- Kategori
- Aşk - Evlilik
Mihenk Taşı

Artık bu yüreğe ihtiyaç kalmadı. Eğer ihtiyacın olduğunda sana yardım edecekse, yüreğimi bırakıp gidiyorum sağ avcunun içine... Na yaparsan yap, ister unut beni, ister başkasını sev ama sakın o küçücük yüreği avuçlarının arasından kaydırma, düşürme bir yerlere... Çünkü biliyorum ki o yürek , benim göğüsümde atar, birde senin avuçlarının sıcaklığında...
Her seçim bir vazgeçiştir... Biz seçimlerimizle sevdalarımızdan mı vazgeçtik? Birbirimize gelen tüm yollar kapalımıydı? Yoksa bizler birer çıkar yol mu bulduk hayatlarımızda...
Şimdi beklediğim tek şey bir gün bu anlarımın pas tutması.... Pas lekesi de çıkmaz ki kolay kolay... Elbet onun da vardır bir kolayı... Gönül pası bu ne bir başka sevgi temizler, ne bu sevgi parlatır gönül bahçemizin kapısını...
Şimdi açmaya kalkanlar gıcırdıyor diye korkuyorlar, gönül olmuş filmlerdeki korku evi giriyorsun karanlık, tozlu, örümcekler ağlarıyla sarmış dört biryanı, ağların duruşundan belli ki girilmemiş o günden beri herşey eski bırakıldığı gibi... Ne kadar istesekte kurtulamayız, belki de kurtulmak istemeyiz... Hem kim kurtulabilmiş ki anlardan...
Merak ediyorum gönül çatı katında ne var diye ama zemin gıcırdıyor, basamaklar ise kırık dökük ha kırıldı, kırılacak tutunacak bir yer yok duvarlar çökük dökülüyor... Tutunacak merdiven kenarı bile kalmamış oysa biraz dikkatli inceleyip tozları uflesek yukarı doğru uzanan bir sevgi motifi kırık, dökük böyle olmasına rağmen bile var bir albeni...
Hiç çıkılmaması gerek aslında ama bu da merak neler var daha kendini ne arıyorsun tozlu raflarda... Ha orada ufacık bir yerde dikkatli bakmazsan göremezsin... Bu kadar viranelikte hayret bir o korunmuş orda alıyım onu dedim. Sallandı yürek sanki kalsın der gibi anladım ki herşey yıkılmış o kalmış tek anladım ki o mihenk taşıymış bıraktım usul usul indim... Anılara basmamaya özen göstererek... Korkma dedi zamanla geçecek... Biliyorum bu özlem de bitecek... Neler bitmedi ki...
Seni düşünmediğim kendime söz verdiğim akşamlardan bir tanesindeyim gene... Ne zaman yazıldığı önemli değil, nasıl yazıldığı hiç... Öyle işte... Tek hatırladığım bir şarkının sözleriydi... "Dinmiyor hiç bu akşam ne göz yaşım ne acım...Bu akşam her akşamdan sana pek çok muhtacım... Senden başka kimseye yok benim ihtiyacım..."
Sanırım artık biz hayatla ödemiştik... Ne borcum kalmıştı ne alacağım... Alınacak ne varsa almıştı benden bir daha yerine koyulamayacak...