Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt Açılımının Farklı Yüzleri

Kürt Açılımının Farklı Yüzleri
 

BU Kürtlerin hepsi Pkk'yı desteklemiyor. Dtp'yi de öyle. Ama Açılım hepsini kapsamalı.


Biz daha çok bu konuyla yatıp, bu konuyla kalkacağız. Diyeceksiniz “peki kötü mü” hayır kötü değil tabiki. Ama bu konuyu kendilerine şiar edinmiş olan köşe yazarlarının yazdıklarına bakarsanız, kimi teslimiyetçilik havalarında, kimi hükümetin işini kolaylaştıracak önerilerde bulunuyor, kimileri, hem de pek çoğu Kürtler tarafında, -aslında Dtp tarafında demek doğru olur – yer alıp, hem Öcalan’ın, hem de Pkk’nın muhatap alınmasını, görüşmelerde fikirlerinin alınmasını ve bu işin böylece çözümlenmesi gerektiğini yazanlar var. Hatta sıkı durun, Öcalan’ın sözde “yol haritasının” kabul edilmesi gerektiğini ima edenler bile var.

Bu konunun çok çetrefilli olduğunu her seferinde yazıyorum. Yazmaktan da bıkmayacağım. Birçok kimsenin “Kürt açılımı” fikriyatı aynı olsa da, birçok kalemşor da farklı düşündüğünü yazılarında belli ediyor. Hükümetten, şu anda iyimser sinyaller geliyor. Dtp tarafından da. Yalnızca bas bas bağıran Mhp ve Chp. Onları da neredeyse “vatan haini” ilan edecekler. Tam olarak nasıl bir yol izleneceği ve nasıl bir mutabakat sağlanacağı hatta Akp-Dtp görüşmesinde nelerin görüşüldüğü, tam olarak açıklanmadığı sürece, haliyle hem bizim, hem vatandaşın kafası karışıklıktan kurtulmayacaktır. Eğer intizamlı bir açıklama yapılırsa, belki Mhp ve CHp’de farklı bir tutum izler.

Durum bu mahaldeyken, ekonominin, hayat pahalılığının, deniz feneri meselesinin, güney doğu sınırındaki mayınların, hatta Ergenekon’un bile alt sıralara itilerek, yalnızca “Kürt sorununun” tartışıldığı, gazetelerde bile hala bir mutabakat sağlanmış değil. Ama ortak payda herkesçe malum. Bu iş çözümlenmeli, silahlar susmalı, ölümler durmalı ve barış güvercinleri uçurulmalı ve analar ağlamamalı.

Aksi söz konusu değil. Bizim sözümüz başka şeylere. Tamam, güzel olmasına güzel de, acaba, tüm basın medya, halk, siyasiler bile hatta bu konuya ne kadar vakıf. Bu konuyu, irdelerken, olayı fazla magazin havasına sokmadan, bu konuyu nasıl tartışabiliriz. Yalnız, Türk basınının haricinde, Kürt kökenlilerin legal ve illegal basın organlarını ve internet sitelerini de gezip, değerlendirme yapmanızı öneririm.

Mesela, ortalıkta bir yol haritası dolaşıyor ya, Kürt yazarlardan oluşan bazı internet sitelerinde, Öcalan ve Pkk kesinlikle muhatap alınmalı ve öne sürülen tanımlamalar ve istekler, koşulsuz kabul edilmeli derken, bazılarında, ise hem Öcalan, hem Dtp çok sert eleştiriliyor. Öcalan’ın gittikçe Kemalist ideolojiye kaydığı ve TC’nin adamı olduğu vurgulanıyor. Bir de üstüne üstlük gayet, fütursuzca <ı>“kim ne haritası çizerse çizsin, umurumuzda değil. Bizim haritamız budur” diyerek, şu meşhur Kürdistan haritasını resimlemişlerdi. Dtp’nin tutumu belli, parti hala Öcalan’ın ve Pekeke’nin muhatap alınmasını önemle ve ısrarla dile getiriyor. Ama aslında bu konunun çözümünde tek muhatap alınacak taraf Dtp’dir demeleri gerekirdi. Çünkü Kürtlerin tek temsilcisi olarak kendilerini görmüyorlar mı? Ama her yazımda belirttiğim gibi, Dtp basiretsiz bir parti görünümünden çıkamamakta, kendini ifade edememektedir. Bu durum da bu barış yolunu ve çözüm sürecini tıkayacaktır. Çünkü Öcalan dayatması ile Pekeke ağzı ile konuşmakta ve Kürt kafasıyla, Kürt vatandaşın gönlü ile siyaset yapmamaktadır. Arzu edenler eş başkan Emine Ayna’nın ve bazı vekillerin konuşmalarını takip etsinler. Ama o partide, bir tek Ahmet Türk biraz da ılıman bir hava estirmekteyse de zaman zaman, eline tutuşturulduğu anlaşılan kâğıtlardan başkasının fikrini seslendirdiği beli olmaktadır. Oysa Dtp bir bağımsız olabilse, tam Kürtlerin sesi olabilse, her şey o kadar rahat olacak ki !

