- Kategori
- Aile
Meçule giden gemi

Bu gün, aile yapımızın, toplum yapımıza etkileri hakkında, biraz ahkam kesmek niyetindeyim. Aile yapımızın, güçlü olduğu söyleniyor. Bu güçlü olma durumu, toplum yapımızı da güçlü kılıyor mu? Ben 20 yaşımda evlendim. Güçlü aile yapımıza katkıda bulunmak için, hemen çocuk sahibi oldum. Durumu iyice güçlendirmek için, peşine bir çocuk, ve bir çocuk daha ve bir daha. Tam dört defa pekiştirdik gücümüzü. Bu genç yaşta, dört çocuk büyütmek demek, onlarla birlikte büyümek demek oluyor. Çocuk ile çocuk olmak, ve onlar biraz büyüyünce, bu kez arkadaş gibi olmak. Ama, ana, baba olmayı, bir türlü becerememek. Bana göre, yeni jenerasyon böyle yetişiyor. Ana, baba, yok, arkadaş var.
Osmanlı, Avrupa karışımı, bir şey. Kendimden örnek alıp, diyebilirim ki: Benim çocuklarım, beni seviyorlar mı, bilmiyorum. Ama, benim, kendi anneme ve babama gösterdiğim saygıyı, onların bana göstermediğini biliyorum. İşte bu durum, topluma da yansıyor. Toplumda, büyüklere ve yaşlılara karşı, saygı ve hürmet kalmadı. Ailede de, toplumda da, büyüklere babalık yada, moruk deniyor. Adı konmasa da, gençler ile, moruklar arasında, kopukluk var. İki kesim de, bir birine güvenmiyor ve saygı duymuyor. Moruklar, pardon, yaşlılar, elbette geriye dönüp, yeniden, genç olamayacaklar, Ama gençlerin, bir gün moruklaşmaları, kaçınılmaz. Gençlerin, düşünemedikleri şey, moruklardan, morukluğun nasıl bir şey olduğu hakkında bir şeyler sorup, öğrenmek. Yaşlılar, gençliği yaşadılar. Ama, gençler, yaşlılığı yaşamadılar, yaşlanınca neler olduğunu bilmiyorlar. Yaşlıların istediği, yaşlılıklarına değil, bilgeliklerine saygı duyulması. Avrupalının, aile yapısı zayıf, ama, toplum yapısı güçlü. Bu güçlü olma durumu, ekonomilerinden ve sosyal yapılarından kaynaklanıyor. Orada bireyler, devletin güvencesi altındalar. Aç kalma, işsiz kalma, korkusu taşımıyorlar. Çocuklar, genç olduklarında, rahatlıkla aileden kopabiliyorlar. Bizimkinin tam tersi bir durum.
Benim çocuğum, 40 yaşında, işsiz güçsüz olsa, ona devlet babası bakmaz, biyolojik babası bakar, yemez yedirir, giymez giydirir. Ne demiş, büyüklerimiz, “eşek yabanda ölür, sahibine dokunur” Bizim toplumumuzda, bireylerin, devlet katında, zerre kadar değeri yoktur. Devlet, son örnekte de görüldüğü gibi, vatandaşını, siyasi amaç uğruna, gemilere doldurup, tehlikeye ve hatta ölüme gönderebiliyor. Bir Avrupa ülkesinde, bu durum yaşansa, bunun olacağını göremeyen veya buna ön ayak olan hükümet, anın da istifa ederdi. Burada da görülüyor ki: Devletimiz, yabanda ölen, demeyelim de, yabanda öldürülen vatandaşına sahip çıkamamıştır. Bu olay, toplum yapımızın, ne kadar zayıf ve kaderci olduğunun bir göstergesidir. Devlet baba, bunun kader olduğuna çoktan karar vermiştir. Ben, toplum bilimci değilim. Aile sosyologu da değilim. Ben, yaşadıklarından ders çıkarmasını bilen bir babayım. Anlattıklarım, size uyar mı, bilmem.
