Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Kürt (ya da etnik terör) sorunu; Bu işi silah çözmez

Kürt (ya da etnik terör) sorunu; Bu işi silah çözmez
 

Bugünlerde ülke olarak bıyıkları kesilmiş kedi gibiyiz. Beynimizin denge sağlayan bölümü devre dışı kaldı ve yalpalayıp duruyoruz.

Ya da hayatının düzene sokan kadını kaybetmiş bir erkek gibi, tüm düzenini ve disiplinini kaybetmiş bir haldeyiz. Çok sevdiğim sözlerden birisidir, “bekâra karı boşamak kolay gelir” derler. Evlilik ilişkisinin dolambaçlı yollarına, sorumluluk girdaplarına girmemiş bir erkek, evli erkeklerin eşlerine bu kadar mahkûm olmalarına bir türlü akıl sır erdiremezler. Onlara kalsa kadının her itirazında birkaç sert söz, biraz bağırıp çağırmak, olmadı birkaç tokat o da olmadı evden kovmakla sorunlar hemencecik bertaraf edilir.

Toplumda herkesin diline doladığı ve öğle yemeğini Musul'da akşam yemeğini Kerkük'te yiyeceğimiz, Kuzey Irak’a operasyon meselesini de bekâr erkeğin kolayca kadını boşaması örneğine benzetiyorum. Hukukla, kanunla, kuralla, teamülle arası iyi olmayan bir toplum için başka bir ülkenin toprağına öyle canı istenilen her an girip çıkmak bu kadar kolay işte. Ya da daha kötüsü, bir sorunu çözmek için atılacak tek adımın yıkmak, çıkmak, kırmak, vurmak, iptal etmek, yok etmek fiillerinin ortak parantezi olan sorunu kaba kuvvet ya da güç dayatması olduğuna inanmaktır.

Aslında bu tarz davranmanın da gerekçeleri vardır ve oldukça da sağlamdır. Ancak az önceki cümlenin girişinde de değindiğim gibi bu bir tarzdır ve aslında hiçbir zaman tek seçenek değildir. Ancak bu tarz, yani güç dayatarak çözme şekli biraz kolaycı bir tarzdır. Özellikle yakıcı sorunlar için acil önlem adı altında devreye sokulan bu önlemler, anlık ya da kısa vadede sonuç almaya yöneliktir ama ne yazık ki uzun vadede karşımıza çıkan gerçekler, kısa vadeli kazanımların yanıltıcı olduğunu her zaman göstermiştir. Son adımı ilk anda atmak ya da başka adımların yerine ikame etmek aslında sorunu hiç çözememeye yol açar.

Bunun en basit örneği, terörü yok etmek için girişilen 12 Eylül darbesinin, teröre karşı kısa dönemli başarılarına karşın, doğudaki Kürtleri dağa çıkmaya zorlayarak bu ülkeye PKK belasını hediye etmiş olmasıdır. Son yirmi beş yılda teröre kurban ettiğimiz canların sayısı, 80 öncesinin kurbanlarının sayısını kat be kat geçmiştir. Ya da bu ülkede yasaklanan her siyasi parti, bu yasaklanmanın ardından siyaset sahnesinde daha güçlü bir şekilde yer almayı başarmıştır. Yani kısa vadede sonuç almaya yönelik her adım, uzun vadede yenilgiye uğramıştır.

Ancak bu ülkede belirli bir kesim, geçmişte her zorunlu görülen güç kullanımlarının bir fayda sağlamadığını görmek istemediği gibi, uzun vadeye dayalı ve en başta zihinlerin ters yüz edilmesini talep eden zor çözüm önerilerinde bulunanlara zayıf ve korkak sıfatlarını layık görmek en hafifi olmak üzere, nihayetinde hain olarak suçlamak konusunda da oldukça ısrarlı.

Bir de şu “büyük devlet olmanın gerekleri”, sıfat tanımlaması ile başlayan cümleler var beni en çok rahatsız eden. Oysaki dünya üzerinde en büyük devletler sınıfına girecek ABD’nin Irak’ta girdiği bataklığı görmek bu arkadaşların işine gelmiyor ne yazık ki. Ya da bölgenin bir diğer süper gücü İsrail bizim iddialarımıza yakın gerekçelerle, düzenli olarak Filistin topraklarına, Lübnan topraklarına ve Suriye topraklarına saldırmıyor mu? Hatta daha geçen sene Lübnan’da taş taş üstünde bırakmadı mı? Peki bunca yıkıma karşı bu saldırının sonunda savaşın galibi kim ilan edildi sizce? Elbette bölgede gün geçtikçe güçlenen ve arkasında İran’ın olduğu bilinen Hizbullah. Ve İsrail onca operasyona karşın çözümü Filistin toprakları ile arasında duvar çekmekte bulmuş durumda. (bir başka saçma çözüm tarzı daha)

Yani ne yazık ki, “büyük devlet olmanın gerekleri”ni bu şeklide algılayıp, onları yerine getirmekte soruna çözüm olmuyor. Aksine operasyon yürüttüğünüz yapılanmayı daha fazla haklı çıkarıp, uluslararası kamuoyu önünde meşrulaştırıyorsunuz.

Ancak işte sorunumuzda bu noktada düğümleniyor. Yani “bekarken kolayca karı boşadığımız” nokta burası. Liseli gençlik maceracılığı ile tüm dünyayı kendimize düşman olarak görmekte ve gerekirse cihan savaş açmakta bir sakınca görmüyoruz. Zaten son yılların komplo teorileri ile de, tüm dünyanın ele ele verip biz Türkleri alt etmek için uğraştıklarına inandırılmaya çalışılmıyor muyuz?

Yoksa aslında “büyük devlet olmanın gerekleri”, öncelikle kendi sınırları içinde güvenliği tam sağlayabilmek, tüm yurttaşlarına karşı eşit olabilmek, sosyal adaleti, özgürlükleri ve demokrasiyi eksiksiz kurabilmek ve tüm bunları yerine getirdikten sonra dış dünyadan da bunu talep etmek olmasın sakın?

Aslında işin özü, bilinen ünlü hikâye gereğince, elinde tek çözüm aracı çekiç olanlar, karşımızda bir çivi olduğuna ve yapılacak tek şeyin çiviyi duvarı çakmak olduğuna inanmamızı istiyorlar. Ancak dün olduğu gibi bugünde medeniyetin geliştirdiği araçların ayırdın da olan insanların, farklı araçları ve çözümleri de önermekten çekinmemesi gerekiyor.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..