- Kategori
- Yılbaşı
Mektup...

Son yılbaşı-bayram kartının da ağzını yapıştırdı.
Tam iki yüz bin adet hazırlanmıştı.
Yaklaşık on beş adet yetişmiş ağacın gözyaşı,toprağın altından çıkan bakteri b.ku(petrol)ndan yapılan plastik boya,Hindistan’dan ithal mürekkep,Almanya’dan ithal makinede; tam 200 bin adet tebrik kartı hazırdı.Birazdan,” bak postacı” gelecek,Anadolu yollarındaki kar-kıyamet yolcuğuna başlayacaktı.
40bin küs’ürü cennet yolcularına,geri kalanı yandaşlara ve sayılanlara dağıtılacaktı.
Tam 200 bin mektup karanlık Anadolu yollarına çıktı.
Tam iki yüz bin taş, aynı anda fırlatıldı rampadan.
En büyük okyanusta dev birer dalga olması dileğiyle...
Tam iki yüz bin dalga çarpacak sandığa.
Sandık…
Üzerinde anka kuşu, nerdeyse yüz yıllık, naftalin kokuları, esvab, bayrak,i şlemeli-kanaviçeli örtüsüne sarılmış Kuran; sandığın içine yerleştirilmiş kibarca.
Sandığın üzerine yataklar yorganlar atılmış, yüklük küçük, misafirler büyük.200 bin mektuptan biri gelecek, içinde sözler içerecek.
Tam iki yüz bin söz.
Tam iki yüz bin umut…
Tam iki yüz bin insana ulaşacak; beşte nüfus…
Ulaştığında sevinecek,unutacak; yakacak oduna verdiğini bir kısa tatili.
Unutacak, kurban alamamanın; belki borca, belki bedelli amcanın elinde kesilecek; belki getirecek komşu acıyarak bir kilo et…
Belki, ”çocuklarım için” diyecek işçi emeklisi; ”çocuklarımın hatırı var, düşmesin komşunun diline… bir paket sigara daha borçlarınız bakkala.
200 bin mektup dalga,dalga Anadolu yollarında.
İçinde herkese için farklı yazacak, biliyor gönderen, açınca gören, işte bana, hatırladı; asacak cama, camekana.
Yıllar önce bozulup helikopter inmiş bir köye. Köylü buyur etmiş Tanrı misafiri.
Onlarda kusur etmemişler, giderken vermişler bir portakal yanlarında, onlara.
Ocağın üzerinde askerdeki Memed’in resminin yanına koymuşlar portakalı.
Geçmiş aradan iki yıl, düşmüş yolu komutanın aynı köye.
Baksa ki duruyor portakal ocağın üzerinde.
Demiş köylü: ”Komutan, sakladık hediyeni; acep bu ne ki?
Anlamış ki insan her yerde insan; saf bırakırsan insan; kirletirsen öğrenir insan.
Büyükannemin ataları anlatmış laf geldikçe ona. Eskiden bir ordu gelmiş buralara(haçlı). Komutanları boğulmuş ırmakta. Bir mevsim beraber yaşamışlar; vermiş bizimkiler sıkma börek, vermiş onlar emek.
Ermeni komşusu bir gece hastalanınca dedem, yetişmiş kış günü poyrazda.
Rum mezarlarının temizliğinden öğrenmiş atalarını anmayı. Hep en iyi komşuyken ülkenin doğusunda bir hasetlik bir kavgadan düşmüş şehit evdeki büyük oğul. Al bayraklara sarılmış tabutu, al bayrak beklemiş mezarını; ”bayram geldi anne,hoş geldin baba…”
Vuran çocuğun var 10 kardeşi daha. Ekmek aramakla geçmiş babasının ömrü.
Bir kış günü gelmiş köye partiden. Yarısı devlete yarısı bize demiş, zorla söküp almış büyük oğlunu. Karşılaşmışlar Şırnak’ ta , dağda.
Sıkmışlar mermileri, ne o görmüş onu, ne de öbürü.
Aynı gün cansız bedenleri düşmüş toprağa.
Ellerini ovuşturmuş silah tüccarı yüzünde iğrençüstü bir gülümseme;az önce bebeğe t….edip şarja koymuş çıkıntısını.
200 bin mektup 15 ağaç, ve bakteri b.ku; Anadolu’nun karanlık yollarında bir adama rastlamışlar eli heybeli…
Adam:”Savaşların olmadığı,herkesin birbirini merak ettiği, sevdiği, anladığı, kucaklaştığı, paylaştığı bir dünya için hoş geldin yeni yıl.
Dargınlıkların son bulduğu, ellerin öpüldüğü, küçüklerin anımsandığı, ölenlerin anıldığı, kucaklaşmaya hoş geldin bayram.
Kötülere…
Yaptığınız her bir kötüyü bilirsiniz.
Kötüye; uydurup beyninizde nedenler bulamayıp, rahat uykularınız kaçsın dileğim.
Çocuğum için kazanıyorum yalanına, birde inancım pahalı yalanına, manzarasında dinin, bir mahvedilmeyen, içi boşaltılmayan, ”bir hırka bir dosttan” başka ağır ibadeti olmayan dininde, iktidar kirliliğinde yapışmış asalaklar.
Asalaklar kirletirken dünyayı,hep bana…
Ezilirken bir çiçek, görüp basarak karıncaya, manzarasında seyretti elinde zemzemi. Sızlayan en Büyüğün, kainatın en Büyüğünün kemikleriydi.
Ve tüm kötüler, ölü bebeklerin üzerine basarak silah tüccarının yanında yerini aldılar.
Dağınıktı karşılarındaki saflar.
Saftılar ve dağınıktılar.
Camdandı evleri, sırçadandı gönülleri…
Yaşam, yaşlı bir kadının nasırlı parmağından bir parmak balı çalıverecekti dudaklarından dişlerinin arasında. Bir damla bal dudaklarına yapışacak, ve onları tüm bir yıl mutlu edecekti…
İşte Anadolu…
Tüm blog dostlarımın, tüm insanlığın; hüzünlü şarkıların yeşerdiği ülkemin insanlarının bayramını ve yeni yılını mutluklar, güzellikler dileyerek kutluyorum.
En güzel çiçekler sizlerin olsun…
Sağlıcakla kalın…