Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Muhabbet, kahve, kurabiye

Muhabbet, kahve, kurabiye
 

Dün akşam sevdiğimiz dostlarımızla birlikteydik, bu beni epeyce mutlu etti ve bugünü pozitif geçirmeme neden oldu. Sanırım sohbet, muhabbet antidepresan etkisi yaptı. Hazır pozitif anımı yakalamışken, blog dostlarımla da bu anı paylaşmak istedim ki belki yüzlerinde bir " :) " oluşturabilirim. Fakat bir sorunum var, şu an ne yazacağımı bilmiyorum ama niyetim, yazıyı okuduktan sonra okuyanların yüzünde bir " :) " bırakmak. Hah, tamam, buldum! Akşamki dost muhabbetlerinden ve bizim evin hallerinden küçük alıntıları sizinle paylaşayım. İsim yerine harf kullanıyorum ki , dostlarıma sormadan onların isimlerini ve sözlerini deşifre ederek "ilkeli yayıncılık" prensibime ters düşmeyeyim. 

Dün akşamdan inciler : 

Ben: Dostlarımızı seçerken siyasi fikirlerinin ne olduğu önemlimidir sizce? ( Ev sahibi kimliğinden sıyrılıp muhabir kimliğine bürünmüş halimle) 

A: Bence siyasi fikir ayrılıklarının dostluk açısından önemi yok, birbirimizi dinleyebiliyor ve ortak paydada buluşabiliyorsak ve tabi ortak paylaşımlarımız varsa..(Hümanist arkadaşım, eteğini çekiştirip kurabiye isteyen çocuğunun farkında olmadan...) 

Eşim(deşifre edildiği için beni mazur görecektir eşim ne de olsa..) : Hayır A, ben sana katılmıyorum. Siyasi fikirler gerçek savunucuları için yaşam tarzıdır ve farklı yaşam tarzı olan insanların ortak paylaşımları olması pekte mümkün değildir (çayını yudumlarken) 

Ben: Hımmm???(Farklı fikirlerin ortaya atılmasının vermiş olduğu hınzır bir hazla..) 

H: Bence de sana katılıyorum arkadaşım (eşimi işaret ederek, biraz da eşi olan A'dan çekinerek..) 

A: Hayır ya öyle düşünmeyin, ben fikirlerimi açıkça ifade edebiliyorsam ve karşımdaki de beni hoşgörü ile karşılıyorsa, yani karşılıklı hoşgörü varsa ve bu sohbetler bizi rahatsız etmenin aksine mutlu ediyorsa neden dostlukları siyasi sınıflara ayıralım, sizin yaklaşımınız çok katı, insanları sınıflara ayırmaktan başka bişey değil ( Küçük şirin oğluna kurabiye uzatırken, hayır ondan değil çikolatalı itirazını duymadan.) 

Eşim: Öyle diyorsun da A, bunun insanları sınıflara ayırmakla alakası yok, dost seçimiyle alakalı, ayrıca insanlar istesende istemesende sınıflara ayrılmış durumda. Gelelim karşıt fikirli insanların dostluğuna. Örneğin ben içki yasağı getirmiş olan bir partinin destekçisi olan biriyle iki kadeh atıp muhabbet edemeyeceksem ne paylaşabilirim ki onla, yaşam tarzı farklı, olmaz yani... 

A: İçki içmeden muhabbet olmaz mı yani. Bak biz içkisiz de muhabbet edebiliyoruz değilmi H.? (Eşinden destek bekleyen eş edasıyla...) 

H: Hayatım içkisiz muhabbet te olur tabi ama şimdi arkadaşım şurda bir bira açıp içse kimsenin itirazı olmaz, kimse de rahatsız olmaz, ama içki içmeyen ve içene de ahkam kesen adamla ne paylaşabilirsin ki. (Erkek dayanışması adına...) 

( Siyasi tartışma söz konusu olunca çocuğunu bile duymayan canım arkadaşımın imdadına yetişiyorum, kadın dayanışması adına...) 

Ben:Bu, kişinin fikirlerinin aşırı uç ya da esnek olup olmamasıyla ilgili, yani insanların kültür seviyesiyle ilgili, A. dost seçiminde daha çok insani vasıfları önemsiyor, hoşgörünün birleştirici olabileceğini söylüyor siz (erkek eşleri işaretle) dost seçiminde seçicilikten yanasınız ve dostlarınızın siyasi görüşünü dikkate alıyorsunuz, ben de dostluğun özel bişey olduğunu düşünüyorum, daha çok duyguların paylaşımı gibi geliyor bana..(Tarafsız gazeteci kimliğimle..) 

Kızım: Anne ödevim bitti " Muhteşem Yüzyıl" ı izleyebilir miyiiiim...(ödevini bitirdiği için ve misafirlerin varlığından istifade istediğini yaptırabileceğini düşünen çocuk edasıyla..) 

Ben: Tabi ki hayır, sana göre bir dizi değil o.(duyarlı anne edasıyla) 

Kızım: Ama niye bana göre değil ki anne, tarih öğreniyorum işte fena mı, Süleyma'nın babasının Selim olduğunu öğrendim mesala..( inatçı çocuk, kimin çocuğu işte..) 

Ben:????(Acaba tarih öğrenmek için mi izlemek istiyor yoksa "halvet" in ne olduğunu mu?)(şüpheci anne edasında) 

Ben: Hayır dedim ya kızım, bunu sonra konuşalım, hadi mutfaktan kurabiye al da ye..( çocuğunu kurabiye ile kandırabilmeyi başarmış muzaffer anne edasıyla..) 

A:Bu çocuğun içine şeytan mı girdi diye düşünüyorum bazen valla..(Evin içinde çıldırmış gibi koşturan küçük oğluna bakarak..) 

B(A'nın 8 yaşındaki kızı): Anneee bilgisayarda M abla dün bana bi oyun buldu, onu oynayabilir miyim? 

Küçük kızım:Anne bende oynuycaaam, lüffenn... 

A:Ne oyunuymuş bu? ( Şüpheci annelik her anneye özgü olsa gerek..) 

B: Cemile, Karoline yumruk atıyo, Karolini yere devirirse kazanıyo filan işte, bide şey oyunu var Fatmagül kaçıyo dört kişi de onu kovalıyo... 

Ben: Yuh artık! 

A: Hayır B, git arkadaşınla lego filan oynayın, hadi... (M ile konuşmam lazım, öğretmesin kızıma öyle saçma salak oyunları..) 

B: Öf annee, legomu, çok sıkıcı ya... 

Küçük kızım: Evet yaa lego çok sıkıcıııı..(çocuk dayanışması adına) 

Ben: Kahve içelim mi? (Kahvesiz muhabbet kördür, sağırdır, dilsizdir düşüncesiyle) 

Bol muhabbetli, bol kahveli, bol neşeli, bol ":)" li günler dileğiyle... 

 

 

 
Toplam blog
: 47
: 793
Kayıt tarihi
: 17.10.09
 
 

Yaşıyorum, yaşadıkça öğreniyorum, öğrendikçe düşünüyorum, düşündükçe çözümlüyorum, çözümledikçe y..