- Kategori
- Güncel
Mali kural yasa tasarısı ertelenmiş
I.
Bir sır gibi saklanan gerçek bugün açığa çıkmış:
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın bugünlerde açıklamayı düşündüğü Mali Kural Yasa Tasarısı ertelenmiş!
Mali Yapı yanında İş Dünyası ile Makro Ekonomi'nin bütün şubeleri bir saat gibi çalışacaktı.
Küresel erişimin bütün imkânları ölçüsünde her kıpırdanıştan Devlet haberdar olacak:
Güvenlikten bozuk para akışına
İstisna Sözleşmesinden İş Sözleşmesine
Elden ödemelerden banka ödemelerine kadar her şey izlenebilecekti.
Seçimlerde aldatmacalar değil demokrasinin adilliği konuşulacaktı
Belki yasalar karşısında eşit olup olmadığımız yeniden tartışılmaya başlanacaktı; olmadı.
II.
Bu çalışma süresince sürekli olarak ''çıpa'' kelimesi ile bazı vurgular yapardı Sayın BABACAN.
Çok sevmişti ''çıpa'' kelimesini.
Her şeyi tek tek açıklayan iyi bir araçtı ''çıpa'' kelimesi onun için.
Açıklanmaması gerekn bazı sırlar yanında, birikmiş sorunların adlarını da örtüyordu ‘’çıpa’’.
O sorunlar ki kimileri için duygusal olduğu kadar kayıt dışı paranın özü demekti.
Ticaret de üretim de böyle bir çark içinde dönüyor;
'Alan razı veren razı'' yakıştırması yüzünden sık sık ''hakkın yenilmiş olduğu'' serzenişleri yükseliyordu.
''Emek Sömürüsü'' almış başını gidiyordu her alanda.
III.
Aylardan beri görev alanı içine giren bir konu üzerinde çalışıyordu Sayın Ali BABACAN.
Oldum olası severdi; sessiz ve derinden çalışmayı.
Başarısını yılmadan çalışmasına, güler yüzüne değil titiz çalışmasına borçluydu.
Yarım yamalak işleri sevmez; oldum olası bütüncül yaklaşımlardan yana tavır koyardı.
Yakın uzamlı değil, uzun soluklu işleri severdi.
Çok yakın üç dört arkadaşı ile çalışır, diğerlerine karşı bir kardeş sevgisi duyardı ancak.
Ne birisini kırdığı ne de kimselere küstüğü duyulmuştu Ali'nin.
Bazı konuları içine atmakta olduğu söylense de kimselere açılmazdı Ali.
Olan olmuş, giden gitmişti.
Ne gidenle gidilebilir ne de yananla yanmak gerekirdi Ali için.
Geleceğe bakmak gerekiyordu. Ben mezkeci değil, diğergamdı Sayın BABACAN.
IV.
Her işinin etkisi gün be gün değil yıllar yılı devam etsin isterdi.
Şubat'ın o yağışsız günlerinden bir gün:
''On yıllık bir yol haritasıdır bu.''
''Gelecek on yıl için büyüme hedeflerimiz var içinde.''
''Bütçe açığı, makro dengeler, borçlar, alacaklar disipline edilecek.''
''Gelecek hükümetleri bile bağlayacak bu Mali Kural.''
Konuşmalarında yeri geldiğinde çalışma arkadaşlarını göklere çıkartırdı.
''Öngörülebilir bir Türkiye için çalışıyoruz.'' diyordu üstüne basa basa.
''Çocuklarımız ile torunlarımız için olması gereken ekonomi ne ise o olsun istiyoruz.'' demişti o gün.
''Hiçbir teknik ayrıntıya girmeden, ancak bunları söyleyebilirim'' diyordu Sayın BABACAN.
Sakladığı bir değil, bir çok sır var gibi temkinli konuşuyordu artık.
Yine de kendinden emindi.
Yine yüzünde o ince gülüş vardı.
Herkese umut ve neş'e saçmak istiyordu o gün de.
V.
