Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Mektup yolculuğu 2

Mektup yolculuğu 2
 

Karşımda umarsızca dikilen ve sanki bana gözdağı veren karlı dağların arkasında, diğer vadide küçük, büyülü bir kasaba vardı. Yaşadığım ev kasabanın dışında, yol ağzında, bahçe içinde küçük bir evdi. Büyülü bir fanus gibiydi. O kadar uzun aralıklarla kasabaya iniyordum ki, yolun sonunda bir kasaba olduğunu hep unutuyordum .Eski, büyülü kocaman anahtarı olan bir köy evi... Ne zaman o büyülü anahtarla kapıyı açsam, aydınlığın ortasına düşerdim.Küçücük pencerelerinden dünyanın bütün güneşleri dolardı içeri.Bana çok uzun gelen taş holün sağ tarafında iki küçük oda, sol tarafında da bir tane mutfak olarak kullanılan içinde ocağı bulunan bir oda vardı.Çıkarken düşmekten korktuğum, silinmekten ve fırçalamaktan erimeye yüz tutmuş, yer yer açılmış olan tahta merdivenler tam karşımda dururdu.Arada bir çatı katına sığınmak veya eski eşyaları karıştırmak için çıkardım.Her adımımda gıcırdayan tahtaların çökeceğinden korkarak...

Bahçe kapısından girdiğimde sol tarafta duran ve yıkılmasın diye çatısına dayanmış, artık ölü olan kavak ağacının gücüyle ayakta duran samanlık...sağ ve sol tarafta gözünün alabildiği kadar büyüklükte bahçeler...Bereketli, binbir ağacın, çiçeğin, otların, meyve ve sebzenin yetiştiği büyülü bahçeler...Bahçe girişinde bir türlü tırmanamadığım dut ağacı...evin sağ yanında yükselen, iki eski ve sağlam dost gibi duran kavak ağaçları...Dolu dallarıyla yerlere kadar eğilerek her defasında sarılı, kırmızılı gülücüklerle beni selamlayan erik ağacı...sabahları etek dolusu büyülü yeşil cevizlerle beni doyuran ceviz ağaçları...Rengine bakmaya ve tadına doyamadığım, ellerimi, ağzımı boyayıp beni maskaraya çeviren karadut...Aşağı yolun altında akan dere kenarında yetişen domates fideleri, vişne, kiraz, elma, muşmula, armut, kayısı ağaçları...çiçeğinin kırmızısına hayranlıkla, saatlerce baktığım nar ağacı, fındık ağaçları, kokusuyla bilinmez diyarlara uçtuğum koca ıhlamur, onun dostu koca çınar...

Bu kadarla bitmeyen büyülü ve bereketli bahçeler içinde kaybolup giden koca evin, koca anahtarı...

Yaz gelince canlanan, şenlenen büyülü kasabam büyük bir düğün evine benzerdi.Baharı başka, yazı başka, kışı başka güzeldi.Başaklar tarlalarda gelinlik kızlar gibi salınırdı, yüzümüzü yalayıp geçen akşam serinliğinde.Gelincikler tarlaların nazlı çiçeğiydi.Gün doğmadan düşülen yollar, mutlu ve bereketli topraklara kavuştururdu bizi.Bazen yolda bir kaplumbağanın peşine takılır, bazen önümüzden sıçrayıp geçen sincapların ardı sıra koşardık şen kahkahalarla.Davarların peşi sıra bizde dereye dalardık.Güle oynaya eğlenirken, yavru kuzular, keçiler de eşlik ederdi bize.Gece yorgun, cırcır böceklerinin ninnisiyle uyurduk.

Büyülü kasabam büyük bir düğün evine benzerdi...Büyü bozulmadan önce...

Ebru(Devam edecek)
 
Toplam blog
: 265
: 642
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1974 İstanbul doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. Bursa'da yaşıyorum. Her zaman yazıp defterler, aj..