Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Gelişim: Sorun ne?

Kişisel Gelişim: Sorun ne?
 

Bazen kendimizi çok sıkıntılı hissederiz. Arada sırada , “Aman..öff…” leri kapıp koyveririz. Çevremizde olan herkes yüzümüze acaip acaip bakarlar. Kimi de içinden “Yahu, bu adamın derdi ne?” diye sorarlar.

Keşke bilsem?

Ama bir nedeni vardır. Birader niye sıkılıyorsun? Derdin ne. Bir şey var ki sıkılıyorsun? Demek ki bir sorun var.

Nedir bu sorun? Ya bu sorunu biliyorsun ama çıkış yollarını bilmiyorsun; onun için ahlayıp pufluyorsun. Yada sorunun ne olduğunu tanımlayamıyorsun, açıkça adlandıramıyorsun…

Sorun varsa, derdin var. İnsanın sıkıntısı, ahlaması, oflaması ondandır. Bir sorun vardır. Çözemiyorsun, nasıl çözeceğini bilemiyorsun. Kimseye de danışmak istemiyorsun. Sorun senin içinde, bir dert yumağı halinde durup duruyor… Çözümsüz!

Eğer sorunu tanımlayabilseydin; nedenlerini anlayabilseydin; mutlaka o sorunu çözebilecek olan bazı yaklaşım yollarını da bulabilirdin. Çözümsüz dert olur mu? Bazen olur ama sorunun bizim içimizi kemirip, mahvetmesine de izin vermemeliyiz.

Sorun ya bizim içimizden, kafamızın, beynimizin derin bir köşesinden gelir; onu açıkça görmek istemeyiz. Çünkü açıkça bu sorunun faş edilmesinden, ortaya çıkmasından korkarız , ve sorunu bilerek yada bilmeyerek saklamaya çalışırız. Sakladıkça da o sorun bir dert yumağı olur; beynimizin katmanları arasında bizi dürtüp duran bir iğne ucu olup kalır.

Bazen de sorunun kaynağı, bizim dışımızdadır. Sorun “başkalarıdır” . Veya başkalarının getirdiği, bizi içine düşürdükleri bir durumdur. Yine kendi kendimize  çözemeyiz. Ama o sorunu da peşimizden sürükler dururuz. Çünkü çözülmeyen sorunlar, her zaman bizim peşimizden gelip duracaktır. Ne zamana kadar? Sorunu çözmeye cesaret edeceğimiz zaman kadar.

Sorun nasıl çözülür?

Sorunu ya kendi kendine çözmeye istek gösterir, eninde sonunda seni çözeceğim, yeneceğim, dersin; bunun için gereken her türlü girişimi gösterirsin. Beceremiyorsan o zaman başkalarından yardım alman gerekir.

Evet, bazen, ufak bir konuşma bile, bizim aklımızda yeni ufuklar açabilir. Bu konuşma, çok samimi bildiğimiz bir arkadaşımızla olabilir;  güvendiğimiz bir akrabamızla olabilir; ileri bir aşamada  bir psikologdan yardım bile alabiliriz. Çünkü çok sıkılmak ve bunalmak  (anxiety) bazı  ruhsal sorunlara da işaret edebilir. O zaman ciddi yardıma ihtiyacımız olabilir.

Sorun bazen gerçekten çok basit olabilir. Ama nedenini ve çözüm yolunu sen bilmediğin için karamsar olmuşsundur. Oysa karmaşık sandığın, sorunun ne kadar basit bir çözümü olduğunu görürsün. Bir örnek vereyim:

Milliyet Blog’da yazılarıma resim koyamaz hale geldim. “Resim” altyazısına basıyorum hiç hareket yok. Adeta dondu kaldı. Yazdığım yazıları da resimsiz göndermek istemiyorum. Gerçekten tatsız oluyor. Ahlayıp, puflamaya başladım. Neden sonra, yine MB’dan bir akıllı arkadaşım aklıma geldi. Ona bir ileti gönderdim. Hemen yanıt verdi. “Bazen, işletim sistemlerinin bazı işlevleri donuyor” dedi. “Resmi bir başka işletim sistemiyle indirmeye çalış… Örneğin, “Explorer kullanıyorsan, resmi Fire-fox’la indir… “

Bu kadar basitmiş. Mesele halloldu. Gördünüz mü?  “Bilmiyorsan. Danış…” demişler…

Her zaman bunu bilmek gerekir. Bütün sorunları kendi kendimize çözümleyemeyiz. Akıllı insan danışır. Akıllı insanların danışacakları, akıllı arkadaşları olur. Onlara başvururlar. Sorunlar eninde sonunda çözülür. Siz yeter ki, sorunu iletecek, soracak akıllı insanlara sahip olun. Arkadaşınız, dostunuz yoksa, işte o zaman başınız dertte demektir.

Her insanın sorunları olabilir. Ama bunlarla dertlenip oturmak, akıllı adam işi değildir.

Bilmiyorsan , danış… Görüş, sor soruştur. Nedenini öğrenmeye çalış. Mutlaka birisi bilir. Önemli olan, doğru kaynaklara gitmektir. Doğru kaynaklardan bilgi almaya çalışmaktır.

Artık sıkılma. Sorunlar çözülür. Çözülmese bile, bir süre  sonra önemini yitirir. Sonra da unutulur. Çünkü bu gün için bizi üzen, sıkan sorunlar belki bir hafta, belki bir ay sonra eski önemlerini yitirecektir. Bazı şeyleri zamana bırakmak gerekir. Zamanla bize çok karmaşık gelen şeylerin hiç de öyle karışık olmadığını  görürüz. Bazıları da zaten kendiliğinden çözülür.

Biraz bu gibi işler için “Eşref saati”ni beklemek gerekir. Hele biraz sabret. Eninde sonunda çözülür. Ama çözmek için düşün; yardım al; “Bir şeyler yap MET!” çalış… Oturmakla elbette sorunu çözemesin. Çaba göstermelisin. Öyle değil mi/


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..