Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '08

 
Kategori
Kitap
 

KüçüğÜm sana... Bir gün (Someday)

KüçüğÜm sana... Bir gün (Someday)
 

Alison McGHEE'nin yazdığı PETER H. Reynolds'ın resimlediği Chihiro Nakagawa'ın çevirdiği kitap


Kitapçıya uğramıştım. İstediğim kitapları seçip para ödemek için sıramı beklerken hemen yakındaki bir kitap gözüme ilişti. Anne bebeğini iki eli ile havaya kaldırmış sevgi ile bakıyordu.

Merak ettim ve sayfalarını çevirmeye başladım bu arada kuyruktan çıkmıştım. Henüz tüm karakterleri okuyamadığım için duraksadım ama çocukların da okuyabileceği harflerle yazıldığını görünce sayfaları çevirdim de çevirdim. Ve inanılmaz bir hızla bitti kitap.

Resimli idi. Resimlerin yanında kısa ve özlü yazılar.

"Doğdugun o gün tek tek parmaklarını sayıp öptüm." diye başlıyordu. Ben de aynı şeyi yaptığımı hatırladım çocuklarım doğduğunda. Doğar doğmaz biraz temizlendikten sonra hemen göğsümün üstüne koymuştu doktor.

Kitapta anne çocuğunun büyümesi ile ilgili düşüncelerini, çocuğu mışıl mışıl uyurken onunla aynı rüyaları gördüğünü, büyüdükçe sevinçli ve üzüntülü günlerin onu beklediğini, üzüntülü haberi duymamak için kulaklarını elleri ile kapadığını hayal ettiğini kısa ve anlaşılır cümlelerle ifade ederken, bir gün gelip evden ayrılacak kadar büyüyeceğini yazıyor ve küçükken ona kocaman gelen evin o büyüdükçe küçüleceğini de ekliyor.

Buna benzer bir deneyimim olmuştu geçmişte. Küçükken Ege'nin incisi İzmir'de yaşamıştık. Ana yola uzaktı evimiz o zamanki algılamama göre. Oradan ayrılıp başka şehirde yaşamaya başladık. Bir yirmi yıl geçti. Yolumuz düştü oralara. Çok değişmişti yaşadığımız mahalle. Ana yoldan eve giden yolu yürüdükte yürüdük bir türlü bulamadık evi. O arada köhne tuğlaları yarı dökülmüş küçük bir evin önünden geçtik ama bir türlü bulamadık. Tekrar ana yola yakın yere gidip bir evin kapısını çaldık. Meğer o köhne ev yaşadığımız evmiş ve kapısını çaldığımız kişi de annemin arkadaşının evi imiş. O evde değildi ama beraber evcilik oynadığımız çocukluk arkadaşımızla konuştuk. Küçükken o bir kaç odalı ev ne denli büyük ve ana yola giden yol ne kadar uzundu oysa !

Kitaba tekrar döneyim. Anne çocuğuna belki kendi yaptığı gibi, gün gelecek kendi çocuğunu önüne oturtup saçını tarayacağını söylüyor . Biz çocuğu olan anneler aynı şeyi yapmadık mı? Yakında torunlarımızın saçlarını taramak da kısmet olur inşallah.

Kitabın sonuna doğru anne çocuğunun da giderek yaşlanacağını ve saçlarının kırlaşacağını söylüyor ve İŞTE O ZAMAN ANNESİNİ AKLINA GETİRMESİNİ öğütlüyor. Gözlerim doldu. Kendi annemi anımsadım. Uzadıkca düzgün taramağımız için karışan saçlarımızı açmak için uğraştığı, en küçüğümüz AYŞE' mizin bir türlü kestirmeye kıyamadığı uzun saçlarını örmesini ..yaramazlık yaptığımızda " Hiç bir sey söylemiyorum, siz de evlatlarınızdan görün." demesini unutamıyorum.

ANAM zaman çok değişti çocuklarımız da değişen zamana uydurmak isterken senin bizlerle yaşadığın çatışmanın kaç katını yaşıyoruz bir bilsen. Torunların çok güzel ama ben ve kardeşlerimden daha özgür ortamlarda daha rahat yaşam koşullarında büyüyorlar. Bir torunun bebesi doğacak yakında.

Ben yemek hazırlarken oğlum kitabı okumuş ve en sondaki cümleden ( Yukarıda büyük harflerle yazdığım kısım ) çok etkilenmiş. eşim söylediğinde çok şaşırdım. Bu aralar beni çok üzüyordu. Umarım aklı başına gelir.

Bizleri büyüten ana babamızı sevgi ve rahmetle anıyorum. Saçlarım anneminden daha çok beyazlaştı. Her ne kadar boya ile kapatıyorsak da YAŞLANIYORUZ ANAM.

 
Toplam blog
: 397
: 1111
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1955 Niğde doğumluyum. Ancak Japonya'ya gelene kadar yaşantımın büyük bir bölümü Ankara'da geçti. Ka..