ALLAH'ım sen nazarlardan sakla, dedim içimden kaç kez onun için.
Bu yaşta bu titizlik, bu çalışkanlık ve bu zekâ ne bende ne de tanıdığım kimi siyasilerde bulunmadığı için;
Az kalsın yerin dibine geçektim ki elektrik kesintisi ile birlikte bütün hevesim kursağımda kaldı.
Ali BABACAN iyi ki Dışişleri Bakanlığı'nda kalmadı, dedim içimden ossaat.
Çünkü monşerlerin içinde yapamazdı Sayın BABACAN.
Ne diplomasi bilir ne de ayak oyunlarına dayanabilirdi.
Bizans Oyunlarını duymuş olsa da bilemezdi içinin nasıl doldurulduğunu.
Çünkü kökende bir Ankaralı olarak yalnızca Ankara Oyun Havaları'nı bilirdi Sayın BABACAN.
Ne ki taşıdığı kimlik ve tavırlarındaki soyluluk yüzünden pek oynamamıştı Ankara Havaları eşliğinde.
VI.
Anlaşılan Mali Kural tam olgunlaşmadı.
Oysa Ocak'tan beri onu olgunlaştırmaya çalışmıştı Sayın BABACAN.
Anlaşılan yeteri kadar güneş ışığı sağlanamamış.
Suni gübre verilmesi de ''ahlâki'' olmazdı.
Her şey doğal akışında ilerlemeli, dengeler de gözetilmeliydi.
Sabırla beklenildi; üzerinde çalışıldı.
''Ekip olarak'' çalışmayı çok severdi Sayın BABACAN.
Atalarımız gibi ''Bir elin nesi var, iki elin sesi var'' sözünün hikmetine inanmıştı bir kere.
Ankaralılar gibi o da çok severdi bu atasözünü.
VII.
Bu yüzden Batı'da olduğu gibi Mali Yapı ile İş Dünyası'nın yapısını düzenlemek için kollarını sıvamıştı.
Küresel Krizin baş oyuncusu ABD de iyi bir örnekti; hiçbir kuruma güvenmemek gerekiyordu.
Aylarca çalışıldı ekip olarak.
Nice çeviriler yapıldı.
Nice tartışmalar ile nice pürüzler giderildi.
Özellikle ''parti patronları'' yanında ''iş dünyasının patronları'' ile çok özel görüşmeler yapıldı.
Çok özgün bir Mali Yapı'ya doğru adımlar atılması için ince ince ayarlamalar yapıldı.
Her adımda eskiden kalan nice ''pislikler'' çıkıyordu ortaya.
Nice sırlar dökülüvermişti iki ay bile dolmadan.
Mali Kural şunu bunu getirecek diye uzun uzun anlatılmaması kararlaştırıldı.
Çünkü kimi ''fincancı katırları'' ürkebilir, ''piyasalar allak bullak'' olabilirdi.
VIII.
Herkes hazırlıklı olsun diye arada bir bazı toplantılarda açıklanmaya başlandı Mali Kural.
Ayrıntılarına girilmesine gerek olmadığı da vurgulandı çoğu kez.
Hazırlıklar devam ettiği için, ancak genel bazı sözler ile anlatılmaya çalışıldı durum.
''Ser vermek gerekse bile sır vermemek'' gerekiyordu.
IX.
Bol akışlı toplantılardan sonra, çok proteinli gıdalar yendi.
Kuş sürü eksikti dedi birileri.
Bir diğeri soğanı yumruğu ile parçalayıp oturdu yer sofrasına bağdaş kurarak.
Anka Kuşu'nun algılayabildiğine göre soğanlı keklik çorbasına konulan tel tel siyah etlerin hikmetini kimse anlamamıştı.
Bir de kekliğin döş bölümlerinden yapılan ezme tel kadayıfının tadına doyum olmamıştı o gece.
Yaşanılan bu döneminde Devlet Adamlığı yolunda durmadan ilerleyen Ali Babacan'ın yüzünde güller açıyordu.
Hiçbir işinden bu kadar tat almamıştı anlaşılan.
