- Kategori
- Çocuk Kitapları
Küçük Kız ve Gül Fidanı

Kitap sevgisi
Elinde küçük bir gül fidanıyla dükkanın önünden geçiyordu. Bizimkine bakınca gülümsedi.
Gülümseyince yüzü hafiften pembeleşmişti.
Bu kız, arkadaşının küçük kızıydı. Zaman zaman dükkana gelip alış veriş yapardı. Her zaman güler yüzlü idi. Konuşurken yüzünde tatlı bir pembelik oluşurdu. Hep hafif bir sesle konuşurdu. Mahcup bir duruşu vardı.
İşte şimdi de dükkanın önünden geçerken ona bakıp gülümsemiş ve yüzü yine pembeleşmişti...
O da gülümseyip ‘gel diye’ el etti. Küçük kız koşarak gelip karşısına durdu.
Bizimki ‘Kızın elindekini gördüğü halde’ “elindeki ne” diye sordu.
Kızın yüzü biraz daha kızardı “gül fidanı amca” dedi.
‘Amca’ “bu fidanı ne yapacaksın?” diye sorunca kız çocuğu “Bu hafta ağaç haftası. Öğretmenimiz her öğrenci bir ağaç diksin dedi. Ben de evimizin bahçesine bunları dikeceğim” dedi.
Bizim amca gülerek “ama bu gül fidanı; ağaç değil ki” dedi.
Küçük kızın yüzü daha pembeleşmişti. Hafif salınarak “biliyorum amca; ben de babama öyle söyledim. Ama babam ‘yanılıyorsun. Gül ağacının şarkısı bile var’ dedi” diye açıklama yaptı.
Küçük kızın bu alı al sevimli hali ‘bizim amcanın’ çok hoşuna gitmişti…
“Neymiş gül ağacının şarkısı? Baban söyledi mi?” diye küçük kıza sordu. Küçük kız “söyledi amca. Gülün gül ağacı değilem, her gelene eğilem diye şarkısı varmış” dedi.
‘Bizim amca’ baban doğru söylemiş o şarkıyı ben de biliyorum. Hem sizin bahçe küçük… Oraya küçük güzel bir gül ağacı çok yakışır. Tıpkı senin yanakların gibi kırmızı kırmızı güller açınca çok güzel görünür. Yalnız o güllerden bana da getirirsin oldu mu?” dedi.
Kız çok utanmış yanakları al al olmuştu. O sevimli haliyle “peki amca getiririm” deyip koşarak merdivenleri çıkıp kayboldu.
Bizimki koşarak giden kız çocuğunun arkasından baka kalmıştı. Hanımının hamile olduğu aklına geldi. Ultrasonda bakan doktor kız olacağını söylemişti. “inşallah benim de böyle pembe yüzlü güzel bir kızım olur” dedi.
Onun aslında öyle çiçeğe, ağaca karşı hiç ilgisi yoktu.
Bahçelerinde birçok meyve ağacı ve çiçek vardı. Onlarla annesi ve babası ilgileniyordu. Hangi ağaç hangi meyveyi verir, çiçeklerin adları ne hiç bilmezdi.
Bunlar geldi aklına. Utandı. O kız çocuğunun ağaç haftası nedeniyle ağaç dikmek için çabaları; babasının sözü ile gül fidanı dikmeyi kabul edip o fidanı sevinçle eve getirişi onu utandırmıştı.
Aklına babasının “ağaçların budanma zamanı geldi” deyişi geldi.
Hafta sonuydu. Tanıdığı bir ziraat teknisyeni vardı. Ona telefon edip “bizim bahçede budama yapılacak ağaçlar var. Müsaitsen gel birlikte onları budayalım” dedi.
Tanıdığı teknisyen “baban da söylemişti biraz sonra geleyim, birlikte eve gidelim” dedi.
Bunun üzerine Ziraat teknisyenini beklemeye başlamıştı.
O kız çocuğu sayesinde ilk kez bahçeleri ve bahçelerindeki ağaç ve çiçekleri olduğunu ve onların bir canı olduğunu ve onlarla ilgilenmek gerektiğini düşünüyordu.
Bir süre sonra teknisyen elinde budama makasıyla geldi. Birlikte eve gittiler. Bahçeye geçtiler. Orada teknisyen ağaçları budamaya başladı. Bu arada bilgi de veriyordu. “Şu erik ağacı… Bunun şu dallarını budarsak daha iyi meyve verir” diye konuşurken babası yanlarına geldi.
Teknisyen “amca ben haftaya gelecektim ama senin oğlan arayınca bugün geldim. Bir yandan budama yapıp bir yandan budamalar hakkında bilgi veriyordum” dedi.
Adam şaşırmıştı. Bu güne kadar oğlunun bahçeyle ilgilendiğini görmemişti. Oğluna “hayırdır; sen bahçeyle hiç ilgilenmezdin?” dedi.
Oğlu gülerek “baba bu hafta ağaç haftası, haberin yok mu?” dedi.
Babası daha şaşırarak “o hafta da nereden çıktı ya?“ dedi.
Onun aklında o kız çocuğu vardı “Öyle işte” dedi.
Bu sırada teknisyen “amca senin oğlan hala büyümemiş. Okullarda bu hafta ağaç haftası… Onu söylüyor” deyince babası “hay Allah” dedi. Hep birlikte gülüştüler.
O kız çocuğu sayesinde bizimki de artık ağacı, çiçeği, böceği sever olmuştu.