Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

Korunma yolları ve domuz gribi salgını

Korunma yolları ve domuz gribi salgını
 

Domuz giribi salgını gün geçtikçe büyüyor.


Tüm dünyayı etkilemesi beklenen domuz gribi salgını, adından uzak günler geçirdiğimiz salgın açısından durgun geçen yaz aylarından sonra havaların soğumaya başlamasıyla sonunda neyazikki ülkemizi de etkisi altına aldı. Aslında bu kaçınılmazdı, elinde sonunda hava taşımacılığıyla nereye gidilebilirse bu virüs de bu vasıtayla oralara ulaşacaktı, ulaşıyorda.

Bu salgına karşı geliştirilen aşı da üretilmeye, ülkelere gönderilmeye, ve insanlara yapılmaya devam ediyor. Uzmanların da hala bir görüş birliği yapamadığı bu günlerde aşı için bir çelişkidir gidiyor. Aslında insanların aşı yaptırıp- yaptırmama konusunda çelişkide kalmalarına, kaygısına hiç şaşmamak ve hatta saygıyla karşılamak gerekir. Sonuçta başka bir konudan değil, sağlıktan bahsediyoruz.

Aşının yan etkilerinden, insan üzerinde uzun dönemde oluşabilecek tehlikelerinden söz ediliyor. Sadece ülkemizde değil, yurtdışında da aslında aşıya karşı herkesin kafasında güvenilirliğine karşı bir soru işareti var. Yabancı dili bulunanlar özellikle yurtdışından yabancı internet sitelerine göz atabilirler bu anlamda, değerli bilim adamlarının aşı hakkında ünlü tıp dergilerinde olmak üzere bir çok araştırma yaptıklarını, ülkemizden daha çok ve daha detaylı anlatılarak olumsuz etkilerden bahsettiklerini göreceklerdir.

Görüldüğü üzere halk ve işin uzmanı da dahil herkeste bir kafa karışıklığı bir görüş ayrılığı mevcut. Bu noktada daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi şu anda vurgulamak isterimki; risk gruplarının yani bağışıklık sistemi herhangi bir sebeple zayıf olanların, kronik bir hastalığa sahip olanların aşılanmaları konusunda genel bir görüş birliği mevcut. Yani anlıyacağınız aslında tartışmalar; sağlıklı, bir risk faktörü olmayan, kronik bir hastalığı bulunmayan, bağışıklık sistemi normal şekilde çalışan, yurdışına sık seyahatte bulunmayan, çalıştığı iş açısından insanlarla sık sık karşılaşma oranı düşük olan veya kalabalık ortamlarda işi gereği sürekli bulunmayan kişilerin aşı yaptırmasının gerekli olup olmadığı. İşte tüm mesele bu, sevgili okuyucular. Bu özelliklere sahip kişiler de aşılansın mı aşılanmasın mı? Kuşkusuz bu insanların kendi kendine karar verecekleri bir durum söz konusu. Asla zorla bir sağlık işlemi kimse üzerinde yapılamaz, anayasaya da insan haklarına da karşı gelinmiş olunurki zorla da bir aşılanma söz konusu değil zaten. Tamamen kişinin tercihine bırakılmış.

Benimde tıp caamiasından bir tıp insanı-doktoru olarak hiç kuşkusuz temel görevim bir sağlık problemi hakkında insanları elimden geldiğince doğru bir şekilde bilinçlendirmek, varsa onları bu sağlık problemine karşı alınması gereken önlemlerden veya eğer varsa bulaşmasını engelleyen korunma yollarından bahsetmek. Bu anlamda görev aldığım bu bilinç ve inanç ile sizlere Türk ve yabancı kaynaklardan en son gelişmeleri takip ederek, karşı karşıya kaldığımız bu sağlık problemi hakkında, tüm önemli bilgileri derleyip kendi kişisel yorumlarımla, olabildiğim kadar objektif bir şekilde aktarmaya ve sunmaya çalışıyorum, çalışacağım.

Son olarak bu hastalığın buşama şeklini aktarmak istiyorum. Bu virüs damlacık yoluyla bulaşıyor. Yani havada asılı halde, veya yüzeylerde bulunan virüs, virüsten bol havayı solumakla veya yüzeylerden ellerimize bulaşıp elimizi ağzımıza, burnumuza götürmekle bize geçiyor. Böylelikle solunum yoluyla insanlara bulaşıyor. Peki nasıl yüzeylerde ve havada asılı bulunuyor? Tabiki öksürük, hapşurma ve burun salgılarımız ile bizim solunum sistemimizden çıkan virüs bu yolla bi yere bulaşıyor veya akan burnumuzu ellimemizle elimize geçebilecek virüs, elimizi bir yere sürersek dolaylı yoldan buradan başkaları etkilenebilir. Bu noktada şunu da belirtmeden edemeyeceğim; araştırmalarıma göre virüs bir yüzeyde 2-6 saat arasında değişen bir süre canlılığınını yani etkinliğini koruyor, yani bu süreden sonra bir bulaşıcılığı söz konusu değil, bu hepimiz için biraz da olsun yüz güldürücü bir haber olsa gerek.

