- Kategori
- Öykü
Komşu

Duyma, Görme, Bilme...
Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi çarparak yatakta doğruldu. Önce nerede olduğunu anlayamadı. Birkaç saniye sonra toparlanıp başucundaki telefondan saate baktı. Uykuya dalalı fazla olmamıştı. Onu neyin uyandırdığını düşünürken duvarın diğer tarafından gelen sert bir erkek sesiyle irkildi, ardından gıcırtı, çarpma ve bir kadının hıçkırıkları... Son birkaç gündür ara verilmiş olan ritüelin devamıydı sebep.
İç çekip yataktan indi. Bu odada uyumaya devam edebileceğini ummak fazlasıyla iyimser olmayı gerektirirdi. Mutfağa gidip bir bardak su doldurdu ve yudumlamaya başladı. Salona geçip biraz okumayı düşündü. Kitabının yatak odasında kaldığını hatırlayana kadar bu iyi fikir gibi gelmişti. Kapıya kadar ürkek adımlarla geldi. Elini kapı koluna uzattı sonra duraksadı. Belki de gerilim romanı okumak tekrar uykusunun gelmesi için iyi bir yol değildi. Elini yakmasından çekiniyormuşcasına hızla kapıdan çekip ütü odasındaki yüklükten yedek battaniye ve yastık alıp salona döndü. Pek de rahat olmayan kanepeye kıvrılıp uyumak için gözlerini yumdu.
Bir el boğazını kavrayıp sıkmaya başladığında debelenip can havliyle kurtulmaya çalıştı. Panik içinde üzerine abanmış olan adamı atmaya uğraşıyor, tırnaklarını, neresini bulsa geçiriyordu. Boğazındaki el gevşeyip bu sefer de saçlarına yapıştı. Başını hareket ettiremiyordu artık, sımsıkı kapalı gözlerini açmamak için direniyordu. Aralık perdeden içeri sızan sokak lambasının ışığında yüzünden birkaç santim uzaktaki alkol kokulu nefesin sahibini görmek, tanımak istemiyordu. “Aç gözlerini” diye fısıldadı tanıdık gelen bir ses. “Hayırrr!” diye canhıraş bir çığlık kopardı.
Alarmın sesi bir kurtarıcı gibi imdadına yetişti.
Banyoda dişlerini fırçalarken aynada gördüğü yüz dinlenip uykusunu almış birine değil, tüm geceyi kabuslarla geçirmiş birine aitti. “Böyle süremez” dedi kendini ikna etmek istercesine aynadaki yansımasına. “Buna hemen bugün bir son vereceğim”.
Hızla giyinip, makyajını yaptı. Kararlılık hareketlerine de yansımıştı sanki. Kahvesini yudumlarken farkında olmadan en sevdiği şarkıyı mırıldanıyordu. Fincanı bulaşık makinasına yerleştirdi. Ayakkabılarını giydi, ceketini ve çantasını aldı, kapıyı açıp çıktı. Anahtarı kilitlemek üzere kilide soktu. O anda karşı dairenin kapısı açıldı. Adam ve kadın eşikte belirdi.
Onları gördüğünde sırtından aşağı buz gibi bir ter damlası aktı, saçları diken diken oldu. Elleri titreyerek ve nefesi daralarak kapıyı kilitleyip arkasına döndü. Yüz yüze geldikleri halde ikisinin de gözlerine bakamıyordu. Adam “Günaydın” dedi. Kadın belli belirsiz bir şeyler mırıldandı. Gözünün altında bir morluk mu vardı ne? Başını sallayıp “İyi günler” dedi ve asansörü beklemeden merdivenlerden aşağı yuvarlanırcasına inmeye başladı. Bir yandan da “Yeter artık dayanamıyorum!” diye söyleniyordu. “Üç maymunu oynayacak gücüm kalmadı!” Sabah düşündüğü gibi öğle tatilinde emlakçıya gitmeye karar verdi.