Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kırkınca, Çirkince

Kırkınca, Çirkince
 

Gezmek için gittiğiniz yerlerde sürekli yaşama isteği duydunuz mu hiç? Ya da bu yerlere karşı aidiyet duygusu hissettiniz mi? Gönülden bağlandınız mı üç gün için tatile gittiğiniz bir yere? Üç günle yetinmeyip tatili uzatmak istediniz mi? Ve yıllar sonra özlem duyup da tekrar gidip görmek istediniz mi?

İzmir’in Selçuk İlçesi’ne bağlı ve Selçuk’a sekiz kilometre uzaklıkta olan eski bir Rum köyü olan Şirince’den söz ediyorum. Bana yıllar sonra eski bir dost gibi kendini özleten Şirince’den.

Ülkemin her bölgesi özeldir anlamlıdır benim için, ancak Batı Anadolu daha bir anlam taşır.

Uzun yıllar iç içe yaşamış, güzel dostluklar kurmuş insanların savaş yüzünden birbirine düşman olduğu, yine savaş yüzünden yaşadığı yerlerden vazgeçmek zorunda oldukları topraklardır oralar. İşte biraz da bu yüzden görmek istemiştim Şirince’yi yıllar önce.

Denizden yaklaşık 650 metre yüksekte olan, çanak biçiminde bir vadinin güney ve doğu yamaçlarına kurulmuş olan Şirince Köyü’nün kuruluşuna dair çeşitli söylemler var.

Kırk kişilik bir aşiret tarafından kurulduğu söylenen Şirince’nin kuruluşunun 5. yüzyıla kadar dayandığı rivayet ediliyor. 1924 Türkiye – Yunanistan mübadelesi öncesi 1800 haneli bir Rum köyü olan Şirince’ye mübadele ile birlikte Rum’ların ayrılmasıyla, Müştiyan ve Somokol köylerinden gelenlerin yerleşmesi sağlanmış. Adı Şirince olana kadar bir çok isim almış. "Kırkınca", "Kirkice", "Çirkince" gibi.

Yine rivayete göre burada yaşayan halk, köyün güzelliğinden ötürü kimseler gelip yerleşmesin diye özellikle "Çirkince" diye adlandırmış köyü. En sonunda dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik köye şimdiki adını "Şirince" yi vermiş.

Şirince’ye gidildiğinde ilk göze çarpan eski Rum evleri oluyor.

Çok kısa bir süre içinde, doğanın bu güzel köye aslında biraz torpil yaptığını fark ediyoruz. Denize kadar uzanan Efes Ovası, zeytinlikleri, bahçeleri ve üzüm bağlarının mükemmel uyumu, kelimelerle ifade edilemez bir duyguyla sarıveriyor yürekleri.

Huzur mu, dinginlik mi, doğa tutkusu mu tanımlanmaz bu duygu oralarda biraz daha kalmak, tatili biraz daha uzatmak, hatta mümkünse oralara yerleşmek isteği uyandırıyor.

Tarihi ve bembeyaz Rum evlerinin yanında, mükemmel çöp kebabı, ev yapımı şarapları, köy ürünleri, doğası ile bir daha hiç kopamayacak bir bağ oluşuyor Şirince’ye dair.

Cennet burası olmalı diye düşünüyor insan, tıpkı çocukluğunun önemli bir bölümünü Şirince’de geçirmiş, Yunan yazar Dido Sotiroyo’nun unutulmaz eseri "Benden Selam Söyle Anadoluya" da sözünü ettiği gibi: "Şu yeryüzünde cennet diye bir yer varsa bizim Kırkınca – Şirince'nin cennetin bir parçası olması gerekir."

Mutlaka ama mutlaka en azından bir kez ( aslında bana sorarsanız birkaç kez ) görülmesi gereken bu güzel Rum Köyü’ne yolunuz düşerse mutlaka gidin. Hatta yolunuz düşsün diye elinizden geleni yapın, pişman olmayacaksınız.

Özlem Akaydın

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..