- Kategori
- Gündelik Yaşam
Küfür eder misiniz?

Herkes böyle yürekten olsa...
Küfür eder misiniz?
Yok ben küfür etmem. Edeni de sevmem, diyorsanız. İnanmıyorum.
Toplum içinde, bu adam küfür etmez. Ağzından çirkin bir söz çıkmaz dediğiniz adamlar vardır.
Ya da adam kültürlüdür. Küfürle hiç işi olmaz, dediklerinizde vardır.
Bak bu adam dindar, okumuş. Bilmediği yok. Ağzından bal damlar. Karıncayı bile incitmez. “Küfür neyine böyle adamın da” diyebilirsiniz.
Aslında insanların iki yüzü var. İkiyüzlü olmuş insanlar. Herkesin gördüğü yüzleri. Bir de, bazı bazı görünen yüzleri.
Bana, ”iyi akşamlar” başka birsine ”hayırlı akşamlar” diyenler bile var. Nabza göre şerbet. Bu iş küfürden de kötü bir şey aslında.
Neyse biz konumuza dönelim.
Adamın, eşref saati geldi mi, ne yapacağı belli olmaz.
Ağzına geleni söyler.
Toplumda; ”Ağzından çıkanı kulağın duysun” derler ya. Bazen kulak, ağızdan ayrı bir hava çalar. Ağız yamulur. İşler karışır.
Siz, bana sorarsanız.
-Öğretmen, siz küfür eder misiniz?
Ederim. Hem de küfrün alasını bilirim. Ağzımı, doldura doldura, küfür ederim.
Ancak; kadınların ve çocukların yanında küfür etmem. Ulu orta, toplum içinde de dikkat ederim ağzımdan çıkana, desem…
Kiminiz, “ay inanmıyorum” diyebilirsiniz. Kiminiz, adam peygamber değil ya… Küfredebilir(mi?) dersiniz/demezsiniz.
Kapalı alanda, samimi arkadaşlar arasında, tutmayın beni. Sevmediğim, her şey nasibini alır benden.
Babam, amcam öyle küfrederler ki. Evdeki kadınlarda kanıksamış artık. Onların küfür etmesine kimse aldırış etmez.
Bazıları oturur kahveye. Atar da atar. On kelimesinin beşi küfürdür.
Bu köylüler var ya, küfür etmesinler eğer, ortalarında çat diye ikiye çatlarlar. Vallahi de billahi de çatlarlar. Kimisi kafayı bile sıyırabilir.
O kadar sıkıntının içinde, ancak küfür edipte rahatlıyorlar.
Küfür etmeseler, deli hastaneleri dolar taşar.
Televizyonda, küfür eden konukları ve sunucuları gördüm.
Kutu programını sunan Acun Ilıcalı, bir aslana basıyor küfrü. Yorumculuk yapan eski futbolcu, bir futbolcunun babası oluyor.
Vay be, kadınlar bile başkalarından çocuk yapıp baba olacak. Kadın sunucularda ağızlarını bozmuşlar.
Bunları hep kamera arkası çekimlerde görüyoruz.
İki yüzü var, televizyondaki sunucuların ve de konukların.
Fakir Baykurt, ”Tırpan” adlı romanında kahramanlarına bol bol küfür ettirir.
Uğur Mumcu, hapishanede tavla oynarken, küçük gelen zarlara kızdığında:
“Küçük küçül de…..gir, ”diye küfredermiş.
Can Yücel, küfür etmekte, şiir yazmaktan daha usta bir şairmiş.
Cemal Safi; “bir küfürlü şiir yazdım. Bir okusam, beni asarlar” diye söylemişti bir televizyon programında.
Bir profesör, bunaldığınızsa küfür edin. Kişilere değil. Orta yere sallayın. Girin bir odaya, basın küfrü. Küfür etmezseniz çatlarsınız, demişti.
Görev yaptığım köylerin birinde, imamın tarlasına, çaydan su basmak için köylünün birisi bir su motoru kurmuş. Ne yaptıysa motoru çalıştıramamış. Kan ter içinde, adamın sinirleri gerilmiş. Basacak küfrü. İmam yanında. Bakmış olmuyor. İmama dönmüş.
Demiş ki:
“Hocam müsaade et. Ben bu motora bi söveyim.”
Hocanın da sabrı bitmiş. “Et, .mına koyayım” demiş.
Adam, başmış küfrü, şiddetle çekmiş ipi. Motor o biçim çalışmış.
