Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Kırık kanepede mutluluk saklı

Kırık kanepede mutluluk saklı
 

Tahir Öztürk(www.fotoritim.com)


Bir ömrü beraber geçirmeyi sevdiğinin yanında olmayı kim istemez ki...Aslında hayata çok büyük anlamlar yüklememek onu basit olduğunda da muhteşem bulabilmek, içinde o huzuru ve mutluluğu hissetmek gibisi yok sanırım. Yine bir Sevgililer Günü yaklaşıyor. Hayatımda hiçbir dayatmaya tahammülüm olmadığı gibi bu güne de yok ne yazık ki. İçimde bu günü kutlamak sadece pazara katkı payı yapmak gibi birşey benim için. Zaten sevdiğime söyleyebileceğim ve ondan duyabileceğim en güzel şeyleri hayatımın akışı içinde yaşıyorum. Gerisi teferruat...

Yine başladı reklamlar Sevgililer Günü'ne dair. Al vatandaş al. Sen de sevgiline birşeyler al. Bitmek bilmiyor ardı arkası kesilmiyor. Sokağa adımınızı attığınız anda sanki gözünüze sokuyorlar unutmayın sevgilinizi birşey alın. Harcayın, harcayın... Tüketin tüketin... Herşeyle bir sevginin anlamınıda tüketin...

Bunlar benim üstüme üstüme geldikçe daha da sinir olup dahil olmamak için direniyorum. Buna ihtiyacımız var mı sizce? Üstelik hayatımızda önemsenecek o sevgi diye adlandırdığımız olgunun maddi desteğe ihtiyacı olduğunu hiç mi hiç sanmıyorum. Çocuklarımıza bıraktığımız değerler içinde bunlar olmamalı. Geçenlerde bir tv kanalında ilişti kulağıma "14 Şubat Sevgililer Günü... 14 Şubat Atatürk 'ün Bozüyük'te Savaş alanını gezdiği gün.." Değerlerimiz kaybettik. Unuttuk. Bir tüketim çılgınlığı içinde beynimizi yıkadılar. Çocuklarımıza ne öğreteceğiz? Sevginin büyüklüğünü mü? Herşeyi ama herşeyi sevmeyi mi??? Sevgiliyi, arkadaşı, insanları, ülkeni....Öyleyse tek bir günü beklemek niye? Bir ömür verilmez mi söylemeye? O günün daha değerli bir anlamı varken üstelik yaşadığımız ülke adına... Bu Amerikalaşma tufanı niye?

Uzun zaman önce mail adresime yine sevdiğimden gelen bir mesaj aklıma geldi sadece bugün yaklaşırken... Ekonominin çarklarına kapılmadan okuyun istedim. Hikaye yukarıdaki resimde gördüğünüz yaşlı çiftle ilgili. Yazarını ne yazık ki bilmiyorum ama hikaye şöyle :

'' Muş'un bir dağ köyünde dostlarla birlikte gezerken yaşlı bir karı kocayı gördüm. Baktım bir kanepenin üzerinde oturuyorlar. Iyice yaklaştığımda tezekten yapılmış evlerinin bahçesinde oturdukları kanepenin bir tarafının tamamen kırık olduğunu, kanepenin sağlam tarafına sıkışarak oturduklarını ve sohbet ettiklerini anladım.

Yüzlerinde bir tebessüm vardı. Evin halinden ve karı kocanın kılık kıyafetinden maddi durumlarının hiç iyi olmadığı ve yeni bir kanepe alacak güçlerinin olmadığı hemen anlaşılıyordu.

Selamlaştıktan sonra, 'Kanepe kırılmış' dedim. Yaşlı adam büyük bir bilgelikle cevap verdi:

' Biz de sağlam tarafına oturuyoruz... Yetiyor bize..'
Kadın da tamamladı, ' He ya yetiyor bize bak ne güzel oturuyoruz'

Sevdiğimin elini daha sıkı sıkı tuttum...

Öyle ya, ' Aşk; bu kanepe neden kırık, neden yeni bir kanepe almıyoruz' diye dırdır etmek, şikayet etmek yerine, 'Kanepenin sağlam tarafını paylasmak'değil midir?..''

Artı bir söze gerek yok sanırım. Herkese kırık da olsa bir kanapeyi mutlulukla sevgiyle paylaşabilecek sevgililer diliyorum. Sevmedikten, sevildiğini hissetmedikten sonra mecburiyetten alınmış tektaşın olsa ne yazar..

Hayat bu kadar basit işte... Sevgiyi taa içinde hissetmek... Gözlerle, sözlerle, zaman mevhumu olmadan... Takvimde herangi bir günü beklemeden...
Şimdi düşünün 14 Şubat sizin için ne ifade ediyor. Sevgililer Gününü mü? Atatürk'ün Bozüyük'te savaş meydanını gezdiği günü mü???

 
Toplam blog
: 49
: 4247
Kayıt tarihi
: 01.01.08
 
 

1971 Merzifon doğumluyum. Hayatın her alanında üretmenin doğruluğuna inanıyorum.. Evliyim ve Mert ..