- Kategori
- Spor
Moralini ve hedefini yitiren Beşiktaş, Fenerbahçe'yi yenebilir mi?

Sezonun kaderini 19. ve 22. hafta oynanacak karşılaşmaların belirleyeceğini, daha doğrusu Fenerbahçe’nin ligdeki pozisyonunun ne olacağının bu maçlardan alacağı sonuçlara bağlı olduğunu bundan haftalar önce konuşmuştuk. Ancak o tarihlerde Trabzonspor 9 puan farkla liderdi ve henüz 5 hafta içinde bu puan farkının kapanabileceğine ilişkin bir belirti yoktu ortada. Trabzonspor ilk üç hafta içinde, bunlardan üç tanesi Fenerbahçe’ye olmak üzere öylesine beklenmedik puan kayıpları yaşadı ki Fenerbahçe’yi ister istemez havaya soktu, kısa sürede yarışa dahil etti.
İşin bu tarafından bakınca Fenerbahçe için Beşiktaş karşılaşması mutlak kazanılması gereken bir maç olmaktan çıktı. Çünkü Trabzonspor’un istikrarlı çizgisini yitirdiğini görüyoruz. Bursaspor’un dün farklı yenilgisi de enteresan bir sonuç olarak notlarımız arasına giriverdi. Trabzonspor’un iki hafta sonra İnönü’ye, 28. hafta da Arena’ya konuk olacağını hesaba katarsak Fenerbahçe için İstanbul derbilerinden 3 puan çıkarmadan kalan maçlarını puan kayıpsız geçmesi şampiyonluk için yeterli olabilir.
Peki, bu bir çeşit durum tespitiydi. Gelelim, karşılaşmanın maç öncesi bizim tarafından oynatılmasına…
Trabzonspor ve Bursaspor’un bu haline bakıp, Beşiktaş’ın elindeki fırsatları nasıl harcamış olduğunu hatırlatarak başlayalım. Beşiktaş sezon ortasında farklı bir transfer modeli uyguladı, kağıt üzerinde şampiyonluğun en büyük favorisiyken realitede Avrupa kupalarına katılıp katılamayacağı konuşulur oldu.
Beşiktaş 11 kişiyle oynanan futbol karşılaşmasının ancak yarısının potansiyelini kullanabiliyor. İlerideki 6 futbolcunun önemli atak organizasyonları geliştirdiğini söylesek de gerideki kalecisi dahil 5 oyuncu hem diziliş, hem konsantrasyon hem de futbol becerisi yönünden çok aksıyor. Dinamo Kiev bize kralın nasıl çıplak olduğunu gözler önüne serdi. Ayrıca bunu yaparken Beşiktaş’ın defansif anlamda tam kadro diziliş halinde durduğu anları değerlendirdi. Eksik yakaladığı, kontra ataklarda biraz daha dikkatli olabilse bir başka gerçeğin de ortaya çıkmasını sağlayacaktı.
Beşiktaş ligin ilk yarısında da Fenerbahçe’ye benzer açıklar vermiş; daha ilk yarı bitmeden üç-dört farklı bir sonuca gidilmesi normal olacakken rakibinin ikramıyla tek golle kurtarmıştı. Üstelik o maçta deplasmanda oynuyordu.
Geçen sene Beşiktaş’ın 3-0 kazandığı karşılaşmanın ilk yarısında da sarı lacivertliler üstün olan taraftı. Ancak o Beşiktaş sabırlı top oynuyordu ve Fenerbahçe’nin açık vermesini beklemişti.
Schuster’in sabırsız, bir an önce gol isteyen futbol anlayışının, Beşiktaş taraftarının “Kartal gol gol gol!” sesleri ile birleştiğinde Fenerbahçe karşısında çok önemli açıklar vermesi sürpriz olmayacaktır.
