Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Haziran '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Marmaris' in 'kültür' elçisi.

Marmaris' in 'kültür' elçisi.
 

MARMARİS' İN FAHRİ KÜLTÜR TURİZM ELÇİSİ HALICI AHMET' İN ARTİSTİK BİR POZU...


Memleketi olan Tavas’ta halıcılık üzerine ihtisas yapan Ahmet Urkay’ın birden bire 'Halıcı Ahmet' namıyle anılıvermesinin bir sebebi olmalıydı. Kendisine sorduk: 'Dışa açılmak' dedi.

Diyar diyar dolaşmış, pabuçlar eskitmiş, halıların inceliklerini öğrenmiş ve halı ticareti ile kendisine otelcilikte bir köşe edinmiş. Kısa zaman da herkesin sevgisi oluvermiş. Herkesin sevdiği siması Halıcı Ahmet, nice sonra 'Bu aklın cebe konacak yeri kalmadı. Varıp gideyim el memleketlerinde, halılarımı satayım' diye yola çıktı çıkalı tas tamamına 40 yıl, su gibi akıp gitti. Ahmet Urkay’ın hayatında ikici bir aşamadır Marmaris’e gelmesi. Eline, ayağına hiç üşenmedi. Omzunda askılı çantası diyar diyar memleketleri gezdi. Halıların danışmanlığını yaptı. Kendini yetiştirdi. Halılardan anladığını sağır sultan bile duydu.

O gün bu gün çalıştı çabaladı ve turizme başladı. Sıra otellere geldi. Onları da sıralamasına sıraladı hep. Zincirleme gitti her şey..

Marmaris’teyiz. Otelinde oturmuş konuşuyoruz. Daima mütevazı ve uysal. Eşi Fatma Hanım da bir kat görevlisi gibi çalışıyor. Bir nevi otelin genel müdürü. Sayılıp seviliyorlar da. Her şeyleri var. Mütevazılığı ellerinden bırakmamışlar seneler senesi. Turistler de onların bu yanına vurgun. Sırf bu yüzden sık sık buraya geliyorlar. Komşu gezmesine gelir gibi. O da mütevazı ve çalışkan. Kızları yuvadan uçmadan önce, burada vazifeliydiler.

Yemek söyledi kendisine. Bizi de buyur etti. Tok olmamıza karşın, kıramadık. Hem yiyor, hem de konuşuyoruz.Yemek davetini mahsus kabul ettim ki, işi çıkıp acele gitmesin diye. Yoksa bu röportaj yarım kalırdı. Bir daha yakalamak zor Ahmet Beyi. Koydunsa bul. Telefon trafiğinden de bunalmış ayrıca.

Birer tabak nohut ve pilav yedik karşılıklı. Köfte, salata diye tutturdu. İstemedik. En son yaptırdığı müzeyi anlattırdım kendisine. Peş peşe.

Telefonlara da cevap veriyor yemekte. Rahat yüzü yok. Bir ara öyle sıkıldı ki, elindeki çatalı, cep telefonu niyetine kulağına götürdü 'Alo' diyerekten.

Marmaris’e 1966 yılında gelen Halıcı Ahmet, dur durak bilmeden gayretle çalışmış. Oteller zincirini genişletmiş. Hayır için okullar yaptırmış. En son eseri MÜZE… 2005 yılından beri de açık. Marmaris’ten Muğla’ya giderken, Taşhan denilen 9 ncu Km. de bir yer burası. Geniş arazisi, görkemli bir kapısı var.

Biz kendisinden habersiz müzeyi gezdik. Sürpriz yapalım diye söylemedikti. Dönüşte yakaladı bizi. 'Nerden böyle' diye. Çaresiz 'Müzeden' dedik. 'Söyleseydin ben götürmez miydim!' deyiverdi.