Arkadaşlarının ''ağabey'' demeleri de çok hoşuna gidiyordu.
''Kardeşlik gibisi yoktur'' derdi bu yüzden sık sık.
Ne de olsa milletin bütün bireylerinin ceplerine kadar uzanan bir kurallar manzumesi içeriyordu Mali Kural.
Sayın BABACAN da Türkiye'nin Köprülüzadeler'den sonraki ilk başarılı sülalesi olmaya adım atıyordu.
Ne Kurtcebe Alptemoçin'in 24 Ocak Kararları zorlaması, ne Temizeller fiyaskosu, ne de Unakıtan'ın faize tavan yaptıran vergi cezası, hepsi birer birer silinip gidecekti.
Ne ki olmadı Sayın BABACAN: Şimdilik kalsın, denildi açıkça.
Neden, niçin, nasıl, nerede, kim ya da kimler gibi soruları ancak çocuklar soradı birbirine.
Bir de dayatmacı kendini bilmez gazeteciler; her konuyu didiklemek için kılı kırk yararlardı böyle.
Oysa her istediğimiz olmuyor.
Olamaz da. Dünyanın kuralı böyle!
Her soruya da cevap verilmez ki!
X.
Ne olur üzülme. Nice sorunlarımız dururken akıp giden ekonomik ve ticari düzen için kendini zorlama.
Böyle gelmiş böyle gider adı güzel arkadaşım.
Belki birileri kılı kırk yararcasına incelemek durumunda kaldığı bu ''bir tek'' kuralmış gibi sunmaya çalıştığın, bütünlüğü olan kurallar demetini beğenmedi.
Belki de sık sık kullanmak zorunda kaldığın ''birinci, ikinci'' ve özellikle de ''yerli çıpa'' işine gelmedi birilerinin.
Bence üzme kendini Sayın BABACAN.
XI.
Ne kadar çalışkan ve diğergam olduğunu benim bilmem yeter be can.
Bir ak saçlı olarak inan sözlerime.
Devlet işleri böyledir: Yorarlar adamı.
Sonra da gönlünü alırlar usulca.
Sen terlerini, sil Aziz Bakanım.
Ne yapalım inan ki ben de çok şey bekliyordum bu Mali Kural'dan.
Kendim için değil bak, bunu bil.
İşsiz nice yurttaşlarım gibi benim de diplomalı iki işsizim var, bunu bilmezsin.
Söz sırası geldi de yazıyorum.
Belki onlar da senin Mali Kural kapsamında Bütçe'nin açık vermemesi ile bir işe girebilirler diye bekliyordum.
XII.
Ayrıca Bismilli Osman Ağa'nın artık para veremediği marabası Memo'nun oğlu Cemo da bir işe girecek diye umutlanıyordum.
Orada Dicle’de balık tutmaktan başka ne çare kaldı yine?
Evlerde oturup durmalı işsizler duvara bakarak bön bön.
Anlaşılan birileri bu Mali Kural'ı kafasına takmış ki engelletiverdi Sayın BABACAN.
İnan ki benim aklım almıyor!
Birileri ''tekere çomak sokmakla birdir, bu tek kural'', demiş ise ne sen ne de ben bir şey yapabiliriz Sayın BABACAN.
Bir tek oyumuz var; çoğunluk bizden yana değil.
Gel üzülmeyelim ikimiz de. Uzaktan uzağa kıpkızıl batan güneşe doğru bakalım bir süre daha.
ALLAH'tan umut kesilmez, be Ali!
Üzülsek de bir şey değişmez.
Böyle gelmiş böyle gider, demiş atalarımız.
Üzüntü bize yakışmaz. Saçlarımız ağarır; dişimiz dökülür.
Mali Kural orada kalakalsın raflarda.
Üzerini örümcekler sarsa da adı kalır çocuklarımıza.
Üzülmek bize yaraşmaz be Kardeş!
Bize sabır yaraşır. Yalnızca sabır.
O sabır ki umut ile at başı gider sonsuzluğa doğru.