Fenerbahçe ligin ilk yarısında savunmasını oturtmak için çok çaba verdi. Sonra buna orta sahada güçlü oyuncuların mücadelesi eklendi. 60 dakikalık kondisyon yükseltildi. Aykut Kocaman son zamanlarda takımına geriden top kaparak hızlı hücumlar yapmasını uygulatıyor. Son iki karşılaşmada Fenerbahçe rakiplerini bu şekilde çok eksikle yakalamasına karşın bitirici oyunlarda başarılı olamadı.
Fenerbahçe ilk defa şimdi bu taktiğini deneyebileceği bir takımla oynayacaktır.
Fenerbahçe maçlara baskıyla başlıyor. Mehmet Topuz, Selçuk Şahin, Gökhan Gönül (ve hatta Lugano ve Yobo) bu anlamda görevlerini neredeyse eksiksiz yapıyorlar. Bu oyuncuların yüksek direnci, Beşiktaş’ın daha kırılgan ayaklara sahip hücum futbolcularının top oynamasını engelleyebilir. Defansta eksik yakalanmayan Fenerbahçe’nin devre bitmeden hatta ilk yarının ortalarında bulacağı bir gol maçın bütün şeklini bu senaryoya göre gelişmesine neden olabilir.
Alex’in yüksek form düzeyi, farklı bir görev bilinciyle top oynuyor oluşu Fenerbahçe’yi ligin diğer bütün takımlarından farklı hale getiriyor. Beşiktaş’ta benzer özellikle sahip bir futbolcusu yok.
Fenerbahçe’nin en zayıf bölgesi ise sol tarafıdır. Beşiktaş’ın etkili sağ ayaklı forvetleri bu bölgedeki açıkları değerlendirebilirse erken bir gol izleyebiliriz. Aykut Kocaman’ın bu maçta Santos’un ileri çıkışlarını engelleyeceğini tahmin ediyorum.
Yine bir başka bilinmeyen; Emre’nin nasıl oynayacağı yönündedir. Geçen sene Fenerbahçe Kazım’ın disiplinsizliğinin kurbanı olmuştu. Emre’nin G.Kore karşısındaki sinirini hatırladığımızda İnönü atmosferinin kendisini kaybetmesi için yeterli bir sebep olacağını söyleyebiliriz. Çok kolay kart gösteren bir hakemin maç yöneteceği göz önünde bulundurulursa Emre Fenerbahçe’nin yenilgisini hazırlayan oyuncu olabilir.
Aynı şeyi Quaresma için de söylemeliyiz. D. Kiev maçının son dakikasında rakibine tekme atan bir oyuncunun derbinin kırılma anlarında ne tepkiler göstereceğini kestirmek mümkün değildir.
Beşiktaş bu maça moralsiz, hedefsiz çıkıyor. Bir çeşit var olma, Schuster’in geleceğini belirleme karşılaşması olduğunun tarifini yapabiliriz.
Beşiktaş’ın ligdeki pozisyonu için kazanmak zorunda olmaması, psikolojik etkenlerin ön planda olması aynı zamanda siyak beyazlıların handikabı haline geliyor. Son yıllarda derbilerin sonuçlarını takımların ligdeki pozisyonlarının belirlediğini gözlemliyoruz. Son beş yıllık döneme baktığımızda bu anlamda Fenerbahçe’nin sürekli bir kazanma alışkanlığı yarattığını hatırlıyoruz.
Fenerbahçe’nin oynamaya veya oturtmaya çalıştığı futbolun da Beşiktaş’a ters gelebileceğini söylememiz gerekiyor.
Kısaca Beşiktaş bu maçı kazanabilmesi için daha önce hiç yapmadığı, denemediği, son on maçlık performansının ötesinde bir şeyler yapması gerekiyor.
Fenerbahçe ise normal oyununu oynayarak bu maçtan 3 puan alabilir. Kaybetmesi ancak yüksek konsantrasyon ve motivasyon eksikliği ile kötü bir maç çıkarmasına bağlı olacağını tahmin ediyorum.