Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Koku

Koku
 

Şarap ve zeytinyağı tadımlarımdan, baharatlara olan düşkünlüğüm ve merakımdan, bir de biricik oğlumdan dolayı kokularla içli dışlı olmuşluğum, pek tabi ki vardı ama Patrick Süskind’ın, “Koku”* adlı romanını okuyana dek koku denilen olgunun, ne denli, hayatımızın tam da orta yerinde bulunduğunu tam anlamıyla kestiremediğimi fark edememiştim.

Özgün adı “Das Parfüm” olan, Koku’nun yazarı Süskind, Bavyera doğumlu bir tiyatro oyunu yazarı, senarist aynı zamanda. Türkçe’de de yayınlanmış “Bay Sommer’in Öyküsü”, “Güvercin” gibi romanları; “Üç Buçuk Öykü” adlı hikaye kitabı bulunmakta.

Romanın konusunu oluşturan olaylar, 18.yüzyıl Fransa’sında geçiyor. Ve o dönemin, müthiş bir sosyolojik harita ve değerlendirmesini ortaya koyuyor, bir edebiyatçının gözüyle yazar.

Süskind’ın roman kahramanı Jean-Babtiste Grenouille, iğrenç bir ortamda, çok ilkel şartlarda hayata gözlerini açıyor ve hiçbir insani hassasiyete sahip olmaksızın, sadece çevresindeki, tüm kokulara, anormal derecede ve insanüstü bir şekilde, duyarlı bir kişi olarak dünyaya geliyor.

Tüm hayatı, kokuların peşinde ve eşsiz kokuları aramakla, elde etmeye çalışmakla ve bu iş için, gerektiği zamanlarda katil olmayı bile kabullenmekle, göze almakla geçiyor.

Ufak gibi görünen çok önemli bir ayrıntı da şu ki koku tutkunu Grenouille’in, her insanda doğal olarak bulunan, kendisine has vücut kokusunun olmayışı. Roman kahramanının, tüm bu garip özelliklerinin yanında, kendisinin hiçbir şekilde kokmadığını anlamasıyla, hayatı çok farklı bir anlam kazanmaya başlıyor. Artık, insanların kendisindeki bu anormalliği anlamamaları için kendi kokusunu, kendi üretmeye başlıyor.

Romanı okuyan okur, aslında çevresindeki pek çok kokudan bihaber olduğunu anlamaya başlıyor. Bir parfümü nasıl koklamanız gerektiği; bir şarap degüstasyonunda çalkaladığınız şiş göbekli, ağzına doğru kapanan kadehten gelen rayihaların aslında ne kadar da çok çeşitli olabildiği; sevdiğiniz insanın, sevgilinizin, eşinizin, çocuğunuz, yavrunuzun ten kokularındaki, daha önce o hiç ayrımına varamadığınız karamelize tatları; küçük kare tadım ekmeğini içine batırıp, ağzınıza götürmeden önce defalarca kokladığınız sızma zeytinyağındaki, güneye özgü yosun, kuzeye özgü toprak ve ağaç kabuğu esanslarını ve daha pek çok kokuyu artık daha bir farklı gözle, daha da doğrusu daha bir bilinçli burunla tadar noktaya geliyorsunuz.

Anlattığım konulara ilgili olanların ve edebiyat severlerin kesinlikle okumaları gereken bir eser olduğunu düşünüyorum “Koku”nun. Benden söylemesi efendim.

*Koku, Patrick Süskind, Can Yayınları, Almanca aslından çeviren Tevfik Turan, 14.Basım, 2002.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..