- Kategori
- Anılar
Mahallenin coşkusuydu macuncular

MACUNCULAR
Gençler umutlarıyla, yaşlılar anılarıyla yaşar diye bir söz görmüştüm. Epey gençtik o zamanlar. Umutlarımız vardı ama onlarla yaşayacak anılarımız yoktu henüz. O yüzden, bir spor kulübüne çerçeve içinde asılmış bu sözün ne kadar doğru olduğunu şimdi şimdi daha iyi anlıyor insan. Bu da herhalde artık yaşlandığımızı gösteriyor.
Belki de hep o yüzden bu sayfalara koyduğumuz yaşadığımız yılların eski İstanbul resimleri. İri taşlarla döşeli sokaklar, Bomboş yollar, eski ahşap evler. Vapurlar ve bizim zamanımızda olup da şimdi kaybolup giden meslekler, gelenekler.
Siyah beyaz resimlerde, eskiler, beynimizde hala ne kadar canlı ve hala ne kadar güzel. Sanki hiç kaybolmamışcasına yaşıyoruz, hatırlıyoruz onları karşımıza çıktıkça.
Ve sonra nasıl da hep aynı sözü söylüyoruz ;
Onca yokluğa rağmen, hayat ne kadar da güzelmiş. Şimdi her şey var, insanlar mutlu değil.
Bizim çocukluğumuzu güzelleştireler arasında bu macuncular da vardı.
Süpermarket denilen devasa dükkanlarda paketler içindeki binlerce ürünün hiç biri bu macun denilen neslenin yerini tutamaz.. Renk renk canlı bir görüntüsü vardı. Al benisi bu kadar fazla olan bu şekerli tatlıya dayanacak, onu gördü mü istemeyecek çocuk hemen hemen hiç olmazdı. Olamazdı.
Yalnız görüntü ve tad değildi olay. Bir de şenliği vardı işin. Onlar öyle sessiz sedasız gelmezlerdi mahalleye. Aralarında mutlaka bir klarnetçi ve bir de darbukacı olur, günün sevilen şarkı veya türküsünü ya da kendi uydurdukları sokak şarkılarını çalarlar, geldiklerini yalnız çocuklara değil, o çocukların ailelerine de duyururlardı.
Hemen eve koşulur, harçlık alınır ve tornavida gibi bir aletle çubuğa sarılan bu renkli ama sert ve uzayan şekercli maddeden alınır, sonra da onların mini konserlerine dinlemeye dalınırdı.
Küçüklüğümün bir bölümün geçtiği Üsküdar’da mahallemize ayda bir kez gelirlerdi. Bıktırmazlardı. İşleri iyiydi. Roman’dılar. Zaten o müzik aletlerini başka kimselerin öyle güzel çalmaları mümkün değildi. Küçüklüğümün diğer bir bölümünün geçtiği kadıköy’de bu macuncuları hiç görmedim. Zaten Üsküdar’da gördüklerim de hep aynılarıydı. Demek bu işi de o zamanlar sadece geniş bir aile yapıyordu.
Şimdilerde Ramazan aylarında Sultanahmet’te görüyorum macunları, gelenekleri yaşatmak ya da bize hatırlatmak adına güzel. ama o geldikleri zaman mahalleyi ayağa kaldıran o macuncular eksik duruyor.
Bugün, çleik-çomak, kukalı saklambaç, dokuz taş, güvercin takla, uzun eşek , topaç, misket gibi mahallece oynanan oyunları bilmeyen , onları yaşayamayan dört duvar arasında büyüyen çocuklar için macuncuları şimdi ne kadar anlatsan boş. Anlayamazlar.
Mahalle'yi, mahalle kültürünü mü özlüyoruz, macunu, mu, macuncuları mı, yoksa onların mahalleyi coşturan müzik ziyafetini mi bilinmez.
Özlediğimiz ama asla bir daha yaşamamız mümkün olmayan o kadar çok şey var ki
Macuncular, en çok özlediklerimden biriydi.