- Kategori
- Çocuk Kitapları
Kırk Kere Söyledim
Sevgili okurlar merhaba :)
Bu sefer bir kitabın kendimce yapmış olduğum analizi ile karşınızdayım. Çok severek okudum, çocuk iletişimi ile ilgili olan herkese katkı sunacağını düşünüyorum.
“Konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz da söylediklerimizin çocukların kulağından içeri ses olarak girip nasıl bir hisse dönüştüğünden pek bahsetmiyoruz. İstedim ki sesin hisse dönüştüğü yerde biraz soluklanalım. ‘Kırk kere söyledim’ gibi artık dilimize pelesenk olmuş dil kalıplarını kullanırken aslında ne demek istediğimizi, çocuğun bunu nasıl duyduğunu, nasıl anlamlandırdığımızı tartışalım.”
Çocukken çok sık duyduk: “Yapma yavrum. Yavrum yapma. Çocuğum yapmasana. Yahu Yapma! Yapma dedim ya! Kırk kere söyledim sana yapma diye.”
Kırk kere yapmamamız söylendi ama bir kere bile aslında ne demek istediğimiz duyulmadı değil mi?
Ziya Selçuk yıllarını verdiği çocuk gelişimi ve eğitimi alanının en can alıcı konusunu bu kitapta yazmış. “Çocukla iletişim”. Bu iletişim türünde hep benzer kalıplarla büyüdük ya da büyütüldük. “Biz söyleyeceğiz, anlatacağız, çocuk dinleyecek; biz isteyeceğiz, çocuk yapacak,” kabilinden bir iletişim şekliyle yaklaştılar. Ziya hoca bakışı bu kitapta tersine çevirmiş. Çocuk ne demek istedi, sorusunu sorduğunuz zaman aslında ne görmemiz gerektiğini akıcı bir dille anlatmış.
Sıkıcı bir ders kitabı değil elinize aldığınız. Keyifle okunuyor. Örneklerle ve gerçeklikle de beslenmiş. Bir uzmanın kaleme almış olduğunu zaten hissediyorsunuz. Hacim olarak kısa gibi gelse de, içinden aldıklarınızla, içinizdeki yaralı küçüğü bile iyileştirecek cesareti buluyorsunuz.
Kitap dört bölümden oluşuyor, her bölümün başlığı size “iletişim” üzerine düşünmeden, çarpıcı bir bakış da katıyor. Başlıkları aşağıya ekleyeceğim, o dört soruyu kendinize de sormayı unutmayın diyerek:
1. Çocuk Kim?
2. Çocukluk Kimin?
3. Hayat Kimin?
4. Gelecek Kimin?
Çocuk deyip geçmeyin. Bu dört soru onların hayatını anlamak için bir adım olması konusunda birebir. Oyunlarında, konuşmalarında, hayata bakışlarında kendimizi bulabileceğimiz aşikar iken, susmalarını ve düzene uymalarını isteyerek ilerliyoruz. Ziya hocanın da dediği gibi, ileride yapay zeka robotları ile yaşamaya başladıklarında, bilinçli olmadan hayatlarını sürdürseler ne yapacağız? Robotun bizim gibi “Kırk Kere Söylemesi” ni mi bekleyeceğiz, durumu kurtarmak için?
Eski usulde çocuk yetiştirmeyi bir kenara bırakmak isteyen, çocukla iletişimi çok önemseyen, geleceği için bir şeyler yapma konusunda kararlı, kendine yeten ve güçlü bir nesil için bizlerin artık “uyanması” gerektiğini düşünürken, bu kitapla karşılaşmaktan, mutlu oldum.
Geçmişte, hayal gücü örselenmiş ve sürüye uymaya mecbur bırakılmış her çocuğun da bu tür kitaplarla, farkındalık kazanıp, şifa bulacağına inanıyorum.
Hiçbir şey için geç değil. Biz ne söyledik, o ne anladı diye düşünmek için geç kalınmış değil. Bunun için farkındalık kazanarak bir yerden başlayabiliriz.
Kendini geliştirmek isteyen her anne ve baba ya da “iletişime” ilgisi olan her bireyi, bu kitabı okumaya davet ediyorum. Eminim eleştirdiğiniz yanlar da olacaktır. Ama öğrenmenin keyfine siz de katılın derim ben. Sizleri kitaptan ekleyeceğim alıntılarla baş başa bırakıyorum. Hepinize şimdiden keyifli okumalar:
“Kelimeler büyüdür, hayatımızı şekillendirir.”
“Gerçek şu ki, ihmal ettiğimiz her şeyin altında kalırız.”
“İnsan su gibidir. Yokuş çıkmaya değil; aşağı doğru kolay olana akmaya meyillidir.”
“Silgisin de delikler, kesikler, bölükler varsa (çocuğun) ders gereğinden fazla sıkıcıdır muhtemelen. Örselenmiştir belki; belki de ruhundaki kesikleri, bölükleri temsil ediyordur o izler.”
Franz Kafka’nın meşhur Gregor Samsa’sını hepiniz bilirsiniz. Herkesin işine yarayan bir karakterken sevilir, saygı görür. Toplumun kendisinden beklenenleri yerine getirirken onlar tarafından kabul görür. Ve bir sabah onların işine yaramayan, onlardan farklı bir karaktere dönüşür. “Ondan kurtulmalıyız” der en başta ailesi. Özgün olan, yeni bir şeyler bulanlar, sindirilmeye mahkûmdur, bütün problemler giriş yolunda çözülmelidir, aksi takdirde puanlarınız kırılır. Toplum çocukluktan itibaren tek tip birey olmaya iter. Böyle mi olmalıdır?