İmam adama:
“Tövbe, tövbe! Bu küfür ne etkiliymiş” böyle demiş.
Demek ki küfür, yerine göre barut gibi patlamaya sebep olabiliyor.
Çok geveze, küfür eden insanlar zarar gelmez.
Siz suskun ve hiç konuşmayan, ”yere bakan, yürek yakanlardan” korkun.
Hatırlarım. Dedem bize kızdığı zaman; ”sizi gidi kabuklular” ya da ”kerhaneciler” diye bağırırdı.
Çocukluğumuzda, bu dediklerinin ne anlama geldiğini daha sonraki yıllarda öğrendik.
Sünnet olmayan çocuklara, ”kabuklu” denirmiş. Öteki kelimenin, anlamını şimdiki çocuklarda biliyor.
Birde çok ilginç küfürler var.
Tuttuğu takıma haksızlık yapıldığını düşünen bir futbol seyircisi; ”Hakeeeeem senin düdüğünün içindeki nohudu bilmem ne edeyim” diye küfür ediyor. Nohudun ne suçu varsa?
Başka birisi; ”Ulan senin şalvarının uçkurunun düğümünü…..”
Adamda ince zekâya bak. Küfür edecek neler buluyorlar.
Merak ediyorum.
Sünnetçinin neşterine, kasabın bıçağına da küfreden var mı acaba?
Şaka bir yana, küfür etmeyi övecek ve savunacak değilim.
Toplumda, küfür bir gerçek.
Her yaş grubunda küfür var. Erkeklerin ki ayrı, kadınların ki daha ayrı.
Küfür etme yaşı, çok düştü.
İlköğretim çocuklarında, sokak ağzı ve sokak kültürü, her şeyin önüne geçti.
Komşumun beş yaşındaki oğluna laf attığımda, bana; “Senin ananı….” diye küfür ettiğinde, dilim tutulmuştu.
“Sen bunu nereden öğrendin?” diye sorduğumda.
“Abimdeeeen” demişti.
Abisinin öğrendiği yer de belli.
Sokaklar, olumsuz modellerle dolu.
Çocuklarınızı, başıboş bıraktınız mı, istemediğiniz davranışlar evinize giriyor. Başköşeye oturuyor.
Aile, okul ve çevre arasındaki uyumsuzluk çok kötü bir şey.
Üçgenin noktalarından birisi bozulduğu zaman, diğer nokta etkisini daha kuvvetli hissettiriyor.
Aile ne kadar iyi olursa olsun, çevre bozuksa iş zor.
Çevre bozuksa, okulun işi hepten zor.
Aile bozuksa, çevrenin ve okulunda işi zor.
Karışık bir iş bu.
Bozuk oğlu bozuk işte.
Demek ki, bu “üçlü arasındaki denge” çok iyi olacak.
Başka yolu yok bunun.
Ne diyeyim.
Ben bu kirli dünyada, kirlenmeye devam eden Dünya’da;
Çöp tenekesinin dışındaki, iki ayaklı çöplere ne diyeyim?
Ne diyeyim, dürüst insanların sırtındaki asalaklara…
Kan emicilere…
Komşusu aç iken yatanlara…
Renksizlere… Bukalemunlara…
İnanç tüccarlarına…
Ne diyeyim?
İnsan hayatını bu kadar ucuz kılanlara…
Düşünmeyenlere…
Ne diyeyim?
Ona buna akıl verirken, ne yapayım bunca olumsuzluğa.
Sihirli bir değneğim yok… Olsa…
Ne âlâ. Yok.
Avazım çıktığı kadar bir küfür sallayayım da, isterlerse assınlar beni.
Of be!
Yazı bitmedi.
Bir adam küfür etmekten mahkemeye düşmüş. Hâkim adama:
“Küfür etmekten sana 30 lira para cezası veriyorum” demiş.
Adam;
“Hâkim Bey, küfür etmenin cezası 30 lira mı?” Diye sormuş.
Hâkim:
”Evet” demiş.
Adam:
“Hakim Bey senin … koyayım, ” demiş.
Daktilo ile yazan hanımı görmüş. Ne iş yaptığını, mesleğini bilememiş. Tak tak yazdığını görünce, ”taktak” senin de … koyayım” demiş.
Adam cebinden 100 lira çıkarmış. “Üç küfür 90 lira. Üstü bahşiş kalsın, ” demiş. Çekmiş gitmiş.
Yazı şimdi bitti.