- Kategori
- Beslenme / Diyet
Mideye değil oburluğa kelepçe gerek

Bebeğimiz ilk doğduğun da eli ayağı kaşı gözü yerin de ise boyu posu ile ilgili yorumlar yapar, eğer kilosu yerinde ise gururla “bizim oğlan pehlivan valla tam beş kilo doğdu” der bunu tüm zamanlar da keyifle anlatırız.
Çocuk çelimsizse anneye sitemler ederiz “ kız ne yaptın kedi yavrusu kadar bu” diye bir de hafif şaka yollu takılırız.
Bizler de şişman bebek sağlıklı bebektir nedense. Laf aramız da bu tombiş yanaklı bebekleri sevmesi de pek hoş olur sıkıştırırız annesi ve babasının fark etmediği anlarda. Bağırır durur o şirin gözlerinden inci gibi yaşlar döker.
Ahh ahh şimdi elimde olacaktı böyle bir bebek…
Bazı çocuklar iştahlı aman yesin bünyesi kuvvetlensin diye yedikçe yedirir anneler, anne yedirmiyorsa gizlice şekeri çikolatayı dayar anneanneler babaanneler sözüm ona çocuğu mutlu ediyorlar. Aslında bu çocukları obeziteye doğru gidişin temelini atılması bu zamanlarda başlar.
Bugün bir arkadaşımın yakınının rahatsızlandığı haberini aldık çok üzgündü arkadaşım.
Tüm aile kilolu aslın da anne baba çocuklar. En küçük çocuk şişmanlık nedeniyle askerlikten kaçma amaçlı daha bir fazla yemeğe başlamış. Gitgide bu yemek yemeği abartarak kilosuna kilo katmış. En sonun da nefes alamayacak hale gelince halk arasında söylendiği şekli ile mideye kelepçe taktırılması önerilmiş.
Ameliyata gitmeden bir hafta önce delikanlının bir isteği olmuş babasından; “baba şimdi kelepçe takılırsa önümüz de kurban bayramı var ben o zaman et yiyemem en iyisi sen kes bir koyun bol bol yiyeyim “ demiş.
Baba ne yapsın kıramamış oğlunu kesmişler koyunu kavurmasını, etini budunu işkembesini bir güzel ailecek yemişler.
Ameliyata giren delikanlının durumu pek parlak değilmiş. Üzülmüş tüm aile fertleri.
Acaba bundan ders aldılar mı?
Yemenin içmenin sonu yok. Çocuklarım sıkça uyarır beni “sebze ye anne, her şeyden az az ye ama abartma. Sabahları kahvaltını mutlak et, öğlen hafif şeyler ye, akşam yemeğini erkenden ye, yemek sonrası hemen yatma bol bol yürüyüş yap” diye sıkça uyarırlar.
Şişmanlığa Neden Olabilen Hatalı Davranışlardan Bazıları
Hızlı yemek, büyük lokmalar almak, az çiğnemek; Sanki birileri yemeği önümüzden alacak gibi ya da bitecek gibi saldırırız yiyeceklere, ağzın içinde şöyle bir tur attırıp yutuveririz.
Öğün atlamak, öğün aralarında sürekli bir şeyler atıştırmak; yemek saatini geçirip sonrasın da dolabı açıp bulduğumuz tüm zararlı şeyleri doyma duygusunu unutarak yer yutarız.
Sıkıntılı veya stresli durumlarda aşırı yemek; zaten yemek yemek için bahane arayıp dururuz derdi kederi unutacakmışız gibi yer sonra da çevremizdekilerin bizi uyarması üzerine “ben ne yaptığımı biliyor muyum?” gibi saçma bir yanıt veririz.
Ziyaret ve davetlere sık sık katılmak ve bütün ikramları kabul etmek gibi başka bir alışkanlığımız da vardır. Açık büfeler de tabaklarımızı silme doldururuz. Yabancıların tabaklarına aldıkları yemekleri görünce de “ neleri kaçırdıklarını bilmiyorlar der güleriz ağlanacak halimize”.
Akşam yemeğinden sonra yatıncaya kadar sürekli yemek; yemek sonrası önce meyveler gelir ardından çay ve börek çörek ardından kuru yemiş sonra da içim kazındı diyerek kocaman bir sandviçi mideye indiririz.
Su içmemek veya az içmek; Unuturuz su içmeği ekmek vazgeçilmezimiz ama su ekmek ve yiyecekler boğazımıza dizilmezse aklımıza bile gelmez. Cola türü içecekler sofranın vazgeçilmezidir. Kendimi içtiğimiz gibi bebeciklerimizi de tanıştırırız.
Bu liste uzar gider. Ömrümüzün uzun olmasını istiyorsak midemize değil, oburluğumuza kelepçe takalım. Sağlık dolu günlere.