Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Kasım '10

 
Kategori
Anılar
 

Koçbaşlı çeşme

Koçbaşlı çeşme
 

"Siz buraları bilmezsiniz" derdi babam. Köyün kuzey girişinde arabayı durdurur ve yol boyundan arakladığımız elmaları yerdik köye her gelişimizde. Babamın çocuksuluğunu görürdüm. Elmaları araklayıp arabaya biner ve hızla uzaklaşırdı oradan. Babamın da bir zamanlar çocuk olduğuna şahit olurdum. Bu boş köyün nesini severdi babam hiç anlamadım. Okulsuz, sağlık ocaksız bir köyde niye yaşamayı hayal eder ki insan. Aslına bakarsanız Batı Karadeniz'in köylerinden biriydi burası. Türkiye'nin doğusunda bir yer değildi, ama devlet tarafından terk edilmişti. Yazları pek sorun olmasa da, kışları yolları kapanan bir yerdi. Babamın başkentiydi. Buraya gelmeyi pek sevmezdim çocukken. Ama gelirsem eğer, o koçbaşlı çeşmenin yanında hiç ayrılmaz, tüm oyunlarımı burada oynardım, tek başıma. Pozlu fotoğraf makineleri olduğu zamanlardan bahsediyorum. Otuz altı pozu da harcamıştım bir keresinde çeşmeyi çekerken. İlk defa babam kızmamıştı. O zaman pek anlamamıştım neden kızmadığını ama şimdi köyün kuzey girişinde köye bakarken anlıyorum, babama bakıp. Bu sefer elmaları ben arakladım, babam daha mutlu elmaları yerken. Yan bir bakış atıp "sen arakladın, günahı senin bak" diyerek gülüyor. Arabayı yavaşça köye sürüyorum. Köyün girişinde babam iniyor arabadan, "sen git, ben geliyorum" diyor. Babam hep gülüyor. Yavaşça köydeki evimizin yanına park ediyorum arabayı. İniyorum ve küçükken babamın yaptığı hareketi yapıyorum. Derin bir nefes alıp, babamın olduğu tarafa bakıyorum. Babam çoktan köyde kalan birkaç kişiyle konuşmaya başlamış bile. Herkesin birbirini mutlaka tanıdığı bir yerde olmak güzel gelir insana. Koşarak yanlarına gidiyorum. Başlıyor bir muhabbet. "ne gozur olmuşsun sen" diyorlar bana. Gozur olmak! Üç beş hal hatır sormalar, köyün halinden bahsetmeler filan bitmiyor muhabbet. Yavaşca ayrılıyorum sohbetten, ev doğru gidiyorum. Arabanın yanında durup birden rotamı yukarı yola çeviriyor ve köy camisine doğru gidiyorum. Gittiğim yer cami değil ama birden itiraf edemiyorum. Caminin hemen aşağısındaki koçbaşlı köy çeşmesine gidiyorum. Koçbaşlı çeşme demişim ya aslında o çeşmeye pişmanlıklar çeşmesi deniyor. Yok efsanesi filan bu çeşmenin. Ben uydurdum. Ne çeşme umurumda ne de koçbaşı; orada geçmişim akıyor, pişmanlıklarımı içmeye gidiyorum...

 
Toplam blog
: 8
: 759
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

1984 Bolu doğumluyum. ilköğretim ve orta öğretimimi Bolu'da tamamladım. Ankara Üniversitesi Ziraat F..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara