- Kategori
- Eğitim
Müfettişten müdür olmaz!
Memleketimizde tıkanmış sistemi açmak, hak, hukuk ve adaleti gözetmek, kişisel menfaatlerle toplum menfaati arasında denge gözetmek çokça düşünülen bir durum değildir. İktidara yanlışı düzeltmek için gelinmez. Dönen çarktan aslan payını kapmak için gelinir. Daha iktidara aday olunurken insanlara menfaatlerine ilişkin sözler verilir. Kimin nereye getirileceğinin, kime ne verileceğinin muhasebesi yapılır. Bu hemen tüm siyasi partilerde gelenekselleşmiş bir durumdur. İktidarların değişmesi işleyişin değişmesi anlamına gelmez. Sadece sıra onlara gelmiştir. Talepler aynıdır. Aslan payını isterler. “Ondan alacaksın, bana vereceksin.”
Aslında partiler farklı da olsa ilişkiler sanıldığı gibi bozuk değildir. Üst seviyede diyalog hatta dayanışma her zaman mevcuttur. Hani bir zamanlar 12 eylül öncesinde kardeş kardeşe düşmandı ya. İşte o zamanlardan bile hatırlıyorum. Farklı noktalarda bulunan halk çocuklarının birbiriyle konuşmasına sıcak bakılmazdı. Ama kendileri “emmioğlum, dayıoğlum…” gibi gerekçelerle ilişkilerini sürdürürler, uzaktan uzağa birbirlerini gizlice kollarlardı.
Bunu doğrulayan bir olayla karşılaştım tesadüfen. Kim verdi bilmiyorum ama bir yemekte iktidar partisinin eski il başkanıyla yan yana düştük. Derken sohbet koyulaştı. Eski il başkanı milli eğitim müdürü atamasıyla ilgili bir anısını benimle paylaştı.
İktidardan düşen partinin il başkanıyla dostlukları varmış. Ona müjdeyi vermiş:
“Bir müfettiş bulduk ve onu il milli eğitim müdürü yaptık.” demiş.
Öteki duyar duymaz:
“İyi bok yemişsiniz.” diye yanıtlamış.
Bizimki şaşkın şaşkın:
“Niye ki?” diye sormuş.
“Oğlum, müfettişten müdür olmaz. Kanun der, yasa der, istediğiniz hiçbir şeyi yapmaz. Getirdiğiniz adam yasalardan, kanunlardan habersiz olmalı, ne söylerseniz emir telakki etmeli. Bizi hiç mi izlemediniz?” demiş iktidar tecrübesiyle.
Bu anısını niçin benimle paylaştı bilmiyorum. Kendilerinin getirdiği kişi ben değildim ama ne de olsa kökenim ilköğretim müfettişiydi.