Bu arada, şunu da belirtmek isterim. Dtp ve bazı Kürt kökenli zat-ı muhteremler, her seferinde <ı>“Türkiye’de 20-25 milyon Kürt var, onların kaderi bizim elimizde. Bu yüzden bu barış olmalıdır ve haklarımız verilmelidir” diyorlar ya !. Şöyle bir araştırma yaptım. En son genel seçimlerde, Dtp barajı geçemeyeceğini anlayınca, bir hülle yapıp, seçimlere bağımsız girmişler ve sonra da seçilince grup oluşturmuşlar. 2007 yerel seçimlerinde de 2.2 küsur milyon oy almışlar ve aldıkları bu oylarla ancak, doğu ve güneydoğuda belediyelikler kazanmışlar. Şimdi durup düşünelim. Eğer söylendiği gibi 25 milyon Kürt varsa bu ülkede, ki bu toplam nüfusun % 30-35’i civarında eder. Türkiye’de seçim barajı %10’dur. Seçime giren yaklaşık 40 milyon bir nüfus olduğunu var sayarsak, toplamda hemen hemen en az 15 milyon oy almaları gerekirdi. Oysaki aldıkları oyların geneli neredeyse, doğu ve güneydoğu’dan gelen oylar. Hani kendileri Kürtlerin tek temsilcisiydi ve Kürtleri yalnız DTP temsil ederdi. Hani nerede oylar? Bu işler öyle mitingler de <ı>“Dtp ye verilmeyen oylar silahla, kurşunla size döner” demekle olmuyormuş demek ki! Demek ki, insanlar, kendi özgür iradesi ile oy vermeye gitmemişler, en azından bir kısmı bir yerlerin etkisiyle oy vermiş gibi gözüküyor... Her nekadar, kendilerinin belirttiği salt Kürt çoğunluğu arkalarına alamamışlarsa da, Dtp her ne kadar, başka adresleri gösterse de, bu davada tek taraf olması gereken ve bu süreci tam bağımsız yürütmesi gereken taraftır.

