- Kategori
- Ruh Sağlığı
Kötüyüm ben kötüyüm
Kötüyüm ben kötüyüm = Yalnızım ben yalnızım demektir bana göre. Deterjan reklamlarından birinde, kötüyüm ben kötüyüm diye dolaşan mikrop görüntüsü nedense bana çok zavallı geldi ve sevdim onu. Kötü ve yapayalnız ve çaresiz ve arkadaşsız ve sevgilisiz … Acıdım, sevesim geldi yumuşak bir şekilde, pislikten sapsarı olmuş dişlerini alıp fırçalamak-aklamak, sımsıcak sarılıp yüzünde gülücükle uyutmak istedim sanki gerçek bir karaktermiş gibi. Tercih etme hakkına sahip olsa öyle çirkin ve kötü olmak istemezdi diyeceğim ama kötülerin sınırlarının nereye kadar gideceğini iyi bildiğim için bir şey demiyorum.
Şiddete şiddetle karşı ol ve favorilerin Danyal Topatan’dan (dahil) başlayarak kötü karakterlerden liste oluştursun. Tamam olsun da bunun gerçek sebebini bir araştırıp düşünmem lazım acilen. Hepimizin sevgilisi Şirinlerin kötü karakteri Gargamel’i sevdim ençok o karakterler içinde ve de Huysuz Şirin’i. Gargamel’in şirinleri yiyebilmek için o aptal ve salaklıklar toplamını içeren hain planlarının başarısızlığa uğradığında ki çaresizliği karşısında kızgın ve şaşkın surat ifadelerinin sonunda duyduğum sevinç. Çizgi karakter de Huysuz Şirin’in huysuzluklarındaki kendine karşı hissettiği sevgi eksikliği bu kadar mı batar insanın gözüne.
Gönlümün tahtına Hain Evlat Ökkeş’in yerine oturttabileceğim karakter çizilmedi henüz. Ökkeş’e beslediğim derin sevgi yüzünden derin olmayan detaylar yazmak istemiyorum şu anda. Onu anlatmak için bir kaç satırlık paragraflar yetmez, geniş bir araştırma mevzuu bu.
Hepimizin çok iyi tanıdığı rahmetli Erol Taş gibi zindanın demir parmaklarının önünde elinde koskoca but, eti öyle güzel yiyen başka bir adam gördünüz mü? Karşısında doğruluk adına mücadele eden yakışıklı ve onurlu erkeği hapsedildiği yerde aç bırakarak, ancak elindeki eti şapırdatarak yediğinde yendiğini düşünecek kadar kendinden hoşnutsuz ve mutsuz bir adam davranışı. Aslında iyi olmayı becerememenin çaresizliğiydi intikamını almak istediği. Fazla düşünmeye gerek yok bu cümlenin içinde buldum yukarıda merak ettiğim durumu. Film karakterlerindeki favorilerimin kötülerden oluşmasının asıl nedeni sevgisizlikleri yüzünden yaptıkları kötülükler ayaklarına dolanınca karşılaştıkları çaresizlik yüzünden onlara acımam. Normal insanlardan beş misli fazla yorul, planlar yap, insanların tepkilerini hesaplamaya çalış, kurgular düz ve sonuç her açıdan yine perişanlık.
Yaşadığım toplumda tanıdığım bütün kötü karakterleri düşünüyorum. Belirli bir küme oluşturup da grup teşkil eden her topluluğa “Kimi sevmiyorsun” diye sorulan soruya herkesin anlaşmış gibi parmakla gösterdiği kişilere dikkatle bakıyorum. Film karakterleri gibi güzel hisler de beslemiyorum kendilerine. Gerçek hayatta iyiliklerin iyilikle sonuçlanması, kötülüklerin kötülükleri yapanların ayaklarına dolanması filmlerde olduğu gibi kısa sürmüyor çünkü. Erol Taş, yönetmen stop dediğinde yemeğini esas oğlanla paylaşacak kadar iyi bir adamdı gerçekte. Gerçeğinin net tanımı yapılınca mahsuscuktan kötü olan seviliyor ve kabul görüyor. Yoksa kötünün kabul görmesi kötülüğün onaylanması anlamına gelir ki bu da argo deyimle raconumuza ters gelir bizim (Bu biz kimlerden oluşuyor inanın bilmiyorum).
Ama yine de nefretlerden arınarak, insanca duygular ortaya konduğunda herkesten daha fazla acınası bir durumları vardır kötülerin. Kendi adıma arkadaşsız, ailesiz, çocuksuz yalnız bir yaşamın anlamı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Sokağımda, pazarda bile aynı esnaflardan alışveriş etmeyi severim iletişim kurabilmek için ki yaptığım eylemin bir anlamı olsun. Toplum genelinde bu kadar suç oranı ve kötülükler neden arttı sanıyorsunuz? Umursamama, ilgilenmeme ve birebir iletişimsizlik yüzünden.
İnsanlar yaşadıklarını yaşatırlarmış. Ne kadar sevgisiz ve ilgisiz büyürlerse o kadar şiddetli oluyor yaptıkları acımasızlıklar. Annesi babasından dayak yiyen erkek çocuklar bayrak yarışı gibi evlendiklerinde eşlerini dövmeye devam ediyor. Tabi ki istisnai durumlar da var. Kız çocuklarsa dayak yemeyi normal kabul edebiliyorlar. Tacize ve tecavüze uğrayanlarsa intikamını almak için kendisinden güçsüzlere aynı eylemleri yapabiliyorlar, korumanın ve kollamanın uzağında durarak. Ruhunu şeytana satarak, çocuklara yönelik uyuşturucudan-tacize kadar her türlü kötülüğe sebebiyet verip de ortam sağlayanlar hakkında iyi şeyler yazacak kadar eremedim henüz affedin.
Her açıdan kötü olmak fazla zor ve yorucu ve de geri dönüşü olmayacak kadar yıpratıcı. Pişmanlıklar, eylemlerin sonuçlarına fayda sağlamadığı, film kamerasının arkasından “Stop yeniden çekiyoruz” da denilmediği için hepinizden dikkatli olmanızı istiyorum hem kendi hem de çocuklarımız adına. Eğer etrafınızda “Kötüyüm ben kötüyüm” cinsinden henüz eğitilebilecek birileri varsa sevginizi ve yardımlarınızı esirgemeyin ne olur. Bugün umursamadan yanından geçtiğimiz bir kötülük yarın çocuğumuzun ya da torunumuzun başına musallat olabilir ve bizlerin güçleri onları korumaya yetmeyebilir.
Sevgisizlik kötülük doğurur, ihmallerse altından kalkılmayacak acılar getirir beraberinde. İstenmeden sahip olunan, şevkatsiz yetiştirilip, sömürülerek büyütülen çocukların iyi olmalarını beklemek aptallıktır.
Kötüyüm ben kötüyüm diyenin aslında “Sevgisizim ben sevgisizim” demek istediğini düşünüyorum hala tüm iyi niyetlerimle. Hayatlarınızda, kötüyüm ben kötüyüm diye sadece sevilesi reklam canavarları dolaşmasını gerçek anlamda asla kötüler ve kötülüklerle yüzyüze gelmemenizi diliyorum hiç ayırmadan hepinize.
Kevser Şekercioğlu