- Kategori
- Dünya
Miami’de eşcinseller sevgililer gününü kutluyor
Miami bir zamanlar Türkiye’nin çok fazla gündeminde olan yerlerden biriydi, sanatçılarımız,ünlülerimiz orada ev sahibi olmak için yarışırlar, hemen her tatillerini de orada geçirirlerdi. Ünlü olmayan birçok zenginimizin de orada evi vardır.
Miami gerçekten nasıl bir yer?
Turist olarak iki kez kez gittiğim Miami gözlemlerimi anlatmak istiyorum bu yazımda…
Miami, Amerika’nın en güzel sahile ve denize sahip şehirlerinden bir tanesi. Uçsuz bucaksız Atlas okyanusu sularında, kendinizi denize bırakmak hem ürkütücü, hem de keyifli…
Bizim plajlarımız ve denizlerimiz oraya kıyasla kat kat daha iyi, eksiğimiz tahmin edilebileceği gibi çevre düzenlemeleri, bakım, yani genel olarak belediyecilik uygulamalarından geliyor.
Orada denizin kıyısı belki 200 mt den fazla genişlikte bir kumsala sahip, oteller o mesafeden sonra başlıyor ve kumsalların hepsi halka açık, yani otele ya da kişiye özel kumsal yok.Kumsalın bitiminde otellerin önünden başlayan yerden biraz yüksek, bir ahşap yaya yolu var, burada yürüyüş yapan ve kulaklıklarıyla paten kayanlara rastlıyorsunuz.
Amerika’da ulaşım için mutlaka araba kiralamak gerekiyor. Toplu taşıma araçları yaygın değil, mesafeler çok uzak ve dağınık. Benzin ve araba kiraları ucuz olduğu için, özellikle aileler için en ekonomik ulaşım yolu orada bulunulan süre için araba kiralamak oluyor.
Arabanız ve elinizde haritanız varsa Amerika’da yolunuzu bulmak dünyanın en kolay işi. Yollar, kaldırımlar, gökyüzü, sağınız solunuz, her yer öyle sinyal ve işaretlerle donatılmış ki, kaybolmak, yol, adres bulamamak diye bir şey söz konusu değil. Geniş otoyollarda araba kullanmak ise inanılmaz keyifli ve insancıl..
Miami’nin görülesi yerleri olarak ; Bayside marinadan çıkılacak tekne turları, Coconat Grove bölgesi , “everglades region” denilen timsahlar bölgesi geliyor. Çok yakınındaki Orlanda’da bulunan Disneyland ve Universial Studios turuna da ayrıca iki gün ayırmak gerekiyor.
Denizden boat turuyla şehri tanımak için, ilk gün soluğu Bayside marinada aldık. Biraz kuyrukta bekledikten sonra bizim İstanbul boğazı teknelerine benzer, orta boy bir tekne ile deniz yolumuza koyulduk, merakla rehberin mikrofondaki sesinden anlattıklarını dinliyoruz.
“sol taraftaki yapay adada gördüğünüz muhteşem malikâne Madonna’ya ait, fiyatı 12 milyon dolar.”
“sağ taraftaki Tom Cruise’a ait, 15 odalı,
Devam ediyor ses:
“şu ileride gördüğünüz star adasındaki Cher’e ait muhteşem yapı, birinci sınıf malzeme ve işçilikle üretilmiş olup, her türlü lüks vardır içinde, fiyatı 9 milyon dolar”
“şu sol kıyıda gördüğünüz gökdeleninin 25. katında O.J. Simpson oturuyordu, fiyatı, ….dolar”
Anlıyoruz ki bu görkemli lüks malikanelerin yapıldığı adacıklar sonradan yapay olarak oluşturulmuş , hepsinin özel iskele ve kumsalları var böylelikle.Bir adada toplam iki, üç malikane var sadece.
Aynı zamanda şaşırıyoruz, biz emlak almaya mı geldik buraya, o kadar paramız var gibi mi duruyoruz acaba diye espri yapıyoruz..İşin para kısmına ise hiç şaşırmıyoruz, çünkü Amerika’da her şey bir para, pazarlama ve iş meselesi, düzen böyle.
Miami’de daha sonraki bir sabah, Art Deco bölgesini keşfediyoruz. Burada geçtiğimiz yıllarda öldürülen Versace’nin evini görüyoruz.ve biraz ilerisinde keşfettiğimiz News cafede sabah kahvaltımızı yapmak üzere duruyoruz. News cafenin önü yemyeşil park ve sonrası uçsuz bucaksız masmavi bir deniz. İnsanlar paten kayıyorlar, kay kay yapıyorlar. Ben siparişimi vermek üzere garsona yağda yumurta tarif ediyorum “egg with oil” gibi bir şeyler söylüyorum ama benim tarifimden hiçbir şey anlamıyor. Bu tipik Amerikalı davranışı, İngilizcenizi ve ne demek istediğinizi anlamak için asla yorulmazlar. Dünya onları anlasın, ihtiyaçları yoktur buna sanki.Sonunda anlıyoruz ki onlar yağda yumurtaya “sunny side up” diyorlarmış, böylece genel kültürümüz de artıyor.
Kahvaltı ederken, 14 şubat sevgililer günü akşamı da yemeği orada yemeye karar veriyoruz.
Sevgililer günü akşamı Art Deco Mezaluna’dayız, pizzalarımızı söyledik, bekliyoruz. Etraf vızır vızır Limuzinler, birileri iniyor geliyor. Ben hayatımda ilk kez “gay couple” lar görüyorum. Evet, eşcinseller elle, baş başa romantik bir yemekte sevgililer gününü kutlamak üzere geliyorlar, birbirlerinin gözlerinin içine bakmaya doyamıyorlar. Diyebilirim ki normal (yani kadın-erkek) çiftlerden çok, eşcinseller kutluyordu sevgililer gününü.
İşte Amerika biraz böyle bir yer, başka yazılarımda devam edeceğim.