Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

06 Temmuz '11

 
Kategori
Güncel
 

Mehmet Güven'i kaybettik!

Mehmet Güven'i kaybettik!
 

Sendikacı arkadaşım, dostum, komşum Mehmet Güven’i kaybettim. 

Onunla aynı yaştaydık, çocuklarımızın yaşları da aynı sayılırdı.. 

İkimiz de geç evlendiğimizden, eşlerimizle aramızda Ali Taran gibi olmasa da ciddi bir yaş farkı vardı. 

Ama esas sorun, yaşımızla çocuklarımızın yaşı arasındaki farktı. 

Çünkü çocuklarımızla aramıza neredeyse iki kuşak giriyordu. 

Büyük oğlu Uğur kızım Nisan ile 8.sınıfta, diğer oğlu Özgür oğlum Arman ile 7.sınıfta birlikte okuyorlar. 

Mehmet’in gözü gibi sakındığı güzel kızı Selin ise ancak bu yıl okula başladı. 

Mehmet Güven Araklı’nın Kaymaklı köyünde doğmuş, köy yaşamının doğal ve sosyal çetin iklimiyle mücadele ederek büyümüştü. 

11 kişilik ailenin tek erkek çocuğu olarak kız kardeşleri tarafından el üstünde tutulduğunu bildiğimden, “kadın/erkek eşitliği” söz konusu olduğunda, onun ayrıcalıklı durumuna sıkça takılırdım. 

Onunla kamu çalışanlarının grevli/toplu sözleşmeli sendikal haklar mücadelesi sırasında tanışmıştım. 

Memuriyeti tercih ettiği için, IMF’ye verilen söz gereği yeniden düzenlenen Ziraat Bankası’ndan çıkarılıp, Sağlık Bakanlığı’na tayin edilmişti. 

Mehmet Güven ile yıllarca hep birlikte Meydan Parkı’ndaki sayısız eylemlere, basın açıklamalarına, toplantılara, yürüyüşlere katıldık; iktidar partileri önünde kınama eylemleri gerçekleştirdik; Ankara’da pek çok mitinge destek verdik. 

1 Mayıslarda eşimizi, çocuklarımızı aramıza alıp yürüyüşlerde sloganlar attık. 

Türkiye’de Trabzon’da devlet eliyle gerçekleştirilen her türlü insan hakları ihlallerine karşı birlikte tutum takındık. 

Kitaplar okuduk, birbirine kitap önerdik. 

Komşum olduğu için de mümkün olduğunca ailecek görüştük. 

Mehmet Güven hastalığı nedeniyle Ankara’ya gidene kadar KESK’e bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES)’nın Trabzon Şube Başkanlığını yürüttü. 

Son yıllarda şiddetli baş ağrısından bahsediyordu Mehmet, ancak gittiği pek çok doktor “sinüzit” tanısıyla geri göndermişti onu. 

Bu yılın ocak ayında iyice şiddetlenen baş ağrıları ve değişen davranışları nedeniyle eşinin ve çevresinin zorlaması sonucu Ankara’da ciddi bir muayeneden geçti. 

Ve acı gerçekle yüzleşti: beyninde tümör vardı ve müdahale edilmesi olanaksızdı. 

Mehmet moralini bozmadan ya da çevresine öyle göstererek, bu amansız hastalığı ile 6 ay mücadele edebildi ve 2 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. 

İnsan; yanı başındaki bir arkadaşı, dostu ya da ailesinden biri kanser olunca, şaşkın ördek misali umutsuzluk ve çaresizliğin girdabında dönüyor. 

Hastalığını ve sonucunu bilen akıllı bir insana nasıl davranılacağını bilemediğimden hasta ile yüzleşmemeyi, hatta ondan kaçmayı bir çare olarak görmüşümdür. 

Mehmet’e beyaz yalanlar söylemek yerine, görünmemeyi tercih ettiğim için vicdani bir hesaplaşma yaşar mıyım, bilmiyorum. 

Ama gece yarısına doğru gelen ölüm haberinin içimi delip geçtiği bir gerçek… 

Evinin önünde Uğur’un, Özgür’ün ve Selin’in hıçkırıklarına dayanmak mümkün değildi. 

Mehmet’in küçük sevgilisi Selin’in sarf ettiği duygulu sözlerin etkisinden kurtulacağımı sanmıyorum. 

Selin’in “Babamı artık göremeyeceğim, onu özleyince gizlediğim kravatlarını çıkarıp, koklanacağım” sözü karşısında doya doya ağlamaktan başka ne yapılabilirdi ki. 

3 Temmuz günü Araklı’nın Kaymaklı Köyü’ndeki cenaze namazına Trabzon’dan katılan KESK üyesi arkadaşlarının yüzünde, bu zamansız ölüme karşı isyan ve hüzün vardı. 

Toplumsal muhalefette saç ağartan Mehmet Güven gibi bir arkadaşımın cenaze namazını kıldıran yaşlı bir hocanın kadınları aşağılayan densizliğine ve Mehmet’ten bahsederken “Mehmet efendi” hitabına karşı bir şey yapamamanın ezikliğini yaşadım. 

Eşinin arzusu üzerine, Mehmet’in Trabzon’daki evinin kitaplığı önünde Kur’an okunması ve dua edilmesi sırasında oluşan manzara karşısında uzun uzun düşündüm. 

Çünkü Mehmet’in kütüphanesinde Nazım Hikmet’in şiir kitapları, Hasan İzzettin Dinamo’nun eserleri, Lenin’in “Bir Adım İleri, İki Adım Geri” kitabı, “Sosyalist Kültür Ansiklopedisi” ile Kuran-ı Kerim ve Büyük İslam İlmihali gibi kitaplar yan yana duruyordu. 

Sevgili Mehmet, Selin’e verdiğin “gelinliğinin kuyruğunu tutma” sözünü yerine getiremeden ayrıldın aramızdan.. 

Nur içinde yat uzun adam… 

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara