- Kategori
- Mizah
Memur mesai saatleri

Uzun yıllar özel sektör deneyiminden sonra devlet memuru olmuş biri olarak yazıyorum bunları. İnanın ilk başta nasıl hareket edeceğimi bile bilemediğim mesai saatlerinde şimdi biraz biraz uyum sağlamış gibiyim. En azından şaşırmıyorum.
Öncelikle mesai saatleri belli olsa da bir ya da birkaç kişi tarafından sürekli esnetilir ve bu bir zaman sonra herkes tarafından benimsenip kazanılmış hak halini alır. Kazanılmış hak halini alan, geç gelinen ve erken çıkılan mesai saatlerine değil de olması gereken 08.00-17.00 saatlerine uyuyorsanız ‘devleti sen mi kurtaracaksın’ , ‘bu kadar çalışma madalya vermezler’ , ‘kendini kime kanıtlıyorsun’ hatta ‘birini mi bekliyorsun’ gibi sözlere maruz kalmak kaçınılmazdır ki saat henüz 16.50 dir. Sabah erken gelmişseniz de ki bu saat 07.55 ya da 08.00 dir ‘burada mı yattın’ , ‘sen hiç eve gitmez misin’ gibi sözler alır günaydının yerini.
Sabah 10.00 olana kadar kahvaltı ediyor olmak da bir haktır ki eğer o saatlerde birilerinden iş beklerseniz ‘ dur bir kendimize gelelim’ , kahvaltımı edeyim ondan sonra bakarım’ hatta daha da ilerisi ‘sabahın köründe de ne acelen var daha kimse yerinde yok ki’ sözlerini duyup mecburen iş için erken de gelseniz beklersiniz. Tabi kahvaltıdan sonra kahve içilmesi adetten ve en olağan davranışlardandır.
Öğlene yakın bir zamanda da 12.30 sa eğer yemek zamanı 12.00 gibi kimseyi pek bulmak mümkün olmaz, bulsanız da ‘yemekten sonra’ cevabını almak kaçınılmazdır. Yine sabah ve akşam mesaileri gibi öğlen arası zamanı da itinayla esnetilmiş ve kazanılmış hak halini almıştır. 12.20 de halen masanızdaysanız ‘rejim mi yapıyorsun’ ya da ‘yemeğe gitmiyor musun’ gibi muhabbetlerle karşılaşılabilir.
Yemek sonrasında içilen kahve ve ufak tefek muhabbetler de zaten bütün gün yoğun bir şekilde çalışan memurlar için haktır ki bir şey denmeye kalkılsa ‘iyi artık o kadar hakkımız yok mu’ ‘hiç mi başımızı kaldırmayalım’ gibi savunucu ve bir o kadar da soranı zor duruma düşürücü cümlelerle karşılaşmak mümkündür.
Artık kahveler ve başkalarının masasında edilen ufak sohbetler bitmiştir ki saat 15.00 olmuştur. Yapılması gereken bir iş geldiğinde ‘oooo saat de 15.00 olmuş yarın bakarız artık’ şeklindeki, yapılacak için öneminden dolayı olsa gerek, bölmemek için tam gün çalışmayı uygun görürler.
Hep Levent Kırca’nın programlarında seyrederdim de anlayamazdım ‘bu git yarın gel’ demesini memurların. Ve hep espri olsun diye söylendiğini düşünürdüm. Ancak gördüm ki gerçekten de devlet dairelerinde işler bu gün yapılamayacak kadar mesai saatleri az ve yoğunmuş.
Kısaca da işle ilgili bir şeyler danışacağınız birinin yanına gittiğinizde size söyledikleri ve aslında ne dediği ile ilgili birkaç şey yazacağım. Bilgisayarına gömülmüş bir memur size yazdığı yazıyla ilgili bir şey soracaksınız. ‘bir saniye bekle çok önemli bir mail geldi de onu cevaplıyorum hemen bakacağım sana’ mı dedi, aslında ‘okeye dönüyorum birkaç el kaldı bekle’ demek istiyor. Görmüyoruz ya biz ekranı. Neyse devam edelim. O sırada ‘tüh’ der refleks olarak ne oldu dersiniz ‘yazdıklarımı kaydetmeden bilgisayar hata verdi’ der. O kadar üzülmüştür ki o okeye dönerken başkasının bitmesine verdiği tepkiye de en uygun şey verilerinin kaydedilememiş olmasıdır. Aslında bu ve buna benzer örnekleri vermek mümkün. Ayrıca da hiç yabancı değil bize. Aslına bakarsanız örülen kazakların yerini bilgisayar oyunları aldı dersek pek abartmayız.
Hep arkadaşlarla tartıştığımız bir konu var. Eğer biz burada çalışıyorsak ve işimiz mesai saatleri içindeyse, bu zaman içerisinde yapılması gereken işlerden kaçmak ya da bu işlerin bizim işimiz olmadığını düşünmek çok yanlıştır. Çünkü ne kadar kaçarsanız ve sizin işiniz olmadığını düşündüğünüz işleri yaparsanız hem yaptığınız işten hayır gelmez hem de mutsuz olursunuz. İşin etik ve de helal kısmına hiç girmiyorum bile.
Bu yazdıklarımı okuyan memur arkadaşların çoğu kızacak ancak hepsi kendilerinde ya da çevrelerinde aslında bu olayların geliştiğini de içten içe kabullenecekler. Ne derseniz deyin bunlar benim gözlem ve düşüncelerim. Paylaşmak istedim.
Sahi unutmadan not: Yazıya konu olanlar hiçbir kurum veya kişi ile ilişkili değil tamamen hayal ürünüdür.