Ahmet Urkay’ın kısa lakabı 'Halıcı Ahmet'tir. Soyadı söylenmez. Yoksa tanıyamazlar. Ünlüler ve yiğitler, lakapları ile tanınır bizlerde. Ahmet Beyin 35 yıllık birikiminin eseri bu müze. 'Arkeoloji ve Etnografya müzesi'nin görkemli bir giriş kapısı var. Yeşil tabiatla kaynaşmış bu yerde eserler sıkı bir şekilde korunuyor.

Bu müze, Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ile, kişisel çabalarla kurulmuş. Giderlerini de kurucusu karşılıyor. Şeref köşesinde Kenan Evren’in bir yazısı var: 'Özel ve en büyük girişimcisi olarak kıvanç duydum' diyor.

Neler yok ki. Bunları Halıcı Ahmet, köy köy dolaşarak evlerdeki sandıklardan, sepetlerden, tavan arasındaki sandıklardan, işe yaramaz diye dam başına atılanlardan toplayıp getirdiklerini buraya istif etmiş. İçlerinde 1771 Paris damgasını taşıyan nefis bir kupa arabası var. Her biri, devletin envanterine kaydedilmiş.

El yazması Kur’anı Kerimler, içlerindeki yazısından dolayı su içenlerin şifa bulduğu taslar, eski saatler, köstekler, gerdanlıklar, akik taşı kolyeler, günlük odası, gelin odası, mutfak araç ve gereçleri, parçaları burada birleştirilerek kurulu cumbalı evler ve tahta kafesler, gramofonlar, mataralar, testiler, Türk kahve setleri düven, mangallar, kemerler ne ararsanız mevcut.

Müze Müdiresi Esra Yaldız meslekten. Arkeolog. 'Turistlere tanıtılmıyor acentelerce' diye de yakınıyor. İçinde 500 kişilik mutfağı var. Çalışmıyor şimdilik. Bahçesi dizayn edilmiş. Yeşillikler içine gömülü ana yolun hemen kıyısındaki bu yer, görücüye çıkamamanın üzüntüsünü yaşıyor. Marmaris’in seyahat acenteleri, niçin kültür turizmine önem vermezler ki diye de düşünmeden edemiyoruz. Müzenin sahibi, buranın bütün masrafını karşılıyor şimdilik. Ya bundan sonrası?

Acenteler tur satmakla turizmin hakkından gelemez. Memleketin arkeolojik ve etnoğrafik değerlerini de turistlere göstermeliler. Reklam kitapları yapıp dağıtmak için işyerlerinden külliyetle paralar koparılmak da turizmden sayılıyor ne yazık ki. Bir memleketin ar damarıdır, şah damarıdır kültür kalıntıları. O memleketin şeceresini ortaya kor.

Bunun için, 'Kültür turizmi' diyoruz.

Bu müzenin sahibini de kutluyoruz. Niçin kutluyoruz? Açmış kültür tezgahını, turiste damla damla, kare kare öz varlığımızdan kesitler sunuyor tek başına. Kökenimizi tanıtıyor göğsünü gere gere ve de tek başına... Bir kültür elçisi gibi dimdik ayakta duruyor... Halıcı Ahmet, 'Marmaris' in ''Fahri kültür'' elçiliğini ' yapıyor..

Marmaris' li diğer turizmcilerse!.. Onlar 'Her şey dahil' lerin peşindeler...

Ört ki, ölem!.

Resimler (Aaaaaaazzz sonra)

RESİMALTLARI: 2- Gramofonlar 2- Doğal yapı gözetilmiş 3- Oturma odası 4- Şipşak fotoğraf makinesi 5- Görkemli müze kapısı 6 – Düven 7- Şeref köşesi (Girişte) şiltler, plakalar, takdirnameler 8- Müze Müdiresi yer sofrasında (Sol başta) Arkeolog olarak bize izahat verdi 9- Gelin odası 10- Bahçe dizaynı doğa ile bütünleşmiş 12- Görkemli kupa 13- Kahve makineleri 14- Semaver ve ocaklar 15- Kaftanlar…

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara