- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Mart

Foto:Ara Güler
Mart, sessiz sedasız gelişen ve değişen, insana yaşama sevinci veren umutlariyla hava gibi dolar içimize.
Farkında olmadan kaptırırız kendimizi değişimin,uyanışın ve umudun yeşermesine.
Mart , ‘’toprakana’’ için oniki ayın sultanı olur;
Bir tohum filizini, kalenin burcunda, asfaltın kenarında, betonun içinden ızdırapla patlatır.
Dölünü almak için sabırsızlıkla sürülüp devrilen toprak kokusu yayılır meleketime.
Ana şefkatiyle saklar,korur,besler,büyütür tohumu toprak.
Köylümün eliden,alın terinden bire bin verir bu Ana, bire milyon verir bu toprak...
Dağlarından kopan karlar erir,coşar,çağıl çağıl ovaya iner akarsular.
KOCA VEYSEL
Sen , sadık yarinin koynunda ben, bir garip yolcu yetişmek için menziline .
Deşişen bir şey de yok aslinda, herkes kendini kandirmada.
Hani derdin ya ‘<ı>’Her kim ki olur bu sırra mazhar ,dünyaya bırakır ölmez bir eser’’
Ben ‘’sırrına ‘’ geç de olsa varabilmenin mutluluğunda, uğraşıyoruz ademoğluyla.
Koca Veysel sazının tellerinden dökülen türküler, ‘’çok ağır ‘’ geliyor yüreklere.
Koptukça senin aşkindan,uzaklaştikça gönüller gönülden , yaşanmaz kiliyoruz dünyayi.
‘<ı>’İlim ilim bilmektir,ilim kendin bilmektir,sen kendin bilmezsen ,ya nice okumaktır.’’
Diyordu ya Yunus, ‘<ı>’İlim bildikçe, kendimi bildikçe’’ korkuyorum Koca Veysel.
KEL ŞAHIN
Sert esen rüzgarının vurduğu kitabeleri okurum, Çanakkale ‘de.
<ı>'' Bastığım yerler toprak değildir '' benim.
Ne asil duygudur bu, düşmanini bile bagrina basip evladi gören ANA'nin ki?
Gözlerimin önüne,titrek gaz lambasının ışığında ,yırtık bir atlasın başında coğrafya dersi veren , - dedem - Sinop’un Bektaşağa Köyünden Mahmutoğlu ‘’Kel Şahin ‘’gelir.
O sorar, ben gezerim yırtık sökük Atlas’ın üzerinde Anadolu’mun,dağlarını,ovalarını .
Bulur ( bulmalıdır ) parmaklarım ; yayan, aç , mitralyöz sırtında gezdiği, yıldızları yorgan yapıp yattığı soğuk cepheleri.
KARIM
Aklımın ve yüreğimin kıpır kıpır attığı ,sevda ayımdır Mart.
Telaşlı,kıran,kırılgan....
Bendeki toprak adına söylenmiş derin iz
Karartmıştır gözlerimi, görmem, duyamam ''sevdalımın ''sıcaklığını
Aklım ve yüreğim tek parça.
Ne
Kırkından sonra açılan yürek , ''sitemli dillerine'' rağmen dört nala olmuş bir kere
Anla beni ne olur , ben '' bende'' değilim !..
KARACA
Uğraşır dururdum kendi halimde, çalıştığım okulların bahçelerini yeşertmek için.
Çocuklarımı etrafıma toplarım, Onlar’la büyüsün diye fidanlar dikerim.
Sınıfa kavanozda getirdikleri kurbağaları izlerim.
Takarım peşime civciv gibi, dereleri,ormanları,deniz kenarlarını gezerim
Rahat , çoşkulu, özgür...
Hayat ; dört duvarın arasına sıkıştırılamayacak kadar önemli ve güzel.
TEMA 'dan öğrendim, '' doğa '' kuralları olan koca bir okul.
Öğretmenim Karaca oldu , düştüm peşine ,yollar ince ve uzun...
Karaca; ‘<ı>’Bu ülke, senden sorulur.’’ ‘<ı>’Erozyon, TOPRAKANA’nın düşmanıdır.Tanı,öğren,mücadele et ! ‘’ ' ' Ölü ülke yurt olamaz,Ölü çocuk okuyamaz, Ölü toprak besleyemez,
<ı>Ölüler altın takamaz, Ölü asker savaşamaz,Ölü anne emziremez,Ölü hayvan otlayamaz,
<ı>Ölü politikacı konuşamaz'' dedi.
Şimdi neye baksam,ne yesem ,ne içsem,ne konuşsam adi TOPRAK oldu.
<ı>''Sen mi kurtaracaksın?'',''
'' Gözünü toprak duyuracası hırslarının peşindeki insanlara '' bilgi'' ile cevap veriyorum.
Onlarca ,binlerce Karaca yaratmak için çalışıyorum
Evet !
Üzerime vazife olmayan işlere karişiyorum !
ATAM
<ı>’’Yurt toprağı ;
<ı>( .... ) '' Bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet , fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.'' dedin.
'' Birinci Vazifem'i '' unutmadım , unutmayacağım !
Bu ülke ;
Benden sorulur, Koca Veysel !
Benden sorulur, Kel Şahin !
Benden sorulur, Karıcığım !
Benden sorulur, Karaca !
Benden sorulur, Atam !