- Kategori
- Güncel
Krizin suçlusu benim!

Suçlu...
Küreselleşmenin sonu…
Serbest ekonomicilerin, sermayenin özgür dolaşımı sevicilerinin ekonomik krizin suçunu, faturasını ABD yurttaşlarına kestiğini söyleyerek başlayalım konumuza. Bürüksel lahanası Ford işçisi cebinde metelik yokken, ABD bankasından aldığı krediyle jakuzili villa alıyor. O banka da o krediyi verebilmek için dolaylı yönden Çin’e borçlanıyor.
O Çin ise verdiği borcun dövizini, başta yine ABD, ucuz üretimli ihracatla kazanıyor.
Oysa Ford fabrikası, yine el emeği daha ucuz diye, işte fabrikayı Meksika’ya taşıdı.
İşsiz kalan Amerikalı ipoteğini ödeyemiyor; parayı kurtaramayan banka batıyor; ABD devleti Çin’e borcu ödüyor ama aynı Çin, fukaralaşan aynı ABD’ye eski ihracatı yapamıyor.
Dolayısıyla da, dünya ekonomisi yavaşladığından petrol ve ham madde fiyatları da düşüyor ki, işte çığrından çıkmış ve ipini kopartmış bu durumun adı vahşi kapitalizmdir. (*) diyor.
O zaman sonuç; krizin sorumlusu işçilerdir. Bilerek ve isteyerek serbest piyasa kurallarına göre kredi kullanmış, borçlanmış ve zavallı ABD bunun finansmanını sağlamak için diğer ülkelere borçlanmıştır.
Ha birde ABD’de ki ford fabrikasının Meksika’ya taşınma meselesi var. Yanlış olduğu ortaya çıktı bu krizde. Demek oluyor ki sermaye biraz çıkar sever olmaktan öte ulusalcı olacak, anlaşıldı mı!
Olmasını istemeyiz demek isterdim, ama krizin ülkemizi etkilediği, etkileyeceği kaçınılmaz. Yakında batan inşaat firmalarını duyacağız, elde üç milyon daire olduğuna göre kaçınılmaz gerçek kendini hissettirecek…
Daha çok kâr için Mısır’a taşınan tekstilciler ve de asgari ücrete on iki saat çalışarak memleketten kaçmalarına neden olduklarından suçlular. Birde bizim asgari köleler boğaz tokluğuna bile sayılmayacak ücretlere çalışmalarına aldırmadan kredi vb ile ile bankalara borçlanarak devleti borç bulmaya mecbur ettiklerinden de doğal olarak suçlular…
Yukarıda yazdıklarımın ilham kaynağı belli.
Ortada bir suç var, katılıyorum. Suçluların işçiler, memurlar, köylüler olduğu konusunda da hem fikirim.
Amma…
Katılmadığım, ayrıldığım en önemli nokta ise suçlu kesimin yani emekçilerin dünyada ve ülkemizde uygulanan küresel politikalara yeterince karşı çıkmamalarıdır.
Yazarımız engin fikirlerini liberalizmin, küresel kapitalizmin de suçlu olduğunu “insani” yönünün eksik olduğunu söyleyerek tamamlıyor. Nalına mıhına hesabı ileride ben bunu da söylemiştim babında. (demek ki köşe yazarı böyle olunuyor.)
Kapitalizmin insani yönü olunca malum “sosyal demokrasi” tanımı getiriliyor. Memleketimizde sosyal yönün “sadaka” dağıtımı ile desteklenerek sürecin devam ettirilmesine çalışıldığı malum. Ancak bu devam insanların onurunu zedeleyecek bir yöntem. Burada da yine suçlu kesim yine emek kesimi.
Dünyada sol , sosyalist yükselişin önünü kesmek, hak talebinde bulunan emek kesimine “biraz mama verip sosyal demokrasi ile durumu idare edelim” çözümü yeni değil.
“Suçlular” senaryoyu görmediği sürece kapitalizm yine kendi çıkış yollarını, finansmanını geniş halk kesimine, emekçilere yıkacaktır.
(*) Hadi Uluengin Hürriyet 20/09/2008