Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '06

 
Kategori
Felsefe
 

Kırılma noktası...

Kırılma noktası...
 

Her insanın hayatında, hayatının tam orta noktasınından aniden kırıldığı bir an vardır. Birden öylesine hiç farkında olmaksızın yaşıyorken suratının orta yerine okkalı bir tokat yersin. İşte bu aklının başına geldiği, hayatının seyrinin tamamen farklı bir noktaya yöneldiği andır. Tüm kararlarını, tüm öğrendiklerini, tüm anlamlarını hepsini bir kese kağıdına doldurur çöpe atarsın.

Olan ne ise, sana daha önce hiç alamayacağını sandığın kararları aldırır. Yüreğini bir anda akıl almaz bir cesaretle doldurur. Bilirsin insan en çok kendi hayatını değiştirmek konusunda korkaktır.Savaşlarda çok cesur olabilirsin, birinin hayatını kurtamakta da öyle ya da lafta cesursundur. Oysa kendi hayatını değiştirmek konusunda ürkek bir kediden farkın yoktur. Nasıl gidiyorsa öyle gitsin dersin. Mutsuzluğu yaşaya yaşaya, doğruları göre bile yine de alamazsın o çok cesur kararları. Oysa her gün ayaklarını sürüyerek gittiğin bir işin vardır, seni deli eden bir adamla aynı evde yaşıyorsundur, başka bir şehre gitmek istiyorsundur belki de...Hayat oldukça sıkıcı ve düz bir çizgide ilerliyordur senin ise o çok tanıdık yoldan ayrılmaya cesaretin yoktur. Bin tane iple bağlısındır o yola...Para kazanmak zorundasındır çünkü açken cesaretin bir anlamı olmadığını bilirsin işini bırakamazsın, bir çocuğun vardır eteklerinden çekiştiren o seni deli eden adamı bırakıp gidemezsin ya da başka şehir güvenli değildir, ailen sevdiklerin tanıdığın bildiğin herkes bu çok sıkıcı şehirde yaşıyordur gidemezsin başka şehirlere...

Hayat böyle sen pencereden bakıp dururken geçip gidiyordur.Sen pencere önünde hayallere dalıyor, mutluluk kovalıyorsundur... O kırılma anı gelene kadar böyle geçip gider zaman. Bir gün, bir anda bir şey olur. Öyle çok önemli bir şey değildir bu. Başkası farkına bile varmaz. Bir tek kelime, bir cümle, bir görüntü, kendi kendine daldığın düşüncelerin tılsımı sana tokat olur. O uzun zamandır hazırlıkları süren yolculuk için hareket vakti gelmiştir. O sesi dinlersen, sana kalkıp bir şeyler yapmanı söyleyen sesi, hayatın başka bir noktaya sıçramak üzere harekete geçer. Oysa o sesi duymamazlıktan gelir çok insan, ruhun isteklerini bir yana bırakır o çok sıkıcı ama çok güvenli hayatlarını yaşamaya razı olurlar. O hayatlarının kırıldığı anı bir bantla tutturur ve devam ederler yola. Ve kırık olan yollardan yürüyüp giderler.

Ceplerimizde yara bantları ve kırık hayatlarımız, her elimizi attığımızda korkaklığımızı yüzümüze vurur bu yüzden...Bu yüzdendir hep....

RESİM: Stanislaw Kors

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..