- Kategori
- Futbol
Kırılma noktası dedikleri

Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Beşiktaş’lı Ferrari’nin , Fenerbahçe’li Lugano’ya dirsek atıp, penaltıya sebep olmasını ısrarla maçın ‘’kırılma anı’’ olarak gösteriyorlar. Tutuldum bu yeni icat edilen terime. Futbol maçında kırılma anı diye bir şey yoktur. Maç 90 dakikadır ve artı uzatmalar oynanır. Gücü olan gücünü zorlar. Olur veya olmaz ama 10 kişi kaldım diye kimse pes etmez. Kaldı ki o İtalyan futbolcuyu da niye oynattı diye Alman hocaya sitem ediyorlar.
Yıl 2005. Stad Ş.Saracoğlu. Kadıköy. Fenerbahçe-Beşiktaş maçı. Maçın bitmesine 10 dakika var. Beşiktaş 3-2 galip. Beşiktaş kalecisi Cordoba aynı Ferrari gibi bir gereksiz hareketle penaltıya sebep oluyor oyundan atılıyor. Kalecisiz kalıyor Beşiktaş. Kaleye Pancu geçiyor. Penaltıyı yine Alex atıyor. 3-3. Artık bu 10 kişi kalmış, coşkulu bir rakip ve seyirci önünde işi bitecektir. Öyle olmuyor. Beşiktaş direniyor. Yemiyor. Hatta Koray Avcı, 30 metreden Rüştü’yü avlayan nefis bir şut çıkarıyor ve Beşiktaş rakip sahada bu şartlarda maçı 4-3 kazanıyor. Eeee, . Hani kırılma noktası?... Nerdeydi?. Neresiydi?.
İnönü’de skor 2-2 olduğu dakika 67 idi. Saha ve seyircisi önünde koskoca 23 dakika uzatma hariç zaman var. Ama Beşiktaş’ın gücü yok. 3 gün önce Dinamo Kiev maçının yorgunluğu ve mağlubiyetin psikolojik etkileri beyinlerine kazınmış, ayaklarına yüklenmiş. 3. gol geliyor, sonra 4.sü. Alex affetmiyor. .Suçlu?. Kırılma anı!....Başarısıszlığın, takım olamamanın, tükenmişliğin yeni adı.
Lugano 2010 Dünya kupasının en başarılı birkaç oyuncusundan biriydi. Agresif, kimi zaman sert ama inatçı ve başarılı. Bir sezonda normal bir forvet kadar gol atabiliyor. Mesela son sezonda attığı gol sayısı, bir santrafır olan Nobre’den az değildir. Lugano iyi bir profesyoneldir. Ferrari’nin zayıf tarafını yakaladı. Shuster ‘’orda Lugano varsa, provakasyon vardır’’ diyor, sonuna kadar haklı ama ona dirsek veya yumruk atmamasını maçtan önce söyleyecekti. Lugano o ve daha önce penaltı verilmeyen pozisyonda sonuna kadar profesyonelce ama Ferrari’de sonuna kadar amatörce davranmıştır. Beşiktaş gibi bir takımda profesyonel oynayıp, amatör oynarsanız, bunu göz göre yaparsanız, rakip de sizinle oynar. Yaptığın penaltının da bana göresi, sana göresi olmaz.
Suçlu?. Öğrenilemeyen profesyonellik.
Yer Eskişehir Atatürk stadı. Eskişehirspor-Sivasspor maçı. Skor 1-1 Maçın uzatma anları.
Eskişehirspor’da ilginçtir, Pele diye bir siyahi oyuncu var. Hani bildiğimiz Dünyanın Pele’sinin ayağı değil, tırnağı olamaz ama isim patentini almış herhalde.Çakma da olsa, adı Pele işte. Her neyse,
Son ataklar. Kaleye 30 metre mesafede oldukça da çapraz bir yerde fauller durduruyorlar Pele’yi. Pele topu sımsıkı tutuyor. Kimseye vermiyor. Oradan 50 tane vursa değil gol olması, kaleyi tutturtması tartışılır. Fakat o ne?. Hani geçen ay Beşiktaş’ın almak istediği Alman kökenli Sezer isimli bir genç var ya Eskişehirspor’da. Topu almak istiyor Pele’den. Eline vuruyor. İtişiyor. Omuz atıyor, Pele vermiyor topu. İçine doğmuş bir şeyler sanki. Bir şeyler hissetmiş. Dalaşmayı biraz daha uzatsalar veya Pele karşılık verse belki oyundan atılacaklar o derece. Pele ısrarda kazanıyor. Falsolu bir to gönderiyor kaleye. Olmazı başarıyor, gol oluyor. Eskişehir maçı 2-1 kazanıyor.
Bunun adı da ‘’Hissetmek’’tir. Bazeni bazı şeyler kendiliğinden olur. Beyniniz size olmadık yerde vur emri verir, vurursunuz, golü atarsınız. Bunun nasıl olduğunu inanın maçtan sonra o golü atan oyuncu dahi hatırlamaz.
Ve bütün takım Pele’ye koşar. Yoktan bir galibiyet kazandırmıştır takıma. Kameralar ısrarla Sezer’i gösterir. Hiçbir tepki göstermez, takım arkadaşlarının sevincine katılmaz. Gözlerinden kin ve nefret okunur.
Bunun adı kıskançlıktır. Bencilliktir. Yalnız futbolda değil, bu duygulara sahip bir kişinin özel hayatında da sevilmesine ve başarılı olmasına imkan yoktur.