- Kategori
- Güncel
Mısır bahane, inceden ayar vermek şahane!
Herkes gibi lafa “Darbe kötü bir şeydir!” diye başlayayım; “Bazen gerekir” demek resmen “Darbe yanlısı olmak” demekle eşdeğerdir bazı ülkelerde ki fazlasıyla “tüü kaka” durumudur; sahi ne demek istedin diye sormaya hacet duymadan bir başlık altında toplananların yanlarına atıverirler vallaha!
O başlık Ergenekon mu olur, Balyoz mu, Gezi mi, Siber suçlu mu, bilinmez!...
Aslında lafı döndürmenin de anlamı yok, Mısır’da yaşananları yalnızca haber olarak bilen biri olarak ahkam kesmemin de anlamı yok!
Yok ordu fena yaptı ya da Mursi hak etti de diyemem; o coğrafyada yaşayanlardan olmadığım sürece analiz yapmam yalnızca abesle iştigaldir.
Aman, bana ne de diyemediğime göre; tek yapabileceğim mantık ve duygularım ile bir senteze varmak…
Sesli düşünmeyi “yazarak düşünme” şekline dönüştürdüğümü bir kez daha hatırlatayım ki nasıl ki sesli düşünürken gereksiz kulvarlara girip, bazen de yanlış yapabiliyorsam, burada da aynısı geçerlidir.
Ki; hata yaptığımı fark ettiğimde özür dilemenin de bir erdem olduğunu bilirim, çok şükür!
Neyse, öncelikle şuradan başlayacağım: Yaşamak için çalışan, efendime söyleyeyim kalacak yer, yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını karşılayıp üstüne de barınak, yani ev, kirasıdır, elektriği-suyudur ile uğraşan insanlar çalışmaktan ve hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktan yorgundurlar.
Bu insanların en büyük isteği evlerinde yemeklerini yiyip, biraz televizyon falan izleyip, biraz da keyfini yerine getirecek bir şeyler ile zaman geçirip ertesi günkü iş koşturmalarına devam edebilmek için dinlenmeleridir.
Bu insanları durduk yerde sokağa çıkartamazsınız!
“Marjinal” denilen kişiler “Kürkler hayvanların ölümü demektir!” diye insan ölümlerinin umarsızca yaşandığı coğrafyada yürüyen kişilerdir.
Hayvanların kürkleri için öldürülmesi vahşicedir, protesto etmeleri de bir o kadar insancıldır lakin insanların hayvan gibi öldürüldükleri ülkelerde bu protestolar marjinalliktir.
Demem o ki, milyonlarca insan durduk yerde sokağa çıkmaz!
Meydanları doldurmaz!
Bir dertleri vardır, elbet!
Tek tek diyemedikleri; ancak toplanınca kendilerini ifade ettikleri…
Belki de tek tek söylendiğinde önemsenmediklerinden de olabilir. Ya da tek iken içeri alınıyorlardır da, korkularını içlerinde büyütmüşlerdir, taa ki patlak verene kadar…
En basit hali ile durduk yerde halkı sokaklara dökemezsiniz!
Bir Avrupa ülkesinde on-yirmi kişi dahi protesto yürüyüşü yapar; derdini anlatır, olur biter. Lakin demokrasi o ülkelerde “çakma” değildir ki velhasıl kimse de gözaltına alınmaz!
Ayrıca şu gerçeği de ifade edeyim: Gerçek demokrasi ile yönetilen ülkelerdeki vatandaşlar rejim değişsin diye de yürümezler!
Rejimden memnun olan insan niye rejime karşı olsun ki?
Onlar bizim için kıl-tüy sayılabilecek konularda yürürler; zira ne yönetenlerin hakaretlerine uğrarlar ne de hakları ihlal olur; yönetimdeki partiyi seçmeseler de…
******
Şark kurnazlığının demokrasi ile dansı bildiğiniz iki sallanma…
Ne bir figür, ne bir estetik; hatta istekten yoksun… Pistte bir-iki dönüver gitsin hesabı…
Hani; dans etmek istemeyen adamın sırf karısı tutturdu diye piste çıkıp, bir-iki ayak basma sonrası “Hadi yeter, oturalım artık!” diyerek kulağına üst sesten ültimatom verirken etrafa gülümsemesi gibi!
******
Şark kurnazlığında demokrasi işine geldiğinde sevilen, işine gelmediğinde ise kalkan olarak kullanılan bir kavramdır, maalesef!
En güncel misal: “Seçimle gelen ancak seçimle gider!” diyen hükümetimiz seçimle gelen milletvekillerini hala dört duvar arasında tutuyor.
Eee, madem öyle, dokunulmazlık hakkı tümden kaldırılsın denildiğinde sus-pus!
Demokrasi bu değildir işte!
Buna Şark kurnazlığının demokrasiyi elinde oyuncak etmesi denir!...
******
35. maddeyi iptal etmek hükümetin “Darbe” korkusunun bir yansıması; işini layığıyla yapan bir hükümet neden darbeden bu kadar korksun?
Korkması gereken hükümetler şunları yaparlar: Halkın çıkarlarını korumak yerine şahsi çıkarlarını korurlar.