Sonuç olarak diyebilirim ki: Aile yapımızın zayıflaması, toplum yapımızı da zayıflatmıştır. Zamanımızda, her şey, ekonomiye endekslidir. Bizim ekonomimizin, vatandaşına sahip çıkacak gücü yok. Bu kadar, işsiz, bu kadar yoksul olması ve yoksulların, avuç açar durumda olması, hayra alamet değil. Bu kadar insanın, bedava bir yolculuk için, bir gemiye doluşup, limanı belli olmayan bir yolculuğa çıkması, size ne anlatıyor bilmiyorum. Bana iflas ettiğimizi anlatıyor.
Osmanlı, Avrupa karışımı, bir şey. Kendimden örnek alıp, diyebilirim ki: Benim çocuklarım, beni seviyorlar mı, bilmiyorum. Ama, benim, kendi anneme ve babama gösterdiğim saygıyı, onların bana göstermediğini biliyorum. İşte bu durum, topluma da yansıyor. Toplumda, büyüklere ve yaşlılara karşı, saygı ve hürmet kalmadı. Ailede de, toplumda da, büyüklere babalık yada, moruk deniyor. Adı konmasa da, gençler ile, moruklar arasında, kopukluk var. İki kesim de, bir birine güvenmiyor ve saygı duymuyor. Moruklar, pardon, yaşlılar, elbette geriye dönüp, yeniden, genç olamayacaklar, Ama gençlerin, bir gün moruklaşmaları, kaçınılmaz. Gençlerin, düşünemedikleri şey, moruklardan, morukluğun nasıl bir şey olduğu hakkında bir şeyler sorup, öğrenmek. Yaşlılar, gençliği yaşadılar. Ama, gençler, yaşlılığı yaşamadılar, yaşlanınca neler olduğunu bilmiyorlar. Yaşlıların istediği, yaşlılıklarına değil, bilgeliklerine saygı duyulması. Avrupalının, aile yapısı zayıf, ama, toplum yapısı güçlü. Bu güçlü olma durumu, ekonomilerinden ve sosyal yapılarından kaynaklanıyor. Orada bireyler, devletin güvencesi altındalar. Aç kalma, işsiz kalma, korkusu taşımıyorlar. Çocuklar, genç olduklarında, rahatlıkla aileden kopabiliyorlar. Bizimkinin tam tersi bir durum.
Benim çocuğum, 40 yaşında, işsiz güçsüz olsa, ona devlet babası bakmaz, biyolojik babası bakar, yemez yedirir, giymez giydirir. Ne demiş, büyüklerimiz, “eşek yabanda ölür, sahibine dokunur” Bizim toplumumuzda, bireylerin, devlet katında, zerre kadar değeri yoktur. Devlet, son örnekte de görüldüğü gibi, vatandaşını, siyasi amaç uğruna, gemilere doldurup, tehlikeye ve hatta ölüme gönderebiliyor. Bir Avrupa ülkesinde, bu durum yaşansa, bunun olacağını göremeyen veya buna ön ayak olan hükümet, anın da istifa ederdi. Burada da görülüyor ki: Devletimiz, yabanda ölen, demeyelim de, yabanda öldürülen vatandaşına sahip çıkamamıştır. Bu olay, toplum yapımızın, ne kadar zayıf ve kaderci olduğunun bir göstergesidir. Devlet baba, bunun kader olduğuna çoktan karar vermiştir. Ben, toplum bilimci değilim. Aile sosyologu da değilim. Ben, yaşadıklarından ders çıkarmasını bilen bir babayım. Anlattıklarım, size uyar mı, bilmem.
Sonuç olarak diyebilirim ki: Aile yapımızın zayıflaması, toplum yapımızı da zayıflatmıştır. Zamanımızda, her şey, ekonomiye endekslidir. Bizim ekonomimizin, vatandaşına sahip çıkacak gücü yok. Bu kadar, işsiz, bu kadar yoksul olması ve yoksulların, avuç açar durumda olması, hayra alamet değil. Bu kadar insanın, bedava bir yolculuk için, bir gemiye doluşup, limanı belli olmayan bir yolculuğa çıkması, size ne anlatıyor bilmiyorum. Bana iflas ettiğimizi anlatıyor.