Bunun haricinde, Dtp’nin hala çelişkili ifadeler kullandığı da anlaşılıyor. Hem ayrılmaktan, bölünmekten, bölüşmekten yana değiliz, diyorlar. Hem, <ı>“Pkk önceleri bu fikirdeydi, şimdi demokratik çözümden yanadır” diyorlar, hem silah bırakmıyorlar, hem de hala “özerklik” yada “demokratik özerklik” fikirlerinden vazgeçmiyorlar. Ayrıca, köylerinin isimlerini tekrar Kürtçe olsun istiyorlarmış. Bunun nasıl bir faydası olacak bilmiyorum ama bu iş çok zor değil. Köy levhalarının altına hem Türkçe, hem Kürtçe isimleri yazarsın, böylece Türkçe isimlere alışamayan insanların da gönlünü hoş edersin. Ama isterler mi? Çocuklarına Kürtçe isim verilmesi hususuna gelince !. Bence bir mahsuru yok. Zaten kullanıyorlar. Siz hiç rastlamadınız mı, Berivan, Berfin, Rojin, Serhad, Helin gibi isimlere. Bunların çok daha fazlası kullanılıyor. Kimliklerinde de yazıyor. Ben bizzat şahidim. Demek ki, bu isimler verilebiliyormuş. Demek ki, Dtp’lilerin abarttığı gibi değilmiş. Kürtçe konuşma ve yazma meselesine gelince, bunun da resmi yasak olduğunu düşünmüyorum. Bugün çarşı pazara çıkın. Oradaki meyve-sebzecilerin çoğu doğulu vatandaşlardır. Bir kulak misafiri olun bakalım. Kürtçe konuşuyorlar mı? Sonra, TRT6’da paso Kürtçe var. Yetmez mi? Yetmez. Neden? Anayasa’ya alınması lazımmış. Yahu anayasaya alınsa, doğu’da veya güneydoğu’da daha az, ya da daha çok mu Kürtçe konuşulacak? Hayır, buradaki hesap başka? Buradaki hesap, kendilerine has bir konuşma ve yazma, hatta yazışma dili olsun istiyorlar. Bu da eşittir özerklik belirtisidir zaten. Ama eminim bugün bölgede kaç tane Kürtçe lehçe olduğunu kendileri bile bilmiyorlardır. Bugün bölgede, Kürtler bile kendileri ile lügat anlamında anlaşamıyorlar. Ben şahidim ve açık gözlemimdir. Örnek; bugün Elazıg merkez ile Elazığ’a bağlı Palu ilçesi arasında 20–30 kilometre vardır. Ama Elazığ’ın köylerinde konuşulan Kürtçe ile Palu’da konuşulan Kürtçe farklıdır ve çoğu Kürt ne dediklerini anlamaz. Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İranî kolunun kuzey-batı İrani grubuna girse de en çok Arapça ve Farça’dan etkilenmiştir. Kendi içinde geniş bir coğrafyaya yayılan Kürtçenin lehçeleri arasında en büyük karmaşıklık Goranî, Lurrî ve Zazakî sınıflamasında, kırmanci, Zazaca, Lor, Kelhur, Hewrani ve Goran olmasında yaşanmaktadır. Bu lehçe ayrımını, siz inatla ve ısrarla x, q, w harflerini kullanarak atamazsınız. Kaldı ki, Kürtlerin asıl sorunu siyasi ve ekonomik olarak sınıflandırılması gerekir. Bırakın isimleri, siyasi özerkliği falan filan.. Siz Doğu ve güneydoğu ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan nasıl gelişir ve güzelleşir. Onu tartışın. Bu iş Öcalan’a ve dağdakilere şartsız ve koşulsuz af istemekle olmaz. Asıl Kürtlerin ne istediği önemlidir. Onların sesine kulak verilmelidir.

Yukarıdaki hesap ortadadır. Dtp kesinlikle tüm Kürtlerin sesi değildir. Tüm Kürtler’de Dtp gibi düşünmemektedir. İstekleri ve beklentileri oldukça farklıdır. Aşağıda Radikal’in internet sitesinden alıntı yaptığım bir yazıdan bir Kürt vatandaşın sözlerini aynen naklederek yazımı bitirmek isterim. Varın gerisini siz bir daha düşünün..
<ı>
Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Terör sorunu vardır
<ı>“ Türkiye’nin gerçek gündemini değiştirmek için olmayan bir sorunu gündeme oturtarak herkesin dikkatini oraya çekmektir millet yoksulluklarla boğuşurken, bunu kimse konuşmazken Türkiye de Kürt sorunu varmış gibi yutturmaya çalışıyorlar. Bende kürdüm ancak her hangi bir sorun yaşamamaktayım herkese verilen haklardan fazlasıyla yararlanmaktayım bana hiç bir zaman sen Kürtsün bu haklardan yararlanamasın denilmedi kanunlara ve nizamlara bağlı kaldığın sürece hiç bir sorun yaşamazsın her şey Türkiye için dedikten sonra hiç bir sorun yaşamazsın. Ülkemizin bazı değerleri var onlara saygı gösterdikten sonra hiç bir sorun yaşamazsın. Doğudaki insanlarımızın tek sıkıntısı ekonomiktir bu batıdaki şehirlerimizde de vardır. Ülkemizde şamata ve kanunsuz hareket edenlere her zaman değer verilmiştir. Sayın Bahçelinin dediği gibi adamların burada rolü büyüktür. Bu adamlar her dönemde hep ön planda olmuşlardır. Bu kişileri herkes çok iyi biliyor. 1980’den öncede varlardı ve şimdide varlar. Hep varlıklarında bölücülerin yanında olmuşlardır. Bu kişiler ülkenin bölünmesini savunmuşlardır. Ben de diyorum ki ben bir Kürt olarak bizi kimse bölemez Kürt-Türk kardeştir diyorum. Her şey Türkiye için. Allah Türkiye’mizi bölücülerin şerrinden ve bölünmekten korusun.”

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..