Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Komşuluk
 

Komşu komşunun külüne...

Komşu komşunun külüne...
 

- Ay hiç şeker kalmamış görüyor musun şekerim? Vallahi bittiğinin farkında değildim!
- Bende var, hemen gidip getireyim komşum...

Ve akşam olur. Kadının eşi işten yorgun argın gelmiştir ama evde bir dilim ekmek dahi yoktur. O saatte hiçbir bakkalda da ekmek olmayacağından; kadın, komşusu Züleyha Hanım'a başvurur:
- Ya benim bey işten aç gelmiş, 2-3 dilim ekmeğiniz varsa alabilir miyim?
- Aa tabi. Al al 2-3 dilim yetmez, hepsini al.

Ertesi sabah kahvaltı edilecektir, çocuklar haşlanmış yumurta ister. Anne buzdolabını açar ve hiç yumurta olmadığını görür.
- Hadi kızım bir koşu yumurta al da gel.
Kız hemen itiraz eder, her zamanki gibi. Anne de, hemen Züleyha Hanım'ın kapısını çalıp:
- Kusura bakma olur mu, bizimkinin damarı tuttu yine, bakkala gönderemedim. 3 tane yumurta lazım ben sana sonra veririm.
- Tamam, işte üç yumurta. Haşlayıp mı vereyim, sen haşlar mısın?!...

Ertesi gün kadına misafirler gelecektir. Oysa evde bir damla yağ yoktur. Hemen elinde bir su bardağıyla Züleyha Hanım'ın dairenin kapısını çalar:
- Şekerim yağ lazımdı. Günüm var bugün biliyorsun.
- Hangi yağdan lazım ki? Zeytinyağı? Mısırözü? Ayçiçek???
- Madem zeytinyağın var, e ondan olsun bu kez de onu deneyelim...

Akşam olunca, kadının kızı şampuanının bitmiş olduğunu söyler. Anne de, daha önce söylemediği için kızar. Eline bir çay bardağı tutuşturup Züleyha Hanım'a yollar.
- Züleyha Teyze, şampuanım bitmiş de, şu bardağın içine biraz sizinkinden koyar mısın? Alınca ben geri veririm.
- "İkisi bir arada"lardan mı olsun, yoksa saç kremiyle ayrı ayrı mı vereyim?!
- Yok, sadece şampuan olsun.
- !!??!!...

Bu ödünç alınan malzemeler asla geri gelmemektedir. Hoş, getirseler bile Züleyha Hanım hiçbirini kabul etmeyecektir.

Bir gün, Züleha Hanım'ın evinde hiç ekmek kalmamıştır. Yalnız yaşadığı için ekmeğin yeteceğini düşünmüştür ama sürpriz ziyarette bulunan yeğeni gelince, ekmeksiz kalmıştır. O saatte yapılacak tek şey, komşudan imdadına yetişmesini istemektir. Yani ilk (ve son) kez roller değişmiştir. Ve torununu yollar:
- İyi akşamlar teyzeciğim. Teyzem, varsa bir kaç dilim ekmek rica etti.
- Tamam bekle, getiriyorum hemen.

İçeriden kocasının sesi gelir o an:
- Burasını bakkal dükkanı mı sandınız?

Kızcağız afallamıştır, ekmeği alıp kıpkırmızı bir şekilde teyzesine olanları anlatır.

Ertesi sabah, Züleyha Hanım'ın yaptığı ilk iş, torununa bakkaldan üç ekmek aldırmak olur. Bunlardan ikisini komşuya götürmesini söyler. Kız kapıyı çalar ve komşunun 8 yaşındaki oğlu açar kapıyı. Kız ekmekleri uzatır, oğlan hiçbir şey anlamayan gözlerle bakınca da, kafasını uzatıp şöyle der Züleyha Hanım:
- Sen annene ekmekleri benim gönderdiğimi söyle, o anlar.

* * *

Günler bu ve benzer şekillerde birbirini kovalarken, kara kış yüzünü gösterir tüm beyazlığıyla. Doğum yapan kadını, gece yarısı Züleyha Hanım yetiştirir hastaneye. O telaşlı günler boyunca da, hiç itiraz etmeden özel şoförlük yapar bebişin teyzesine (komşunun kız kardeşine).

O günden sonra her sabah bebeği de alıp Züleyha Hanım'a geçer yeni anne ve teyze. Akşama doğru kocası arayınca da "komşudayım hayatım, buraya gelirsin sen de" der. Hep birlikte yemekler yenir, çayar içilir. Züleyha Hanım memnundur ilk başlarda. Ama her gün aynı olayın gerçekleşmesi düşündürür kadıncağızı.

Bebeğin annesinin sabahtan gelmediği bir günün akşamında ışıkları söndürür. Dolayısıyla o akşam hiç kapı çalınmamıştır. Ertesi akşam da, ve sonraki akşam da... Ama dördüncü günde, ışıklar kapalıyken telefon çalar. Züleyha Hanım telefonu açtığı an karşı taraf kapatır. İki dakika sonra kapı çalar!...

Sonraki günlerde, her akşam telefon çaldıktan ve kapandıktan iki dakika sonra kapı çalar ve hep birlikte yemekler yenir, çaylar içilir... Her akşam...

Ve kışın sonunda, bebeğin annesi şöyle der:

- Biliyor musun şekerim, bu kış biz sadece yarım ton odun yaktık. Söylesem kimse inanmaz ayol, hahhaha!

* * *

Ve Züleyha Hanım üçüncü kez yemiştir darbesini aynı kişiden. Yapılan iyilikler karşılık beklediği için yapılmamıştır. Ama bu darbeleri haketmediğini düşünüp içerlemektedir içten içe. Kızdığı kişi komşusu değil, kendisidir aslında... Herkesi kendi gibi zannettiği için elbette. "Beyaz eşya alırlarken imza atıp kefil olmamalıydım." diye bir kez daha vurur kafasını duvarlara.

Kapı çalar veee:

-Şekerim nohut pişireceğim ama bizim kız içinde et olmadan yemiyor. Buzlukta kuşbaşı varsa biraz verir misin sana zahmet?

- ?!?!...


<özlem boral="">


 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..