Vatandaş fakirleştikçe yönetenler zenginleşir. Derdini anlatamaz hale gelir vatandaş, oy sandığından sonra kale alınmaz; yandaşlar semirdikçe semirir, diğerleri ezildikçe ezilir…
Güvenilir bir adalet kalmaz, üstüne yapıştırılan “Suçlu” etiketini söküp atman “Suçsuzluğun” ile değil de dayanaksız önermeler, sahibi bilinmeyen “Gizli Tanık”lara önem verilirse…
“Milli Değerler”i değersizleştirmek için çaba sarf ediyorsa ve halkın bu konudaki hassasiyetini göz ardı ediyorsa…
Dini devlet işlerine karıştırıyor, ezmek, kışkırtmak amacı ile kullanıyorsa…
Vatanın bölünmezliğini “Bölünürlülük” ile değiştirmeye çalışmadıkça…
Vatan topraklarını yabancılara satmayıp, vatan sermeyesini yemedikten, yedirmedikten ve hatta üstüne değer kattıktan sonra demokrasi ile başa gelen hiçbir hükümete darbe yapılmaz!
Hele ki bireysel kazançları çoğalttıktan sonra…
Misal, 44 lira zam gelmiş emekli aylığına; waw… Kırk dört lira!...
Akabinde sigara ve içkiye yine zam gelmiş!
Ne sigarayı ne de içkiyi savunacak değilim; ancak şunu da net bir şekilde ifade etmek isterim: Her ikisini de seven biriyim!
Maliyeti üstünde, sırf tarz meselesi olduğundan, içki ve sigaraya gelen astronomik rakamlı ayarlar bile topluma bir ayar verme niteliğinde!
Haa, bu arada, Tekel’in yok edilme aşamasında tütün ihraç eden bir şirkette ihracat müdürüydüm; eni-konu konunun bir başka açıdan bakılması gerektiğini de öneririm!
Tütün konusunda özel bir toprağa sahip ülkemiz, kotalar gereği tütün üretemez oldu!
Oysa “İzmir” tütünü dün ya piyasasında en değerli tütündür.
Yok oldu!
“Yok ettirildi!” demek daha doğrusu!
Tekel işçileri ne sıkıntılar yaşadı; sonuç ne oldu?
“Seçimle gelene hesap sorulmaz!”
******
Bir tarafsız kurum olması gerekir: Seçimle gelen seçim vaatlerini tutuyor mu? İşini layığıyla yapıyor mu? Yoksa dokunulmazlık zırhını sırtına geçirip, bir de demokrasi kılıcını eline alıp diktatörlüğe mi soyunuyor?
Eğer, yansız bir kurum denetlerse, ne mutlu; her denetleme yetkisi bulunanı bir şekilde kendine bağlayan bir yönetim varsa; onun adı demokrasi değil “Demokrasiyi kullanan Otokrasidir”!
******
Böyle bir durumda halkın kişisel iletileri cevapsız kalıyor, hatta “Devlete karşı suç işleme”, olmadı “Devlet büyüklerine hakaret” olarak addediliyor ve infaz gerçekleşiyorsa ve buna karşılık vatandaş kendine yöneltilen hakaretlerden dolayı dava açamıyorsa… (Açsa da bir işe yaramayacağını bilerek ve de üstelik fişleneceğinden emin olarak)
Fişlenenlerin de bir şekilde cezalandırılacağını bile bile…
Bir yerden patlayacak, şekerim, Mısır için kim haklı kim haksız bilemem; hatta müdahale edenleri de kınıyorum; zira en basit örnek biziz!
Gezi Parkı için kim ne derse desin önemli olan bizim ne hissettiğimiz ve istediğimizdir!
Yani; “Dış mihraklar” diye yana yakıla demeç verenler ne diye Mısır’ın iç işlerine karışırlar, onu da anlayamıyorum!
Hoş, Suriye konusundaki yandaşlıkları da anlayamamıştım zaten ya…
******
Çok uzattım, farkındayım.
Eğriyi-doğruyu bulacağım diye kafanızı şişirdim.
Bunca laftan sonra son söz olarak şunları söyleyebilirim:
* Yönetim şeklinden memnun olan hiç kimse darbe beklentisine girmez!
Darbeyi alkışlayanların ne gibi sıkıntılardan mustarip olduklarını bilmeden ahkam kesmek olmaz!
* Yönetim elindeki yetkileri şahsi çıkarları için kullanıyor, vatandaşlarını ve vatan topraklarını şahsi malı gibi harcıyorsa ve denetleyecek “Yansız” bir merci kalmamışsa ve vatandaşlar bundan rahatsızsa darbe yapılabilir!
İster sivil, ister ordu…
Tek yol eğer bundan geçiyorsa; haklı olan kazansın!
******
Demokrasi ile başa geçenlerin şöyle bir misyonları vardır: Verdikleri sözleri tutmak!
O sözler tutulmamışsa eleştirir o halk; ister oyunu versin ister vermesin!
Seçilerek hükümetin başına geçenlerin şöyle bir sorumlulukları vardır: Bunları ve şunları yapacağız derler; yaparlarsa yalnızca seçenler değil, halkın çoğu zaten alkışlar!
(Hangi vatandaş rahatını bozmak ister ki?)
O sözler tutulmadığında başlar bütün problem; yandaşlar aynı ağızdan konuşur, diğerleri isyan eder; demokratik ülkelerde halk birbirine düşürülmez ancak Şark kurnazlığı ile demokrasiyi kullanmak isteyenler şirazeyi şaşırırlar!
Eee, demokrasi lafı kullanıla kullanıla içi öyle boşalır ki; gün gelir kimseye hayrı dokunmaz, bağzı ülkelerde!
hhtp//twitter.com/Gulgunkaraoglu
gulgun_2006@hotmail.com