Kırmızı başlıklı kız ve irtica

Bir irtica tartışmasıdır gidiyor.

Cumhurbaşkanımız uyarıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri uyarıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı onaylıyor.

Yazarlar, vatandaşlar, hukukçular, basın-yayın uyarıyor.

'Türkiye'de irtica tehdidi büyük boyutlara ulaşmıştır' demeçleri veriliyor. Bazı kesimler hala bunu gözardı etmeye, olayları yumuşatmaya çalışıyor.

Çocuklar okula gitmeden kuran kurslarında beyinleri yıkanıyor. Bazı kadınlar eşlerinin ticarette daha fazla çevre edinmesi uğruna kapanıyor. Bazı kızları babaları, ağabeyleri kapanmaya zorluyor. Bazı kadınlar arkadaşlarını daha inançlı olmaları konusunda ikna ederek kapanmalarını sağlıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın dağıttığı bedava kitaplarda 'abdest suyunun bilimsel(!) yararları' yeralıyor. Bir baba oruç tutmayan oğlunu dövüyor. Gençler ramazanda içki içen adamı döverek öldürüyor. Gazeteci kız kot pantolonu yüzünden saldırıya uğruyor. Bazı otellerde müşteriler rahatsız(!) olduğu için çıplak kadın heykeli alçı ile sıvanıyor.

Tesettür giyim, haşema kültürü topluma egemen olmaya başlıyor. Kadın erkek ayrımının yapıldığı mekanlar çoğalıyor.

Ve daha niceleri...

Benim bu olaylara kısa bir açıklamam var.

Eski bir masal vardır. Bilirsiniz.

Kırmızı başlıklı kız büyükannesinin kılığına girmiş kurdu tanıyamamıştır. Bugün de yaşanan durum budur.

Aradaki fark bugün bazılarının kurdun dişlerini farketmiş olmasıdır.
Bazıları rejim kurdun dişleri arasına girene kadar olayı farketmeyecektir.
Bazıları da kurt rejimi çiğnerken zevkle seyredecektir.

Ben kurdun dişlerini çoktan farkettim. Rejimi ve Atatürk ilkelerini onun dişlerinden kurtarmak için elimden geleni yapacağım!