Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '10

 
Kategori
Haftasonu
 

Mudanya, Giritli Mahallesi ve çocukluğum

Mudanya, Giritli Mahallesi ve çocukluğum
 

Giritli mahallesindeki caddeden evlerin görünüşü


Mütareke binasının bulunduğu meydandan başlar mahalle.

Denize ve birbirine paralel üç cadde ve bu caddeleri dik kesen solaklardan oluşur.

Girişleri cadde üzerinde (cadde dediğime bakmayın daracıktır) olmayan evlerin

dik sokaklar üzerindedir. Kapıdan çıkıp başınızı denize doğru çevirirseniz

mutlaka denizi görürsünüz. Camdan kafanızı uzatıp baksanız da olur, görürsünüz

mutlaka hem de esen poyrazı içinize çekerek.

* * *

Çoğu, iki katlı ahşap evlerden oluşur.Halk arasında Giritli Mahallesi olarak bilinen Halitpaşa mahallesidir burası.

* * *

Mudanya mütarekesi ve ardından imzalanan Lozan Anlaşmasıile gerçekleştirilen

nüfus mübadelesi sonucunda bu bölgedeyaşayan Rumlar Yunanistan’a Girit’teki Türkler ise buraya yerleştirilmiş.O yüzden mahallenin adı böyle kalmış.

Piçiretu adlı mühendis tarafından planlanmıştır.

* * *

Geçtiğimiz hafta sonu yolum Mudanya’ya düştü. Bende fırsat bu fırsattır diyerek

kaçamak yaptım Giritli mahallesine. Yürüdüm denize paralel yol boyunca.

Elimle koymuş gibi buldum 2 katlı, girişi sokaktan ama caddeye bakan evi.

Ne talihsizlik restore edilmemiş, harabe olmuş ama dim dik duruyor yine de.

Yine poyraz vardı.

* * *

Dağılan saçlarıma aldırış etmeden kapıyı çaldım.

Merdivenlerden inen ayak seslerini duydum.

Kapı açıldı. Dokuz yaşlarında, saçları iki yandan örgülü bir kız çocuğu karşıladı beni.

Tanıttım kendimi -‘senim ben, yıllar sonraki halin’.

-‘Çok özlemişim.’ dedim seni ve buraları.

Yüzüme baktı ve sadece dolaşalım dedi.

Nasıl sevindim.

* * *

-‘Karşıdaki yağhaneyi görüyor musun?‘

-‘Hayır ‘dedim -‘dikkatli bak’ dedi.

-‘Hani giderdik, çok severdin sen seyretmesini süzülen yağların su dolu havuzlardaki salınışını’.

Doğru ben o zaman öğrenmiştim yağın suya karışmadan suyun üzerinde durabildiğini.

Kış başında önce dip zeytinleri toplanır ve doğru yağhanelere getirilirdi o zamanlar.

Süzülen yağlar, taş havuzlardaki suyun üzerendeki raksını tamamlayınca kadar kalırdı.

Şimdilerde bu yöntem kullanılmıyor. Taş baskı deniliyor adına.

* * *

Deniz kenarına koşturdu kız çocuğu, ben de peşinden.

-‘Bak balık tutmak için üzerine çıktığımız kayalıklar.’ dedi

Önce ıslanmamayı öğrendim. Sonra da tutulan balıkları zafer nidasıyla tekrar denize yollamayı.


Sümüklü balık derdik nedenini bilmeden. Oysa düpedüz kaya balığı idi genelde tuttuklarımız.

* * *

Uzun uzun baktım şimdi ne kadar farklı her şey. Poyrazla gelen dalgalar değişmemiş bir tek.

Aynı değil hiçbir şeyin tadı. Poyrazın şiddeti aynı oysa.

* * *

-‘Bisikletin duruyor mu hala? Hani boyun yetişmemişti önceleri’. dedi.

-‘Hayır ama dizimdeki yara izleri duruyor hala.’ hızlı sürerdim o upuzun ve geniş,

şimdi kısacık ve dar olan denize parelel yol boyunca.

* * *

Yürümeye devam ettik o önde ben arkada. Evinin önünde oturan teyze sordu;

-‘ti kanis kala’ güldüm ‘hatırladın mı ‘dedi yanımdaki çocuk.

-‘Unutur muyum’ dedim.

Unutur muyum, çok şeyi burada öğrendim ben. Yüzmeyi, bisiklete binmeyi

yediğimiz zeytinin nasıl toplandığını ve ayakkabılarımı bağlamayı. Ve hatırlamadığım bir çok şeyi.

* * *

‘Arkadaşlarım?’ dedim

Hani cadde üzerine tebeşirle çizip taşla oynadığımız.

‘-Hepsi çocukluğunu bırakıp gittiler senin gibi ‘dedi. Ama buradayız biz çocukluklar ve gelenlerle mutlu oluyoruz.

* * *

Sarıldık hoşça kal dedim çocukluğuma. Poyrazı içime çektim sonra.

* * *

Mayıs 2010 / Kurşun

 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..