tam midemin içinde. Ses öyle bir basınç yapıyor ki iç organlarıma, sanırım kusacağım. Bütün bu hislerim saniyeler içinde oluşuyor.

Yatak odamda, yanımda hiç tanımadığım bir beden yatıyor. Sanırım kolunun biri yok. Yüzü kanlar içerisinde. Onun bir erkek olduğunu tozdan bembeyaz olmuş bıyıklarından anlıyabiliyorum. Kim acaba bu adam? Ve yatak odamda ne arıyor?

Ses hala beynimin içinde yankılanıyor. Bir sızı hissediyorum sol dizimde. Uzanıyorum dokunmak için sızlayan yerime. Ama başaramıyorum. Kolum kalkmıyor. Bir yere sıkışmış olmalı. İşte o an farkediyorum bir yıkıntı altında kaldığımı. Bomba mı attılar acaba? Yoksa bir savaşa mı girdi ülkem? Kafamın derinliklerinde dalgalanan o korkunç ses yavaş yavaş azalıyor. Dizimdeki sızı artmaya başlıyor. Diğer kolumu kıprıdatabildiğimi farkediyorum ve sızlayan dizime dokunmak için bir hamle yapıyorum. Elim boşluğa düşüyor. Bir daha uzatıyorum elimi, dizimin olduğu yere doğru. Dokunamıyorum. Sızı önce korkuya daha sonra da dehşete dönüşüyor. Sol bacağımın yerinde olmadığını ancak o an anlıyabiliyorum. İşte o an kusmaya başlıyorum yanımda yatan adamın üzerine. Karanlık içindeyim. Sıkışmışım. Bacağım yok. Nefes alamıyorum. Neler oluyor? Neler oluyor!!? Gözlerim yeni bir gürültü ile açılıyor. Hafif bir ışık sızıyor kalıntıların arasından içeriye. Sabah oldu galiba.

Yaşadıklarımın rüya olmadığını anlıyorum. Dehşetim devam ediyor. Tanımadığım adamın yüzünü görüyorum ve O'nun altı yıllık kocam olduğunu farkediyorum. Ne kadar masum uyuyor. Ama ne kadar da sessiz ve kıpırtısız. Acım daha da artıyor. Bir an bacağımı hatırlıyorum. Sağ omzum bir beton parçasının altında olduğu için kafamı kaldıramıyor ve kopuk bacağımı göremiyorum. O an nasıl olup da kan kaybından ölmediğimi soruyorum kendime. Elimle tekrar uzanıyorum. Ve bacağımın sağlam kalan yerinin üzerindeki bir kalası farkediyorum. Bacağımı sıkıştırmış ve kan akışını kesmiş olmalıydı bu kalas. İyi ama nerden geldi bu kalas? Evin içerinde ne işi var? Evin içerisinde... Evim? Ya peki KIZIM?! Kızım nerede?!!

Biricik kızımın mezarının başındayken bunları düşünüyordum. Bedenim koltuk değneklerine dayalı vaziyette yine gözyaşları içerisindeydim. Depremin üzerinden uzun yıllar geçmişti. Kızım bugün yaşasaydı on dört yaşında olacaktı. Ve kabrine koyduğum çiçeklerden daha güzel kokacaktı. Benim yaşayan bir kızım olacaktı. Sesimi duyan kimse var mı?
 
Toplam blog
: 28
: 669
Kayıt tarihi
: 17.07.10
 
 

Klasik Türk Musikisi, edebiyat, tiyatro, ülkeler, sosyoloji, psikoloji, tasavvuf gibi olgular ilgi a..