- Kategori
- Felsefe
Lades olmayanlara...
Harran'dan bir kız çocuğu... Size bakıyor! Fotoğraf: M. Ertan Tiryaki
Eskilerin perşümen, yenilerinse fotokopi kâğıdı dediği... Beyaz, çizgisiz bir kâğıda yazmak gibidir seni sevmek...
Hayat'a benzer.
Ama...
Gibidir: Rengi tutmayabilir.
Hayatın rengi: Gördüğümdür…
Bazen de: Verdiğim…
Çizgisiz bir kâğıda yazmaktır seni sevmek… Bazen harflerim, ilk paragraftaki kadar düzgün ve özenli olmayabilir… Bazen satırlarımın terazisi bozulabilir… Rampa yukarı, paragraf aşağı kayabilir…
Yuvarlanabilir…
Düşüp…
Ölebilirim hatta…
Keşke… Yazdığım beyaz kâğıtların altına çizgili bir kâğıt koysaydım… O zaman ölmezdim belki. O zaman satırlarım gönyeli çıkardı. Harflerim incileşirdi kendiliğinden… Kelimelerim papyon takardı. Smokin giyerdi her bir cümlem… Sinekkaydı gramerlerim olurdu…
Peki… Söylemek istediklerimi söyleyebilir miydim?
Şimdilerde Word dosyalarına yazıyorsunuz… O, çok akıllı… Sizin yerinize bütün küresel kuralları ve olasılıkları düşünüyor. Yaptığınız her hatada sizi uyarıyor. Üstelik bütün satırlarınız dümdüz, bütün harfleriniz inci gibi tek elden çıkıyor…
Fakat… Size verilen menünün sınırları kadar değiştirebiliyorsunuz her şeyi… Hayatı değiştiremeye menünüz yetmiyor!
Algılama sınırlarınızın bir Word yazılımının sınırları kadar olduğunu görmüyor musunuz?
Eğer bir gün, söylemek istediklerinizi bir türlü söyleyemediğinizi hissederseniz… Beyaz bir kâğıda, altına çizgili kâğıt koymadan yazmayı deneyin. Utanmayın! Sadece kendi vicdanınız görecektir yazdıklarınızı…
Ey hayat!
Bembeyaz… Çizgisiz bir kâğıda yazmaya benzer seni sevmek…
‘’Suya düşen bir karanfilse yüreğin… Bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm! Vursun seni o taştan bu taşa… O çağlayandan bu çağlayana… Kavgadan uzak kalmışsan sevdadan da uzaksın demektir! Devinmez yüreğinin magması, çatlamaz sabrın kara taşı…’’