Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

Koçum Fato! Doğru birdir ve onu ancak görmesini bilebilenler bilir.

Koçum Fato! Doğru birdir ve onu ancak görmesini bilebilenler bilir.
 

Resim: Milliyet


Sadece kendi amaç, hedef ve doğrultusunda cebren olmasa da hile ile sahip oldukları saltanatın devamlılığı için, toplumun sessiz çoğunluğunun sesini yok sayıp, o sese kulak tıkamayı kendine şiar edinen başbakana ve onun müritlerine en sert tepki Fatma Girik’ ten gelmiş.

Bu onurlu davranışından dolayı kendisini kutlar, takdir ve tebrik ederim. Bu vesile ile aklıma gelen bir düşüncemi paylaşmak isterim buradan.

Hani en küçük bir sorunda, referanduma, ‘’moda deyimiyle’’ halka gidelim, diyen bu zat-ı şahanelerin aklına, toplumu ilgilendiren böylesine önemli bir konuda halka gitmek, halka sormak neden gelmez acaba? Anlamakta zorlanıyorum açıkçası.

Demek ki; alacakları cevaptan emin değiller. Demek ki; açılım saçılım diyerek bölük pörçük ettikleri o halkın sağduyusuna, güvenmiyor, inanmıyor, onları yok sayıyorlar. Onların sesine kulak vermek, duymak, onlarla istişare etmek gibi bir niyet, istek ve arzu içinde değiller demek ki…

Tek dertleri ve hedefleri; gölgesinden bile rahatsız oldukları T.C Cumhuriyetinin ve onun kurucusunun kurduğu o yıkılmaz kalenin surlarını kıyısından, köşesinden, kenarından tırtıklayarak, içini boşaltarak, suyu mecrasından saptırarak amaçlarına ulaşmak.

Farklı zaman ve mecralarda yaptıkları konuşmalar ile bu niyetlerini zapta geçiren ve suçu sabit olan bu güruh ve onların müritlerinin amaçlarını bilmeyen yok aslında. O da T.C Cumhuriyetini halkı ile birlikte ve kendi elleriyle emperyalizme teslim etmek.

Yoksa ne isterler bir zamanlar bankaları, bir zamanlar okul duvarlarını, bir zamanlar sokakları, resmi ya da gayri resmi bütün kurumları süsleyen Ata’nın resminden. Neden bir türlü sindiremezler içlerine.

İşte, onun resmine bile tahammül edemeyen ve onun hatırasını AB uyum yasalarına kurban etmekte bir sakınca görmeyen bu seçilmişler (!) bu yeniği içinde içten pazarlıklılar, yarın seni, yarın beni, yarın onu, yani bizi, hepimizi kurban etmez mi (?) ite köpeğe. Bence eder. Umurlarında bile olmaz bizim ne olduğumuz ya da olacağımız.. Değil de zaten!

Fakat onlarda biliyorlar ki her geçen gün biraz daha çamura bulanıyor, açmaya çalıştıkları çarşafa dolanıyorlar. İşte onun içindir bunca çırpınışları. Onun içindir yargı ile, asker ile, emirlerine itaat etmeyenlerle bunca uğraşmaları. İşte onun içindir gazete patronlarına, emre itaat etmeyen, yaltaklanmayan köşe yazarlarını işten atın demeleri. Eli kalem tutan, biraz donanımlı olan her kim varsa hepsiyle kavgalılar zaten! Takıntılı olduğu guruplara bakarsanız anlarsınız ne demek istediğimi. ''Doktor, eczacı, öğretmen, vs.''

Onun için, bu davete icabet etmeyi düşünen sanatçılara bir mesajım olacak buradan.

Biz sizi, sizin dilinize, dininize, kimliğinize bakmadan sevdik, saydık, baş tacı ettik. Eğer biraz olsun bizlere, yani sizi asıl var edenlere saygınız varsa bu komediye aracılık etmezsiniz. Etmeyin ki; biz de sizi sevmeye, saymaya, takdir etmeye devam edelim.

Bayrağımız birdir. Vatan hepimizindir. Dertlerimiz, sorunlarımız, sıkıntılarımız ortak ve benzerdir. Lütfen kimse kökü dışarıda olduğu gün gibi aşikar olan bu komediye alet olmasın, aracılık etmesin. Etmesin ki; var olan sorunlara rağmen, elbirliği ile aşmaya gayret ederek onları, birlikte yaşayabilmenin ortak yolunu bulalım.

Yoksa gün gelip de o bayrak vurulduğunda, o vatan toprakları, sınırları; birilerinin refakatinde, demir ökçelerle geçildiğinde, ne Kürt tanır, ne Alevi, ne Çerkez, ne de Türk, gelen. İşte öyle bir olasılıkta kendinize ve vicdanınıza hesap verebilmeniz dileğiyle…

http://www.milliyet.com.tr/-4-yaprakli-yonca-kahvaltida-yok/guncel/haberdetay/28.02.2010/1204914/default.htm?ver=59

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..