Salgın ve aşısıyla ilgili bu kadar uzun bir bilgilendirici girişten sonra asıl amacım olan aşı olmak istemeyen, ya da aşılanıp önlem almak isteyen kişilere domuz gribi virüsüne karşı koymak için yapmamız gerekenleri, kişisel görev görmemiz icab edenleri belirtmek istiyorum.

En basitinden anlatmaya başlarsak en önce el yıkamak geliyor. Ellerimizi her gün sık sık sabun ile en azından 15-20 sn süreyle yıkamalıyız.

El temizliği için eğer su kullanımına uzaksak, alkol bazlı veya iyod içeren el temizleme solüsyonları veya jellerini kullanmalıyız.

Tensel temas dediğimiz, özellikle hasta kişilerle el sıkışmaktan ve öpüşmekten olabildiğince kaçınmalıyız.

Otobüs, gemi, tramvay, metro, gemi gibi toplu taşıma araçlarına binerken mümkünse maske kullanmak kuşkusuz bizi virüsten bir adım daha uzak tutacaktır.

Öksürürken veya hapşururken, ağzımızı ve burnumuzu temiz bir mendil veya peçeteyle kapatıp, tek kullanımda bunu çöpe atmalıyız.

Eğer hapşuracak veya öksüreceksek ve yanımızda mendil yoksa, kolumuzun içiyle ağzımızı kapatıp partiküllerin yayılmasını önlemeliyiz.

Özellikle C vitamininden zengin sebze ve meyveleri bol tüketmeliyiz.

Yemek yerken öğünlerimizi atlamamalıyız. Düzenli beslenmeye devam etmeliyiz.

Yurtdışına seyehatlerimizi elimizdeyse yapabiliyorsak bu dönemde yapmamalıyız, en azından ertelemeliyiz.

Gribe yakalananların, hastalıklarını atlatana kadar, evlerine işlerine gitmemeli, evlerinde kalmaları öneriliyor.

Tüm dünyada hastalık gitgide yaygınlaşıyor, vaka sayıları çok hızlı şekilde artıyor, ne yazıkki ölümler de meydana geliyor. Ve belki de dünya tarihinde ilk kez artık internet çağında olduğumuzdan, bu salgını internet üzerinden çeşitli sitelerden ülke ülke hastalık etkeni bulaşmış ve doğrulanmış vaka sayılarını ve ölümleri de izleyebildiğimiz bir salgın yaşıyoruz. Bu anlamda bu salgın, uzmanların gözetlediği-takip ettiği bir şekilde insanlar arasında yayılıyor. Bunun yararı hiç şüphesiz; salgının ne boyutlara varabildiğinin, nerelerde yoğunlaştığının, yayılma hızının artıp-artmadığının bize bilgisini vermesidir. Ve bu bilgi internet ile sıradan bir kişinin evine kadar ulaşabiliyor. Böylece uzmanlar ve yetkililer bu bilgilerlerle salgının büyüyüp büyümediği, öldürücülük açısından tehlikeli boyutlara ulaşıp ulaşmadığını görebilir ve buna göre önlemlerini alıp uyguluyabilir. Yine de bir salgından bahsediyoruz. Bu yıl ülkemiz ve tüm dünya için bu salgınla geçeceğe ve bu anlamda çetin olacağa benziyor. Umarım hızlı yayılıp insanlık için çok tehlikeli boyutlara ulaşmadan bu kışı atlatırız.

Bugunkü yazımı kendi kalemimden kafamdaki bilgi ve düşünceleri sizlere sade, öz, her kesimden kişinin anlayacağı bir dilde anlatmaya çalıştım, bu açıdan sevileceğini düşünüyorum. Aslında sadece domuz gribi için değil, diğer bulaşıcı hastalıklar için de, herkesin bilinçlenip hijyene yeterli önemi göstermesi dileğiyle... Gelişmiş ve bilinçli bir toplum olmanın temelinde de yatan budur; yani sağlığa verilen önem.
Umarım bu anlamda yazımı okuyanlara da ufak bir yarar sağlıyabilmişimdir. Sevgiler...

Emre1

 
Toplam blog
: 21
: 3107
Kayıt tarihi
: 21.05.09
 
 

İstanbul doğumluyum... İstanbul da yaşamaktayım... Tıp Fakültesi'ni yeni bitirdim-bitiricem sayıl..