Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Ekim '13

 
Kategori
Öykü
 

Mahkum

Mahkum
 

Dolabın en arkasına sakladığı pembe tüylü, topuklu terlikleri kutusundan çıkardı. Büyük, taraklı ayaklarını terliğe geçirdiğinde sanki vücudunun yarım kalmış bir parçası tamamlanmıştı. Eve her zamankinin aksine sessizlik hakimdi o gece. Bir tek salonun ve yatak odasının ışığı yanıyordu. İşten geldikten sonra yatak odasına geçmişti önce. Günün üzerine yapışan tozunu , stresini, gerginliğini atmak üzere duşa girmişti. Her zaman yaptıklarıydı bunlar. Eksik olan dış seslerdi, evi tamamlayan, canlılığını sağlayan dış sesler .

Ne kadar güzeldi, sıradanlığın mutluluğu..

-Çocuklar haydi masaya, yemek hazır.

-Tamam anne geliyorum.

-Anne şu kızına birşey söyle, Ipad’imi verirse geliyorum ben de.

-Haydi didişmeyi bırakın.

Çatal bıçak sesleri konuşmalara karışırdı. Ayda’nın sınavı nasıl geçmiş, Bora basketbol elemelerinde başarılı olmuş mu?

-Yarın akşam bankanın 55. Kuruluş yıldönümü yemeği var, unutmadın değil mi?

-Hayır hayatım, Nevin ile de konuştuk hatta onlar da gelecekler.

Evin farklı köşelerinde bu kopuk dialoglar asılı kalmış gibiydi. Birazdan mutfaktan elinde kahveyle geliverecek ve dizilerini izleyeceklerdi. Dışardan gelen kedinin kavgacı bağırtısıyla bölündü herşey.

-Baba dışardan gelen sesi duydunuz mu?

-Anne yanınıza gelebilir miyim?

Çocukların odasından gelen sesleri duyar gibiydi. İşte yine gerçekler ve hayaller arasına sıkışıp kalmıştı. Gitmediklerine inanmak istedi o an. Üşenmedi, üst kata çıktı. Çocukların odalarına baktı tek tek. Yataklar bozulmamıştı. Oysa bu odalara girişi hep hışımla olurdu bu saatlerde.

_Kesin artık şu tartışmayı, bu evde kafasını dinleyemez mi insan?

-Haydi çocuklar ödevlerinizin başına, işiniz yok anlaşılan.

Filiz hep anlayışlı, hep destekleyiciydi bu evde. Şimdi ise, ardı bomboştu Asım’ın. Onu destekleyen hayat arkadaşı yoktu artık. Sessizlik mi daha çekilmezdi, yoksa anlaşılamamak mı? Kendisi olarak sevilmek mi, yoksa yalan biri olarak sevilmek mi daha gerçek?

Pembe peluş terliklere ilişti yeniden gözü.

‘Ne kadar güzeller, rüya gibi, sihirli bir dünyaya girmek gibi.

Giydiğinde sihirli değnek gücünü gösteriyordu ona. Ama sadece ona. Başkaları anlayamazdı. Tepeden tırnağa ruhu değişiveriyordu. Dağın ta tepesine çıkmak gibi, istediği yere ulaşmak, zincirlerinden kurtulmak gibi. Salonda yürüyor, yürüyor, yürüyordu. Hapishanedeki bir mahkumun volta atışı gibi. Suçluydu, çıkamıyordu dışarı. Alanı, gidebileceği yer belliydi. Sonra oturdu koltuğa. Bacak bacak üstüne attı. Bacakları terlikte itibaren iki güzel kadın bacağına dönüşüverdi. Üstünde saten seksi bir gecelik ve dipdiri göğüsler. Tıpkı dün geceki gibi.

-Asım ne yapıyorsun sen, üstündekiler, o terlikler de ne?

-Filiz dur lütfen sakin ol.

-Ne sakini, sapkınlık bu, ne zamandan beri, neler oluyor böyle

-Lütfen Filiz, çocuklar uyanacak, anlatacağım sana herşeyi.

İşte böyle ipler kopmuştu dün gece. Tüm sırlar açığa çıkmıştı.

‘Ben çocukları alıp gidiyorum. Senin gibi biriyle evli olduğumu ne yazık ki yıllarca anlamadım. Avukatım aracılığıyla boşanma talebi yapacağım.

Filiz ve çocuklardan geriye kalan sadece bu kısa nottu.

Artık saklayacağı hiçbir şey kalmamıştı. Boşanma aşamasında kendisiyle birlikte Alper ve tüm bilinmeyenleri de açığa çıkacaktı. Hiç tereddüt etmedi. Evdeki birçok ilacı karıştırıp içti. Önce düşüncelere daldı, sakindi, hiç olmadığı kadar. Derin bir nefes aldı, sanki içinde hapsetmiş gibi. Sonra yavaşca verdi, hak etmediği sürece hiçbir şey mahkum olmamalıydı. Gücünün tamamıyla verdi geri, kendisi de sessizliğinin içinde kaybolup gitti.

 
Toplam blog
: 46
: 826
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

Küçük bir gülümseyiş ya da farkındalıklar yaratacak atıştırmalık öyküler yazmayı planlıyorum, bun..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara