Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Mayıs '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kin, öfke veya Hoşgörü

Kin, öfke veya Hoşgörü
 

Hoşgörü, en iyi dindir. V.Hugo


 

Başbakanı anlamaya çalışıyorum.

Dedem romatizma hastasıydı. Yaz kış yanan sobanın yanındaki yatağından sadece tuvalet ihtiyacı için kalkardı. Başının üzerindeki beşeon’a asılı sepeti indirtir, sayfaları solmuş kalın bir kitabı beyaz bohçasından itina ile çıkartır, işaret parmağını yalayarak bıraktığı sayfayı bulur, mırıl mırıl okurdu. Dedem Türkçe okur –yazar değildi, ne okurdu, neden arada içini çekerdi, ne mırıldanırdı? Okula başlayıncaya kadar anlamamıştım. Dedem Kuran-ı Kerim okuyordu.

Kalabalık bir aileydik. Hemen evimizin avlu girişinde küçük bir mescit vardı. Ama namaza bayramdan bayrama gidilirdi. Oruç tutulurdu, ama tutmayanda vardı. Kimsenin ibadetine karışılmazdı. Böyle bir ortamda büyüdüm ben.

 

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN'ın 8. Gençlik Şöleni Konuşmasında; “Biz milli, manevi değerlerine bağlı bir dindar nesilden bahsediyoruz ve biz şu anda ahlak değerleri yüksek bir nesilden bahsediyoruz. Vatanını sevmek, milletini sevmek, insanına saygıda sevgide kusur etmeyen, dindar bir neslin özelliğidir.

Dindar bir nesil yetiştirmek, müspet ilimlerden uzak, müspet ilimlerle yarışamayan bir gençlik anlamına gelmez.” /…/  “Gençlerin ahlaksızlığa, boşluğa, maddeciliğe, emperyalizmin özellikle de kültür emperyalizminin tuzağına yönlendirilmediği; özgür bırakıldığı, özgür tercihler yapabildiği bir Türkiye için dindar nesil diyoruz.” diyordu.                                                                                                                Ne güzel dedim; ben de bir baba olarak evladımı böyle yetiştirmek isterim.

 

Başbakanımız devam eden konuşmasında, “ Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...” vurgusunu yapınca, yetiştiğim “ hoşgörü “ ortamını düşündüm… Dinimin, dilimin, ilmimin, ırzımın, evimin davacısı olmam hissettirilmişti. Ama, kin ve öfkeden “ asla “ söz edilmemişti. Yaman bir çelişkiye düştüm kendi içimde… Kime kin besleyeceğimi, kime öfkeleneceğimi 53 yaşıma geldim bilmiyordum, öğrenememiştim!

 

Tüketimin kışkırtıcı gücü karşısında tüm dünyada ve ülkemizde, insanların ne kadar çok şeye sahip olunursa o kadar mutlu olacağı, tüketimin refahı arttıracağı sanılıyor.

Ancak, “sosyal sohbetler” sınıf atlamaya çalışan insanların değişen kimlikleri, kişilikleri ve duyarlılıkları üzerine kurulu. Erozyona uğrayan toplumsal değerlerden: ( acımak, ahlakilik, açık sözlülük, alçak gönüllülük, ağırbaşlılık, anlayış, ahret kardeşliği, asillik, asudelik, affetmek, ahbaplık, azizlik, beylik, bilgelik, bizdenlik, cömertlik, canciğerlik, can sohbeti, centilmenlik, cengaverlik, çalışkanlık, dakiklik, dayanışma, diğergamlılık, dirimlik, dirayetlilik, doğruluk, dürüstlük, düzenlilik, dinginlik, efendilik, empati, eşitlik, eli açıklık, fedakarlık, gönüllülük, gönlü bolluk, gönüldaşlık, gösterişsizlik, güleçlik, güvenirlik, güzellik, güven, görmüş geçirmişlik, gurur, haysiyet, hakkaniyet, hakşinaslık, hakperest, hoşgörü, haya, hayvanseverlik, hemşehrilik, hürriyetçilik, hamiyetlilik, haramsız, harbilik, harimiismet, hanımlık, helallik, hürmet, hısımlık, idealistlik, iffet, iyilikbilirlik, iyilikçilik, iyi gün dostluğu, iyi yüreklilik, izzetüikram, itibar, iyimserlik, iyi niyetlilik, içtenlik, ilkecilik, insaflılık, insancıllık, intizamlılık, istikrarlılık, işgüderlik, kardeşlik, kanaatkarlık, kefillik, kara sevda, karınca ezmez, kıymetlilik, kültürlülük, kibarlık, kibirsizlik, mutluluk, merhabalaşmak, merhametlilik, medenilik, mutabık olmak, mükemmellik, mülayimlik, müşfiklik, maharetlilik, masumluk, maneviyat, marjinallik, mertlik, mücadelecilik, mukaddesatçılık, misafirperverlik, merhamet, namusluluk, nezaket, nezaketlilik, olgunluk, ortaklık, ozanlık, özgürlük, ön ayak olmak, ömrübillah, ömrühayat, övülüş, övgü, özen, özgünlük, önemsemek, özgürlük, özlemek, özlem, öz özveri, ödeşmek, öğreticilik, özleyiş, özeleştiri, paylaşımcılık, refah, sadakat, komşuluk, saygı, sevgi, sırdaşlık, sorumluluk, namus, samimiyet, sabırlılık, sadelik, sadakat, sağgörü, sebatkarlık, seviliş, sevecenlik, sağduyu, saygınlık, söz vermek, şahsiyet, şeffaflık, şeref, şefkatlik, şükretmek, şuurluluk, temizlik, tutumluluk, terbiye, tevazu, toplumdaş, törellik, tahammül, ulviyet, uzak görüşlülük, ümit, ülkücülük, önemsenmek, mürşitlik, vefa, verimlilik, vebal, vefakarlık, vukuf, yiğitlik, yarenlik, yardımseverlik, yemin, yetenek, yoldaşlık, yurtseverlik ... ), bireyciliği ve rekabeti giderek daha fazla teşvik eden tüketim alışkanlıklarından herkes şikayetçi.

Kimse,toplumsal ve çevresel sonuçlarını bile bile, daha fazla tatmin olmadıkları halde tüketmeye devam ediliyor anlayabilmiş değil.  

 

Başbakanı anlamaya çalışıyorum.

Küresel ekonomi içinde refahı yükseltmeye çalışıyor. Öte yandan fedakarlık ve bencillik arasındaki dengeyi kurmaya çalışıyor. Kısa vadeli tatminlerin toplumsal refahı nasıl zedelediğini görüyor. Değişim için destekleyici bir toplumsal ortamın yaratılmasına çalışıyor…

Ancak, en büyük görev ve sorumluluk hükümetine düşerken kin ve öfkeden bahsetmesini ve çevreci hareketleri neden cezalandırdığını anlayamıyorum.

 

Victor Hugo’nun “Hoşgörü, en iyi dindir” sözünü haddimize olmadan hatırlatırken, toplumsal değerlerin ve ekolojinin korunarak, Türkiye’nin ekonomik ilerlemeyi gerçekleştirebileceğine inanıyorum.

 

 

 

  

 

 
Toplam blog
: 272
: 734
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

1959 Sinop Bektaşağa Köyü doğumluyum. Yaşamda, anlaşılacak bir şeyi olanlara ve bunu öğreti yapan..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara