Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Manavgatlılar ateş püskürüyor. Temmuz sıcağında denizin içinde deniz arıyoruz girecek!

Manavgatlılar ateş püskürüyor. Temmuz sıcağında denizin içinde deniz arıyoruz girecek!
 

Dün farkında değillerdi. Dün bilmiyorlardı. Bir gün gelip de doğup büyüdükleri şehirde, baba ocağında Temmuz sıcağında denize girebilecekleri, serinleyecekleri doğru dürüst yer bulamayacaklarını. Şimdi biliyorlar. Şimdi farkındalar ve şikayet ediyorlar. Ve şimdi itilip kakılıyor, horlanıyorlar birileri tarafından. O birileri bazen turistler oluyor, bazen kartviziti olup da birileri tarafından kayırılan, siyasilerle arası iyi olan, denizde, havada, karada gemilerini yüzdüren, her işini gördüren, adına elit tabaka dedikleri seçkinler sınıfı.

Nerdeyse dört bir yanı sularla çevrili Manavgat’ta denizin içinde deniz arıyoruz girecek diyen Manavgatlılar, rant uğruna kıyılarımızı yağmayanlara ateş püskürüyorlar. Lütfen ama lütfen Manavgat’ta doğru dürüst denize girilebileceğimiz bir yer göstersinler bize diyor ve ekliyorlar.

Bu konuda yaptırım uygulayabilecek mülki erkân nerede? Belediye nerede? Sivil toplum kuruluş ve örgütleri nerede? Denize girebileceğimiz tek yer var. O da Titreyengöl mevkii mesire alanı arkası diyen Manavgatlılar; orada üst üste, alt alta balık istifi sıkış tıkış denize girebiliyoruz ancak. Ne doğru dürüst akan duşu var, ne girilebilecek tuvaleti, ne de soyunma odası. Ayrıca park ettiğimiz araçlarımızın camları kırılıyor, içleri soyuluyor kaşla göz arası. Son günlerde ölümlere neden olan ve mesire alanına çok yakın olan kene yüzünden denize girmeye korkuyoruz diyen halk Titreyengölde bulunan diğer halk plajını önerdiğimizde ise oranında diğer taraftan çok farklı olmadığını, ayrıca araçla girişlerde giriş parası ödemek zorunda kaldıklarını, vergisini Manavgat’a ödeyen Manavgatlılar olarak bu parayı ödemek istemediklerini belirttiler. Eskiden Side de denize girebildiğimiz geniş sahiller vardı. Küçültüle, küçültüle tütün kesesine döndürüldü. Ve denize girebildiğimiz tek alan olan Suena otel yanındaki küçük alanda Side Belediyesi tarafından toprakla kapatılarak özel işletmeye verildi. Gitsek bile burayı kiralayan işletmelerin personeli tarafından psikolojik baskıya uğruyor, zorla şemsiye ve şezlong kiralamaya zorlanıyoruz dediler.

Sahile binlerce metre kıyısı olan Manavgat’ta kendilerine reva görülenin kendilerine hak olup, olmadığını yetkililere soran Manavgatlılar, beldemiz olan Evrenseki Belediyesi kadar bile olmadık. Nüfusu bizden çok daha az olan Evrenseki Belediyesi beldede yaşayan halkına son derece modern, lüks, şezlonglu, gölgelikli, duşlu tuvaletli, soyunma kabinli bir alan yaparak belde halkının ücretsiz kullanımına açtı. Halktan hiçbir ücret talep etmiyor. Halkını ezdirmiyor. Şimdi girecek deniz sorduğumuzda bize Evrenseki beldesini öneriyor dostlarımız, arkadaşlarımız ve yetkililer. Ya bizi gün gelip oradan da kovarlarsa nereye gideceğiz? Karaip adalarına mı diyen halk; biz Evrenseki’de değil Manavgat’ımızda girecek deniz istiyoruz. Manavgat’ta yaşayan, vergisini Manavgat’a ödeyen Manavgatlılar olarak buna hakkımız var sanırız. Oysa bizlerden başka herkese açılan sahiller, öncelikle bizim hakkımız olmalı dediler.

Bu konuda üzerine düşen yetki ve sorumluluğu yerine getirmeyen tüm yetkililere ve sivil toplum kuruluşlarına ateş püsküren halk, bir an önce bu soruna çözüm bulunmasını ve denize girebilecekleri en yakın mesafede tıpkı Evrenseki Belediyesinin belde halkına sunduğu kalitede tesislerin yapılarak Manavgat halkının kullanımına ve hizmetine açılmasını istiyorlar. Bunun içinde bir zamanlar Manavgat halkının kullandığı ve çardaklar bölgesi olarak bilinen fakat daha sonra yıktırılan “yaklaşık sekiz yıl önce” Ulualan mevkiindeki alanın Manavgatlı için son derece uygun ve kullanışlı olduğunu, orayıda kaybetmeden o alanın Manavgatlı’ya tahsis edilerek Manavgatlının hizmetine sunulması gerektiğini söylüyorlar. Oldukça haklı bir talep olan bu talebi ben de sonuna kadar destekliyor ve bu soruna acilen çözün bulunması gerektiğini düşünüyorum. Son kalemizi de kaybetmeden.

Bu konuda birebir yaşadığım bir anımı da sizle paylaşmadan geçemeyeceğim. Bundan yaklaşık sekiz sene önceydi. Aracım tamirde olduğu için işe dolmuşla gidip, geçiş olarak eskiden beri kullanılan Kumköy kavşağından sahile iniyordum ve üçüncü geçişimdi. Üçüncü geçişimde sol taraftan kaba bir ses geldi. Önce neler oluyor, ne oluyoruz dedim kendi kendime. Baktım evinin balkonunda oturan bir Alman. Bir daha buradan geçmememi söylüyor beni oldukça kaba bir biçimde uyarıyordu. Ben araçla geçmiyorum. Bağırarak, çağırarak geçmiyordum. Kimseyi rahatsız etmiyordum. Çocukluğumdan bu yana sahile geçmek için kullanılan taş döşeli yoldan yürüyerek işime ulaşmaya çalışıyordum. Hepsi buydu ve Manavgat’ta doğmuş büyümüş biri olarak çok ama çok gücüme gitmişti. Hepinize sevgi ve saygılarımla… Bir de şiir... Armağan olsun benden sizlere.

Kendine gurbet

Güllerle karşıladık onları

Leylaklarla…

Çelenklerle karşıladık onları

Bayraklarla…

Evimizi açtık onlara

Ocağımızı açtık.

Kucağımızı açtık onlara…

Sıcağımızı açtık.

Koylarımızı açtık onlara…

Sahillerimizi...

O da yetmedi ormanlarımızı.

O da yetmedi dağlarımızı, bayırlarımızı, vadilerimizi…

Evlerimize konuk edende altlarına serdik

En güzel, en kalın…

Oturmaya kıyamadığımız minderlerimizi.

Hiçbir karşılık beklemeden ikram ettik

Gözleri sacın üstünde…

Merakla mahallemizden geçerlerken

Saç üstünde pişirdiğimiz gözlemelerimizi.

Yanında tavşankanı çay ya da ayran!

Ve iyi niyetlerinden şüphe duymadık hiçbir zaman.

Şimdi küçümsüyorlar bizleri

Şimdi horluyorlar

Şimdi kovuyorlar bizleri

Kendi sahillerimizden.

Tıpkı bir zamanlar…

Üzümünü yiyip, posasını çıkardıktan sonra kovdukları

Binlerce işçimiz gibi…

Biz Türk’tük

Onlar Alman

Biz Türk’tük

Onlar İngiliz, Fransız, Madein Amerika, İtalyan.

Biz ikinci; hatta üçüncü sınıftık onların gözünde

Onlar hükümran.

Biz onların vatanında gurbettik kendimize

Şimdi kendi öz vatanımızda… Öz yurdumuzda

Gurbet olduk, yaban kaldık kendimize!

Tıpkı kendi bedenine gurbet insanlar gibi…

Ve deniz arıyoruz şimdi kendimize fellik fellik

Dörtbir yanı denizlerle çevrili ülkemizde girecek!

Ve anlamadık, çözemedik hala…

Biz miyiz, yoksa onlar mı?

Bu vatanın sahipleri…

Bilen biri varsa lütfen ama lütfen...

Anlatsın bize!

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..